BIG_TP
Bluesky Social Icon
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Cumhurbaşkanını seçen Kıbrıs’ı neler bekliyor? I

Kıbrıs halkı Türkiyelileşmeden özgürce yaşamak istiyor

Cumhurbaşkanını seçen Kıbrıs’ı neler bekliyor? I

Seçimlerin ardından Kıbrıs’taki siyasi sürecin seyri merak konusu. Sosyalist ve sol cephe seçim sonuçlarından memnun. Ancak Ada’yı tüm özgün değerleriyle kapsayacak, Türkiye’nin uydusu olmayan bir siyasetin benimsenmesinden yana. Ama bu siyasetin hangi dengelerle kurulacağı yeni bir tartışmaya da kapı aralıyor.

Ercan Jan AKTAŞ

Kıbrıs’ın kuzeyindeki Türk yönetimi yeni liderini seçmek için 19 Ekim Pazar günü sandığa gitti. Resmi olmayan sonuçlara göre şaşırtan bir şekilde seçimleri ana muhalefetteki Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) lideri Tufan Erhürman kazandı. CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman oyların yüzde 62,76’sını alırken, AKP/MHP Cumhur ittifakının bütün gücü ve lojistiği ile desteklediği mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ise oyların yüzde 35,81’ini alabildi.

Erhürman “Bu seçimin kaybedeni yoktur, Kıbrıs Türk halkı olarak hep birlikte kazandık” derken, Türkiye’de çok çelişkili tepki ve açıklamalar ardı sıra gelmeye başladı. Devlet Bahçeli seçime katılımın az olduğunu savunarak, “Seçim sonucu, seçim kurulu tarafından açıklanmış olsa dahi KKTC parlamentosu acilen toplanmalı, seçim sonuçları ve federasyona dönüşün kabul edilemeyeceğini ilan etmeli ve Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararı almalıdır” dedi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise “Resmi olmayan sonuçlara göre Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Tufan Erhürman’ı tebrik ediyorum. Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin iradesini sandığa yansıttığı bu seçimin ülkelerimiz ve bölgemiz için hayırlı olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.

Kuzey Kıbrıs’ı bu seçimden sonra neler bekliyor? Kıbrıslı şair, aktivist, eğitimci, Yeniçağ Kıbrıs Gazetesi’nden Halil Karapaşaoğlu ile konuştuk.

— Öncelikle şunu sormak isterim; 19 Ekim gecesi Kıbrıs’ta tam olarak ne oldu?

Böylesi bir sonucu kimse beklemiyordu. Tufan Erhürman ile Ersin Tatar arasında ilk turda yakın sonuçlar bekliyordum. Bu durum insanlarda büyük bir sevinç yaşattı. İnsanlarımızın bu sevince, umuda ihtiyacı vardı. Bu bir yerde yeniden umutlanmaya sebep oldu. Ancak bizler seçim sürecine ve seçim sürecinde kullanılan iletişim diline eleştirel bakmak zorundayız.

— CTP’nin bu seçim başarısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

CTP’nin duruşuna eleştirel bakacağız elbette. Bunu yaparak daha olumlu bir yere gelmesini sağlamaya çalışmak gerekiyor. CTP 1990’lardan itibaren Türkiye’ye yakın durmaya çalışıyor. Ancak şunu hiç unutmamak gerekiyor. Burası Türkiye tarafında işgal edilmiştir. Burada Türk Yerleşimci Kolonyalizmi vardır. Türkiye 1974 yılında işgal ettiği topraklara, sistemli olarak insan yerleştirip bu coğrafyayı kendileştirmektedir. Yani 1974 yılında gerçekleşen askeri operasyonla birlikte Türkiye, Kıbrıs’ın kuzeyini “Türkiyelileştirmektedir”. Bu durum Kıbrıslıların aleyhine bir durum oluşturuyor. Kıbrıslıların kamusal alandaki görünürlükleri azalmakta, kültürel olarak yok edilmektedirler. Bizler bu ideolojik zemini unutmadan, seçim sürecini tartışmamız gerekmektedir.

— Bu koşullarda bir siyasi parti, özellikle de CTP, nasıl bir siyaset izledi?

CTP’nin kampanya sürecinde öne çıkardığı başlıklara bakmak gerekiyor. Bence buradaki seçimlerde tarihin en büyük müdahalesi gerçekleşti. Yerleşimci kolonyalizmin yaşandığı koşularda sömürgeleştirilmiş toprak parçasında devletin çeşitli makamlarına gelmek isteyen siyasi parti hangi iletişim dilini kullanır, sorusunu sormamız gerekir. Bu soru bağlamında seçim kampanyasını değerlendirdiğimizde öne çıkan bazı noktaların olduğunu görmekteyiz.  ‘Kıbrıs Türk Halkı’ ifadesi artık meşrulaşmıştır. CTP eskiden ‘Kıbrıs Türk Toplumu’ ifadesini kullanırdı. “Kıbrıs Türk Toplumu” ya da “KKTC Halkı” ifadelerini Kıbrıslıtürk sağı ve Türkiye kullanırdı. Bu seçim kampayasında Tufan Erhurman’ın bu ifadeleri kullandığını görmekteyiz.  Bu ciddi ideolojik bir dönüşümün de göstergesidir. CTP içinde bu tarihsel bir tartışmaydı.

KKTC’de düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki 5 yıllık kayıtlı seçmen listelerini incelediğimizde, 1976’dan 2025’e kadar ortalama yüzde on seçmen artışı olduğunu görmekteyiz. Kullanılan bu siyasal söylemler “Kıbrıslıtürkleri” ve “Yerleşikleri” “Kıbrıs Türk Halkı” ve “KKTC halkı” ifadesinde bir üst kimlikte bir potada eritilmesini sağlamıştır. Burada yeni bir üst kimlik kurulmak istenmektedir. KKTC vatandaşları…

Bu ifade Kıbrıs’a Türkiye’den aktarılan nüfusu, 1976’dan bugüne Kıbrıslıtürklerin iradesini gasbedmek için yapılan yurttaşlıkların hepsinin meşrulaştırılması anlamına geliyor. Yurttaşlık egemenlik hakkıdır. Bu da biz Kıbrıslılar için ciddi bir tehlike demektir. KKTC, TC’nin Kıbrıs’taki kolonizasyon sürecinin bir aparatıdır. Sömürgeci kendi egemenliğini inşa etmek için ilk önce Kıbrıs Türk Federe Devleti sonrasında da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Bu devlet ilanlarının sonucu olarak ilk önce Rumca konuşan Kıbrıslılar ortadan kaldırılmıştır. İlerleyen süreçlerde de kademeli olarak Türkçe konuşan Kıbrıslıların görünürlüğü ve varlıkları azaltılmıştır.

 — Seçmen listelerindeki artıştan söz ettiniz. Bu durumun arkasında nasıl bir dinamik var?

CTP’nin bu son seçim performansı ile “KKTC halkı” üst kimliğinin de merkez sol tarafından meşrulaştırıldığını görüyoruz. CTP’nin sistem içinde yer almak için girdiği değişimi iyi görmek lazım. Bu anlamda AKP’nin Türkiye’de hayata geçirmek istediği ‘kendi muhalefetini belirleme’ politikalarının burada da geçerli olduğunu görmekteyiz. Türkiye’de iktidar, Kıbrıs’ın kuzeyinde sömürgeci, sistemin içindeki muhaliflerini kendi dayattıkları sözleşme doğrultusunda baştan tanımlamaktadır.

Türkiye’de CHP siyasal islama yakınlaşırken, Kıbrıs’ta da CTP Türkiyelileşmektedir. Bu çok tehlikelidir. Bu seçimlerde CTP şimdiye kadar iletişim/ilişki içinde olmadığı Kıbrıslı sağ kesimler ve sendikalar ile iletişim içine girdiği ve 90’lardan bu yana yerleşiklerin oyunu talep ettiği için önemli bir dönüşüm sürecinin içine girmiştir. Merkez sağa yakınlaşmış, Türkiye’nin Kıbrıs’ta uyguladığı politikalara hiç deyinmemiştir. Bunun yanında Tufan Erhürman, Türkiye ile kavga etmeyeceğini, Türkiyeli yetkililerle uyumlu çalışacağını sürekli olarak dile getirmek zorunda kalmıştır. Seçim listelerinin artışının bir sonucu olarak da bu tablo karşımıza çıkmaktadır. Çünkü siz yerli nüfusun kat ve kat fazlası bir nüfusla iletişime geçmeye çalışıyorsunuz. Bu nüfusun da Türkiye ile olan ilişkilere ciddi bir hassasiyeti vardır.

— Türkiye’nin seçim sürecine etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şunu tekrardan ifade ediyorum, biz Kıbrıs’ta 1930 tarihinden bu yana Türkiye’ye rağmen kimseyi seçmedik. Türkiye’den doğru gelen baskıları gözardı etmek mümkün değil. Tufan Erhürman’da aslında son dokuz yıldır bütün bu politikaları dikkate alan bir dil ve siyaset kurmaya çalıştı. ‘Ben sizin için tehlikeli değilim, merak etmeyin, ben sizinle uyum içinde çalışabilirim’ mesajını çok güçlü bir şekilde verdi. Türkiye’nin bizlere dayattığı “Türklük Sözleşmesine” bu seçim sürecinde tam olarak uyulmak zorunda kalınıldı. Türkiye’nin kendine karşı ortaya çıkacak herhangi bir siyasal söyleme tahammülü bile yoktur. Bugün geldiğimiz noktada sömürge rejiminin herhangi bir makamına talepte bulunursanız ya bu sözleşmeye uyacaksınız ya da uyacaksınız. Bundan dolayı da Erhürman sürekli olarak kendisini Türkiye’ye ıspatlamak zorunda kaldı. Hatta bazen seçim kampanyası sadece “Türkiye Devletine” yapılıyormuş gibi bir halde aldı.

— MHP lideri Bahçeli’nin seçim sonrası yaptığı sert açıklamaları nasıl okumalıyız?

MHP’nin seçim gecesi yaptığı açıklamaları dikkate almak gerekiyor. Bu mesajda CTP’ye ‘hattinizi bilin’ mesajıydı. AKP bu açıklamaya sessiz kalarak onay verdi. Bu durumda Erdoğan/AKP hem direk kendisinin mesajını, öte yandan da Bahçeli’nin mesajına sessiz onay ile ikinci bir mesajı vermiş oldu. Nitekim bugün Erdoğan’ın baş danışmanı Bahçeli’nin ifadelerini sahiblendi ve Türkiye’nin devlet aklının Kıbrıs’ta gereğini yapmakta hiçbir çekince görmeyeceğini ifade etti.

— İçinde bulunduğun politik hat üzerinden bugünden sonra nasıl bir mücadele hattı öngörüyorsun?

Bu seçim sonuçları ile CTP merkezli yeni bir cephe ile karşı karşıyayız. ‘Bu cepheye karşı, ya da paralelinde biz kendi siyasetimizi nasıl oluşturacağız?’ temelli bir tartışma içine girmemiz gerekmektedir. Bu cepheyi anti kolonyal bir perspektiften oluşturmak zorundayız. Bu tartışma sürecine girmez, yeni bir cephe kurmazsak, yol alamayız. Bunu yaparken de yerleşimci kolonyalizme karşı bir direniş momenti oluşturmalı hem de Kıbrıslıların özgürleşmesi ve adamızın toprak bütünlüğünün sağlanması için bir özgürlük hareketini yaratmamız gerekmektedir. Türkiyelileşmeden özgür yaşam koşullarını oluşturmamız gerekiyor. Türkçe konuşan Kıbrıslılar olarak 100-120 bin kişilik bir nüfusa sahibiz, kendi öz örgütlülğümüzü kuramazsak, Türkiye Cumhuriyeti’nin getirip adaya yerleştirdiği Türkleşmiş ve Türk nüfus içinde asimile oluruz.

Benzer Haberler

Özer: Barışı nasıl yapacağız? |

Dilek İmamoğlu: Adalet istiyoruz

11 ülkeyi kapsayan operasyon |

Siber suç 'dehası' Atina'da yakalandı

İHD’nin 2024 hak ihlali raporu l

Irkçı saldırılar, yasaklar, ihlaller, tutuklamalar...

Kıbrıs mafya suikastinde yeni gelişme I

'Kriptonun kriptosu' eski savcı Bozkurt Almanya’da yakalandı

LeMan karikatüristi Pehlevan’a tahliye I

Başka dosya nedeniyle tutuklu kalacak

“Bu süreci doğru yöneteceğiz, büyük kazanacağız” |

Bakırhan: Türkiye’nin tamamında artık kayyum garabetini bitirelim -YENİLENDİ

Süreç açıklaması l

Özgür Özel: Karşılıklı adımlarla geliştirilmeli