Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

1999’dan Habur’a I

Türkiye zorlu barışını arıyor

1999’dan Habur’a I

Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla 1999’dan itibaren Türkiye’ye barış grupları gönderildi. Ancak bu iyi niyet adımları çoğunlukla yargılamalarla, tutuklamalarla ve cezalarla karşılık buldu. Üç ayrı barış grubunun Türkiye’ye gelişi ve akıbetleri, Kürt sorununda barış girişimlerinin nasıl akamete uğratıldığını gözler önüne seriyor.

HABER MERKEZİ – Abdullah Öcalan’ın 22 Eylül 1999 tarihinde yaptığı “Demokratik Cumhuriyete destek ve iyi niyet adımı” çağrısı üzerine, 1 Ekim 1999’da “Barış ve Demokratik Çözüm Grubu” adına 8 gerilla Hakkari’nin Şemdinli ilçesinden Türkiye’ye giriş yaptı. Ellerinde dört adet PKK Başkanlık Konseyi’ne ait mektup bulunuyordu. Ancak PKK’nin bu adımı, kamuoyuna “8 terörist silahlarıyla teslim oldu” şeklinde yansıtıldı.

Ali Sapan, Seydi Fırat, M. Şirin Tunç, İsmet Baycan, Sohbet Şen, Yüksel Genç, Yaşar Temur ve Gülten Uçar’dan oluşan ilk Barış Grubu üyeleri 2 Ekim 1999’da tutuklanarak Muş E Tipi Cezaevi’ne konuldu. Cezaevinde 10 yıl geçiren Yüksel Genç, dönemin gazetelerinden Radikal’e yaptığı açıklamada şunları söylüyordu:

דÖcalan’ın çağrısına yanıt vermek isteyen birçok arkadaş arasından seçildik. Devlet yapılanmasının katılığını biliyorduk. Gelirken silah bırakma fırsatımızın bile olmayabileceğini, pusuda yaşamımızı yitirebileceğimizi düşündük. ‘En kötü ihtimalle yolda ölürüz, en iyi ihtimalle cezaevine gireriz’ diyorduk.”

AVRUPA’DAN GELEN 2’NCİ GRUP DA AYNI KADERİ PAYLAŞTI

Abdullah Öcalan’ın ikinci çağrısı üzerine Avrupa’da yaşayan Kürt siyasetçilerden oluşan ikinci Barış Grubu da Türkiye’ye yöneldi. Haydar Ergül, Ali Şükran Aktaş, Aygül Bidav, İmam Canpolat, Yusuf Kıyak, Aysel Doğan, Hacı Çelik ve Dilek Kurt’tan oluşan grup, 29 Ekim 1999 tarihinde Viyana’dan Türkiye’ye havayoluyla giriş yaptı. Ancak gelişlerinin hemen ardından tamamı tutuklandı. Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde (DGM) yargılanan grup üyelerine 15 ila 22,5 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi.

Avrupa’dan gelen grubun içinde yer alan Aysel Doğan hapishanedeyken kansere yakalandı. 11 Mayıs 2022’de yaşamını yitirdi. Aynı grupta yer alan ve kanser tedavisi gören Barış Grubu Üyesi Ali Şükran Aktaş da 13 Ağustos 2024’te hayatını kaybetti.

10 YIL SONRA YENİDEN UMUT: ÖCALAN MÜZAKERE GRUPLARI ÖNERDİ

2009 yılında AKP hükümeti, Kürt sorununa çözüm amacıyla “Demokratik Açılım” sürecini başlattı. Süreç kapsamında anadil hakkı, kültürel reformlar ve siyasal temsile dair adımlar gündeme geldi. Ancak süreçte tıkanmalar yaşanınca Abdullah Öcalan, çözüm iradesinin devamı için yeni bir “barış grubu” önerdi.

Bu çağrı üzerine, Avrupa, Maxmur Mülteci Kampı ve Kandil’den oluşan üç koldan Türkiye’ye barış gruplarının gelmesi planlandı. Süreç, dönemin MİT yetkililerinin inisiyatifiyle, devletin bilgisi ve koordinasyonuyla yürütüldü. MİT Müsteşarı ve yardımcısı, Öcalan’ın bu yönde bir çağrısının süreci ilerleteceğini belirtmişti. Bu görüşmeler İmralı tutanaklarında da yer aldı.

Öcalan, 9-10 Ekim 2009 tarihlerinde yaptığı çağrıda, Kürtlerin Türkiye’de nasıl yaşayacaklarının tartışılması gerektiğini, birlikte yaşamın ilkelerini ortaya koymak istediklerini belirtti. 11 Ekim’de çağrı Mahmur, Kandil ve Avrupa’daki yapılara ulaştırıldı. Aynı çağrıda Türkiye’deki aydınlara, demokratik kurumlara ve siyasi partilere de barış sürecine destek verme çağrısı yapıldı.

Maxmur Kampı’nda kurulan meclisler çağrının ardından başvuruları toplamaya başladı. 13 Ekim itibarıyla 400’e yakın kişi başvurdu, değerlendirmelerin ardından 4’ü çocuk olmak üzere 30 kişilik liste oluşturuldu. Grup, Erbil’de Kandil’den gelen 8 kişilik grupla birleşerek Habur Sınır Kapısı üzerinden Türkiye’ye giriş yaptı.

Maxmur’dan gelenlerin isimleri: Kamil Yüksel, eşi Hamsiye Yüksel, çocukları Helena, Hevi ve Bewar, Nurettin Turgut, Musa Tomak ve eşi Nurcan Tomak ile çocukları Rojda, Yusuf Şen, Cane Kabul, Sait Şedal, İsmail Ayaz, Ayşe Kara, Sosin Yaman, Abdullah Yaman, Emine Sağat, Melekşa Soydan, eşi Mikail Soydan, Haci Sorgül, Mehmet Adanmış, Fatma İzer, Nizar Buldan, Bülent Aka, Mehmet Kaçan ve Zehra Tunç.

Kandil Dağı’ndan gelen silahsız gerilla grubunda Hamiyet Dinçer, Elif Uludağ, Gülbahar Çiçek, Vilayet Yakut, Hüseyin İpek, M.Şerif Gençdağ, Mustafa Ayhan ve Lütfü Taş vardı.

Toplam 34 kişilik grup, 19 Ekim 2009’da Habur’dan Türkiye’ye girdi. Karşılarında Şırnak Valisi ve yardımcıları vardı. “Hoş geldiniz” sözleriyle karşılanan gruba kimlik işlemleri sırasında 5 kişi hakkında tutuklama talebiyle işlem yapıldı. Ancak tamamı serbest bırakıldı. Anadolu Ajansı, grupta silahlı eylemlere katılmış kimsenin bulunmadığını, yalnızca 5 kişi hakkında “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” suçlarından işlem yapıldığını duyurdu.

Dönemin DTP Eş Genel Başkanı Ahmet Türk ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay da sürecin içinde yer aldı. Sınırda 10 binlerce kişi barış gruplarını coşkuyla karşıladı. Habur’da yaşanan bu sahne, Türkiye siyasetine damgasını vurdu.

21 Ekim 2009’da TBMM Grup Toplantısı’nda konuşan dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan şöyle dedi:

דHabur Sınır Kapısı’nda yaşanan manzara karşısında umutlanmamak mümkün mü? Bu bir umuttur. Türkiye’de iyi, güzel şeyler oluyor. 34 kişi sınırı geçti ve yasalar çerçevesinde serbest bırakıldı. Bu gelişmeyi olumlu ve sevindirici buluyorum. Gerek dağdakilere, gerek Mahmur Kampı’nda olanlara, gerek Avrupa’dakilere çağrımı yineliyorum: Vakit kaybetmeden ülkelerine dönsünler.”

Bu süreçte Avrupa’dan gelecek ikinci bir barış grubunun hazırlıkları da başlamıştı. 27 Ekim 2009’da Brüksel’de yapılan basın açıklamasında, 15 kişilik grubun 28 Ekim’de Türkiye’ye geleceği açıklandı. Ancak hükümet, pasaport işlemlerini durdurunca grup gelişini gerçekleştiremedi.

KÜRT AÇILIMINDAN KURT KAPANINA: ERDOĞAN’IN ‘GÜZEL ŞEYLER’ SÖZÜ KISA SÜRDÜ

Habur’daki karşılama mitingi kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Başbakan Erdoğan’ın umut dolu açıklamaları, muhalefetin tepkisiyle hızla yerini geri adımlara bıraktı. Dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve MHP lideri Devlet Bahçeli başta olmak üzere birçok muhalefet temsilcisi süreci sert sözlerle eleştirdi. Tepkiler karşısında hükümet geri adım attı. AKP sözcüleri “sil baştan yaparız” demeye başladı.

Aralık 2009’da “KCK Operasyonları”nın ikinci dalgası başlatıldı. Yüzlerce Kürt siyasetçi tutuklandı, DTP kapatıldı. O sırada hâlâ Türkiye’de bulunan Kandil ve Maxmur’dan gelen barış grubu üyeleri hakkında davalar açıldı. 6 Nisan 2010’da, 34 kişilik gruba toplamda 490 yıl hapis cezası istendi.

Lütfü Taş, Mehmet Şerif Gençdal, Emine Sığar, Ayşe Kara, Abdullah Yaman, Caziye Kabul, Zehra Tunç, Sisin Yaman, Elif Uludağ, Mustafa Ayhan, Nurettin Turgut ve Hüseyin İpek tutuklandı. Diğer grup üyeleri ise Türkiye’den ayrılmak zorunda kaldı.

Barış grubu üyelerine verilen uzun hapis cezaları daha sonra onandı. Bu süreçte “örgüt üyeliği” suçlamasıyla cezaevine konulan Lütfü Taş, 31 Aralık 2014 tarihinde Diyarbakır Cezaevi’nde geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.

Benzer Haberler