Mehmet Emin Ekmen, 2007 yılında AKP Batman Milletvekili seçildi. 2013-2015 çözüm sürecinde Akil İnsanlar Heyeti’ndeydi. Her iki dönemin yakından tanığı olan Ekmen, özellikle Meclis’in rolünün önemini vurguluyor. Bugün, geçmişin hatalarından ders çıkararak bu süreci destekleme, geliştirme, iyileştirme sorumluluğuna dikkat çekiyor.
İktidarın şeffaf, hesap verebilir ve kapsayıcı olması gerektiğini söylüyor.
Eşit vatandaşlık temelinde ortak bir gelecek inşası için toplumsal hafızayı gözeten, samimiyet ve güven duygusunu onaran bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunun altını çiziyor.
Öcalan’ın video mesajının 27 Şubat’taki çağrısıyla ortaya koyduğu tutumunda ısrar ve geleceğe yönelik kararlılığını gösterdiğini kaydediyor.
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen Numedya24’ten Ezo Özer’e konuştu. ‘Silah bırakmanın başarıyla tamamlanmasını temenni ediyoruz’ dedi.
*Türkiye’deki Kürt sorununun barışçıl yollarla çözülmesini amaçlayan, 2013-2015 yıllarını kapsayan Çözüm Süreci’nde Akil İnsanlar Heyeti üyesi olarak aktif rol oynadınız. O süreç akamete uğradı. Şimdi yeni bir sürecin kapısı aralandı ve siz DEVA Partisi’nden Yeni Yol milletvekili olarak yine meclistesiniz. Yeni yol olarak meclis komisyonuna önerilerde bulundunuz mu? Size göre Meclis’in rolü ne olmalı? Yasal ve anayasal düzenlemelerin çözüme ve sürece katkısı neler olabilir?
2013-2015 arasındaki çözüm süreci, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt meselesinin barışçıl yollarla çözümü adına tarihi bir fırsattı. Akil İnsanlar Heyeti’nin bir üyesi olarak sürecin içinde yer aldım ve bu sürecin toplumsal tabanda ciddi bir karşılığı olduğunu birebir gözlemledim.
Ne yazık ki bu süreç sürdürülemedi. Taraflar arasında güven inşa edilemedi, Meclis yeterince sürece dahil edilmediği ve yasal-anayasal zemin güçlendirilmeden yürütüldüğü için ağır bir kırılmayla sonuçlandı.
Bugün, geçmişin hatalarından ders çıkararak bu süreci destekleme, geliştirme, iyileştirme sorumluluğumuz bulunuyor. DEVA Partisi ve Yeni Yol Grubu olarak bu bilinçle hareket ediyoruz ve sürecin katılımcı bir anlayışla sürdürülmesi için Meclis’in merkezi bir konumda olması gerektiğini savunuyoruz.
Meclis, bu kez sadece izleyen değil, süreci şekillendiren, denetleyen ve meşruiyet zemini sağlayan bir aktör olmalıdır. Bu amaçla Sayın Numan Kurtulmuş’la yaptığımız görüşme sonrasında, kurulması planlanan komisyonun yapısı ve işleyişine ilişkin görüş ve önerilerimizi kendisine yazılı olarak ilettik. İlerleyen dönemde kurulacak olan komisyonda da önerilerimizi sunmaya devam edeceğiz.
Yasal ve anayasal düzeyde atılacak adımların, sürecin kalıcılığı için kritik önemde olduğu tartışmasızdır. 86 milyonun kendini eşit vatandaş olarak gördüğü bir zeminin sağlanması, demokratik kurumların güçlendirilmesi, temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi gibi başlıklarda reform yapılmadan kalıcı barışı kurmak mümkün değil. Türkiye’nin tüm kimlikleriyle barış içinde yaşamasının yolu buradan geçiyor.
*MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de DEM Parti milletvekilleriyle tokalaşmasıyla başlayan süreç, 30 Ekim’de 31 Mart seçimlerinde CHP ve DEM Parti’nin “kent uzlaşısı” kapsamında, CHP’nin Esenyurt adayı olarak yüzde 49 oy oranıyla belediye başkanı seçilen Prof. Dr. Ahmet Özer’in, ‘’PKK/KCK örgüt üyeliği” iddiasıyla gözaltına alınmasıyla devam etti. Sonra da bir taraftan PKK’nin kendini feshi ve silahların bırakılmasına tanıklık ettik, bir taraftan da CHP’nin cumhurbaşkanı aday adayı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun dahi tutuklandığı bir sürece. CHP’nin onlarca belediyesine operasyon düzenlendi, onlarca CHP’li belediye başkanı tutuklu. Bu durumda demokratikleşme nasıl vuku bulacak? Ana muhalefet partisi bu yüzyılı aşkın süredir devam eden Kürt Sorununun çözümünde nasıl rol oynayacak?
Türkiye, siyasetin çelişkilerle dolu olduğu karmaşık bir süreçten geçiyor. Bir yanda PKK silah bırakıyor, diğer yanda halkın oylarıyla seçilmiş CHP’li belediyelere art arda operasyonlar düzenleniyor.
Benzer bir süreç geçtiğimiz dönemlerde DEM Parti’li siyasetçiler ve belediyeler üzerinden yürütülmüştü. Selahattin Demirtaş ve birçok Kürt siyasetçi halen cezaevinde. Türkiye’nin bu çelişkiden kurtulamaması, Türkiye’de demokratikleşmenin neden bir türlü kurumsallaşamadığının özeti gibidir. Demokratikleşme, ancak siyasi aktörlerin birbirini düşmanlaştırmadan, farklılıkları meşru kabul ederek ortak bir gelecek tahayyül edebilmesiyle mümkündür. Bugün gelinen noktada kalıcı bir çözüm konuşulurken, eş zamanlı olarak ana muhalefetin kriminalize edilmesi, seçilmiş belediye başkanlarının tutuklanması ve yerel iradenin gasp edilmesi bu sürece doğrudan zarar vermektedir. Bu çelişki, toplumun sürece duyduğu güveni de zedelemektedir.
Ahmet Özer gibi halkın yüksek oy oranıyla seçtiği bir ismin, zayıf delillerle gözaltına alınması; Ekrem İmamoğlu gibi ülkenin en büyük kentinin belediye başkanının tutuklanması ve ana muhalefetin onlarca belediyesinin hedef haline getirilmesi, derin bir demokrasi krizidir. Söz konusu soruşturmaların tutuklama bir yana gözaltı işlemi dahi yapılmadan mümkün iken bu usullerle sürdürülmesi açık bir siyasi mühendislik girişimidir.
Seçmenin iradesi yok sayıldığında, halkın demokratik yollarla çözüm üretme inancı da sarsılıyor. Bu durum, toplumsal kutuplaşmayı daha da derinleştirmektedir.
Ancak tüm bu baskılara rağmen, Cumhuriyet Halk Partisi’nin önünde tarihsel bir fırsat vardır. CHP, 100 yılı aşkın birikimiyle artık sadece bir devlet partisi değil, demokratik dönüşümün taşıyıcısı olabilecek bir halk partisi olma yolunda olduğunu göstermektedir. Sayın Özel her fırsatta Kürt meselesini cesaretle, açık yüreklilikle ve barışçıl yöntemlerle ele alıyor. Böyle bir ortamda CHP’nin bu konudaki tutumunu çok değerli bulduğumu belirtmek isterim.
*Bir yandan da erken seçim tartışmaları, Erdoğan ve Özel arasındaki sandık polemiği devam ediyor. Siz bu tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bugün Türkiye’nin temel sorunlarının kaynağında kötü yönetim yatmaktadır. Ekonomik kriz, adalet sistemindeki çöküş, kurumsal yıpranma her geçen gün daha da derinleşiyor. Vatandaşın en temel ihtiyaçları bile karşılanamaz hale gelirken, erken seçimin konuşulmaması mümkün değildir. Zira yaşanan sorunlar seçimleri bekleyecek türden değil; milletimiz, nefes almak istiyor.
Anayasa’ya göre erken seçim için iki yol var. Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi ya da TBMM’nin beşte üç çoğunluğu ile seçim kararı alması. Ancak birincisi gerçekleşirse, Sayın Erdoğan anayasa gereği tekrar aday olamaz. İkincisi ise Meclis aritmetiği nedeniyle muhalefetin tek başına başarabileceği bir şey değil. Bu yüzden, bugünden yarına bir erken seçim mümkün görünmese de siyasetin yönü ve toplumun beklentisi bu yöndedir.
Muhalefet olarak bizim görevimiz, bu değişim talebini diri tutmak, iktidarı elimizden geldiğince denetlemek ve Türkiye’yi yeniden hukuk devleti ve demokrasi zeminine oturtacak sürece hazırlıklı olmaktır.
*Milliyetçi Hareket Partisi süreci halkla paylaşmak için bölge toplantılarına başladı. DEM Parti de tam kadro sahada süreci anlatıyor, tartışıyor. AKP iktidarı ise henüz sürece katkı sunmaktan çok uzak. Bunun sebebi nedir sizce?
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Sayın Bahçeli ve DEM Parti, bu sürecin başrol oyuncularıdır. Siyasal geçmişleri, ideolojik konumları ve kurumsal gelenekleri birbirinden oldukça farklı olsa da her iki tarafın da sürece aktif katılımı sürecin toplumsal ve siyasal meşruiyeti açısından da belirleyici rol oynamaktadır. Bu nedenle sahada tam kadro varlık göstermeleri, sürecin toplumsallaşması adına son derece kıymetlidir.
Öte yandan, AK Parti de süreçle ilgili ilk saha programlarını Batman, Diyarbakır ve Mardin’de gerçekleştirmiştir. “Türkiye Yüzyılı” vizyonu çerçevesinde düzenlenen “Türkiye Sohbetleri” başlıklı bu buluşmalar, hem uzun bir aradan sonra gerçekleşmiş olması hem de Sayın Hüseyin Yayman ile Sayın Ahmet Selim Köroğlu gibi AK Partinin önemli isimlerinin katılımıyla yürütülmesi bakımından önemli bir mesajdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlangıçta mesafeli ve temkinli bir tutum takınması, sürecin hassasiyeti ve geçmişte yaşanan kırılmalar göz önünde bulundurulduğunda anlaşılabilir bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Ancak iktidarın henüz tam kadro sahaya inmemesinin arkasında, yaşanan ekonomik zorlukların yanı sıra, bir önceki sürecin toplumda bıraktığı hayal kırıklığının da etkili olduğunu düşünüyorum. Yine de Sayın Erdoğan’ın son dönemde yaptığı açıklamalar ve sürdürdüğü temaslar, bu yeni dönemi şekillendirmeye yönelik iradesinin güçlü olduğunu göstermektedir.
*Çözüm süreci partiler üstü, siyaset üstü bir süreç olarak tanımlanıyor. Bu fırsat nasıl değerlendirilmeli? İktidar halkın kaygılarını, sürece güvensizliğini ortadan kaldıracak hangi adımları atmalı?
Çözüm süreci gibi tarihsel derinliği ve toplumsal etkisi büyük olan meseleler, siyasi rekabetin dar kalıplarına hapsedilemeyecek kadar hayati önemdedir. Dolayısıyla bu sürecin partiler üstü, günlük veya dönemsel siyasi gerilimlerin dışında bir yaklaşımla ele alınması zorunludur. Bu da ancak samimi bir demokratik mutabakatla mümkündür. Sürecin başarısı, aktörlerin yanında hatta daha da önemli olarak toplumun tamamının desteğine, güvenine ve katılımına bağlıdır.
İktidarın bu noktada atması gereken ilk adım, geçmiş dönemde yaşanan hayal kırıklıklarını ve güvensizlikleri giderecek biçimde şeffaflık, hesap verebilirlik ve kapsayıcılık ilkeleriyle hareket etmek olmalıdır.
Ayrıca, Meclis’in etkin şekilde sürece dahil edilmesi, toplumsal meşruiyeti artıracak önemli bir adımdır. Sürecin içeriği ve hedefleri konusunda TBMM tarafından kamuoyuna açık, anlaşılır ve güven verici bir çerçeve sunulmalıdır. TBMM çatısı altında kurulacak müstakil bir komisyon, toplumun her kesimi ile iletişim kurma, toplumsal geri bildirim alma ve atılacak yasal ve yapısal adımları belirleme gibi işlevleri üstlenmelidir. Bu, süreci hem demokratikleştirir hem de kalıcılaştırır.
Unutulmamalıdır ki, süreci ilerletmek; silahların teslimi gibi, silahını teslim edecek örgüt üyelerinin tabi olacağı hukuki statünün yasal olarak belirlenmesi şarttır. Eşit vatandaşlık temelinde ortak bir gelecek inşası için toplumsal hafızayı gözeten, samimiyet ve güven duygusunu onaran bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Ayrıca iktidarın CHP’li belediyelere yönelik toplu operasyonlardan vazgeçmesi, bu soruşturmalarda tutuksuz yargılama, adil yargılanma hakkı ve masumiyet karinesi ilkelerine riayet etmesi ve bu çerçevede samimi ve kapsayıcı bir irade göstermesi toplumsal kaygıların aşılmasında da belirleyici olacaktır.
*PKK Lideri Abdullah Öcalan İmralı Cezaevi’nden bir video mesajı yayınladı. Size göre mesajın sürece etkileri neler olabilir?
Abdullah Öcalan’ın mesajının görüntülü olması sürecin devlet açısından belirlenen ajandayla uyumlu ilerlediğini de gösteriyor. Mesajın daha önce çekilmiş olmasına rağmen 11 Temmuz Cuma günü yapılacak silah imhasına dair simgesel törenin öncesinde yayınlanması da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Öcalan’ın açıklamasında örgütün miadını doldurduğu mesajı önemli. ‘Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir’ ifadesiyle örgütün çıkış sebebi olan ‘Tanınmama’ (red-inkar) sorununun ortadan kalktığını vurguluyor.
Silaha değil, siyaset ve toplumsal barışa referans, eleştiri-özeleştiri sürecinin devamı, pozitif entegrasyonalist yaklaşım, samimiyet, güven iyimserlik vurgusu, TBMM zeminine atfedilen rol, kendi durumuna dair talepleri ötelemesi gibi başlıkların her biri oldukça önemlidir.
Devletin atacağı adımlardan bağımsız olarak silah bırakılmasını istiyor. Açıklamasında hem 27 Şubat’taki çağrısıyla ortaya koyduğu tutumunda ısrar hem de geleceğe yönelik kararlılığını gösteriyor.
Deva Partisi olarak silah bırakmanın başarıyla tamamlanmasını temenni ediyoruz.
×MEHMET EMİN EKMEN KİMDİR?
1975 yılında Batman’da doğdu.
İlk, Orta ve Lise eğitimini Batman’da tamamladı.
Lisans eğitimini Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 1996 yılında, aynı üniversitede “2. Abdülhamit döneminde siyasal muhalefet” başlığı ile yüksek lisansını yaptı.
Doktora çalışmalarını İstanbul Üniversitesi’nde Uluslararası Hukuk ve Çatışma Çözümü başlığı altında sürdürmektedir.
Ak Parti’de Batman Merkez İlçe ve İl Başkanlığı, Merkez Disiplin Kurulu ve Teşkilat Başkan Yardımcılığı Görevlerinde bulundu.
2014 yılı Akil İnsanlar Heyeti Üyeliği yaptı.
- Dönem Batman Milletvekilliği yaptı.
Halen 28. Dönem DEVA Partisi Yeni Yol Grubu Mersin Milletvekilidir.
Ekmen ayrıca DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısıdır.