Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Barış olsaydı bugün başka bir Türkiye olurdu diyen Özal |

1993’te barışın önü açılmıştı, birileri kapattı

Barış olsaydı bugün başka bir Türkiye olurdu diyen Özal |

Türkiye’nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal, 1993’te şekillenmeye başlayan ve yarım kalan barış sürecine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Öcalan’la temas, ateşkes ilanı ve hemen ardından gelen ani ölüm… “O yıl mutlaka araştırılmalı,” diyen Özal, Türkiye’nin çözüm şansını kimlerin neden engellediğini sorguluyor.

Türkiye’nin yakın tarihindeki en kritik eşiklerden biri 1993 yılıydı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Kürt meselesinin çözümü için bugüne dek en radikal ve barışçıl adımlardan birini atmaya hazırlanıyordu. Abdullah Öcalan’la dolaylı temas kurulmuş, PKK ateşkes ilan etmişti. Ancak süreç, Özal’ın 17 Nisan’daki ani ölümüyle yarım kaldı.

O günden bu yana, ne zaman bir çözüm süreci tartışılsa, Özal’ın girişimleri yeniden gündeme geliyor. Barışın mümkün olup olmadığı sorusu hâlâ zihinleri meşgul ederken, 1993’te ne olduğunu anlamak da bugün için hayati önem taşıyor.

Peki Özal gerçekten ne yapmayı planlıyordu? Süreç neden tamamlanamadı? Eğer tamamlanabilseydi, Türkiye bugün nasıl bir yer olurdu?

Numedya24’ten Ezo Özer, bu soruları doğrudan dönemin tanıklarından biri olan Ahmet Özal’a yöneltti. Röportajda hem o döneme dair bilinmeyen detaylar hem de bugüne uzanan etkiler tüm açıklığıyla ortaya konuyor.

Turgut Özal’ın kafasındaki Kürt sorununun çözümü nasıldı?

Rahmetli Özal 1993’te çok ciddi olarak bu sorunu çözmeye başını koydu. Pek bilinmez ama rahmetli Uğur Mumcu, Özal’a sık sık gelir ve köşkte rapor verirdi. Rahmetli Özal’ın ekibinde Adnan Kahveci, jandarma komutanı Eşref Bitlis Paşa da vardı. Hepsinin tanımlanmış görevleri vardı. Rahmetli Özal’dan önce Kürtçe müzik bile yasaktı, serbest bıraktı. Doğu-Güneydoğu’da 38 bin köye elektrik, yol ve su götürdü. Çünkü o coğrafya yıllardan beri unutulmuştu.

Özal’ın annesi Tunceli kökenlidir ve babası Horasan Türkmeni’dir. Malatya’da doğmuş, ilkokulu orada sonra ortaokulu Mardin’de, liseyi Kayseri’de okumuş ve burs kazanarak İstanbul Teknik Üniversitesi’nde yüksek elektrik mühendisi olmuş ve Anadolu insanını iyi tanımıştır. 1993’te, o dönem gazeteci olan Cengiz Çandar, birkaç defa Suriye’de Abdullah Öcalan ile görüşmüş ve Özal’ı bilgilendirmiştir. Bu görüşmelerin neticesinde Öcalan, 1993 yılının Nisan ayında silahları bıraktıklarını açıklayacaktı ve tüm gazeteciler Suriye’de hazır bulunuyordu. Ancak Özal 17 Nisan’da vefat etti.

Bu plan neden gerçekleşmedi? Birileri, bazı siyasi ve askeri çevreler buna engel mi oldu? Çünkü ne zaman devlet adına çözümden bahsedilse, yine devlet adına birileri tersinden harekete geçip süreci bir şekilde engelliyor. O zaman kim engelledi sizce?

Ben bu Kürt meselesinin çözümünün özellikle batı tarafından istenmediğini ve tabii ki Türkiye’de de onların bağlantıları olduğunu düşünüyorum. Bin yıldır Türk-Kürt ayrımı yapmadan beraber yaşayan bu toplum, akrabadır artık. Özal’ın ölmeden önce söylediği şu cümle çok tehlikeli ve dikkat çekicidir. ‘21. ASIR TÜRKİYE’NİN ASRI OLACAKTIR.’ Türkiye dünyanın tam ortasında, doğudan batıya kuzeyden güneye yolların geçtiği, gerçek bir merkezdir. Özal’dan önce içine kapanık bir Türkiye’den, Özal’dan sonra kalkınan büyüyen bir Türkiye’ye dönüşmüştür. Bu durum özellikle Avrupa tarafından korkuyla izlenmiş ve durdurulması gerektiği düşünülmüştür. Tabii ki Türkiye içinde mutlaka işbirlikçileri vardır ve olacaktır.

Ailenizin babanızın vefatıyla ilgili kuşkuları 32 yıldır dillendiriliyor. Hatta bu vefatın doğal yollardan olmadığını ilk Abdullah Öcalan dillendirmişti. Annenize İmralı’dan gönderdiği mektupta kendisinden ‘demokrasi şehidi’ olarak söz ediyor. Siz babanızın vefatını hala kuşkulu buluyor musunuz?

1993 yılında 24 Ocak’ta gazeteci Uğur Mumcu bir suikast neticesinde, 5 Şubat’ta Adnan Kahveci, 17 Şubat’ta Eşref Bitlis Paşa kaza sonucu vefat etti ve sonra 17 Nisan’da Özal rahmetli oldu. Özal’ın vefatının şüpheli olması nedeniyle mezarı 19 yıl sonra mahkeme kararıyla açıldı. Kemik ve saç örneği almaları beklenirken, vücut bütünlüğünün bozulmadığı görüldü. Cesedi aradan geçen yıllara rağmen çürümemişti. O zaman gazeteler bunu yazdı. Tabii, otopsi sonucu zehirler bulundu. Ancak rapor ‘ZEHİR VAR AMA ZEHİRLENME YOK’ şeklinde düzenlendi. 1993’te Bingöl’de 33 er şehit edildi, Madımak olayı oldu, gazeteci ve akademisyenler yanarak öldü. 1993 incelenmesi gereken bir yıldır diye yıllarca televizyonlarda konuştum ama kimse ilgilenmedi.

Size göre Kürt sorunu 1990’lı yıllarda babanızın çabalarıyla demokratik bir sonuca ulaştırılabilseydi, Türkiye 32 yılda ne kaybederdi ne kazanırdı?

Türkiye bu süreçte on binlerce insanını kaybetmiş ve bunun yanında 2,5 trilyon dolar parasını bu sebeple tükenmiştir. Eğer bu 2,5 trilyon dolar ekonominin içinde yatırıma dönüşmüş olsaydı, bugün Türkiye’nin milli geliri kişi başına Fransa düzeyinde olacaktı.

Abdullah Öcalan her fırsatta babanız Turgut Özal’dan olumlu bahsediyor. Sizce bu durum, babanız ile Öcalan arasındaki köklü bir diyalog ve güvene mi dayanıyor?

Öcalan’ın Özal’ın 1993 girişimini desteklediğini, bu son Dem Parti-Öcalan görüşmelerinden net bir şekilde biliyorum. Öcalan’ın Özal vefat ettiğinde, öldürüldüğünü beyan etmesi de dikkat çekicidir.

Günümüzde de ağır aksak da yürüyen bir süreç var. Başarı şansı kadar olası tehlikeler nelerdir sizce?

Ben son gelişmelerin önemli olduğunu düşünüyorum ve sonucun inşallah başarılı olmasını diliyorum. İnşallah iyi bir sonuca gideriz.

Benzer Haberler