Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

12 yılda sadece 200 Kürtçe öğretmeni atandı |

Ana dilde eğitim, toplumsal barışın ilk adımı olabilir

12 yılda sadece 200 Kürtçe öğretmeni atandı |

Kürtler kendi öz yurdunda yabancı muamelesi dahi görmüyor, doğrudan yok sayılıyor. Mesele, ilk ve orta öğretimde ana dili Kürtçe olan öğrenci sayısı değil. Asıl mesele, Kürtçeye yönelik statükodur, negatif mantalitedir. Bu değişmedikçe rakamın bir anlamı yok. Pedagojik yaklaşım, ana dilinde eğitimi esas alır. Ana dilde eğitimi daha yüksek sesle konuşmamız gerekir.

Nedim Türfent

Yukarıdaki sözler Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit‘e ait. Sayyiğit, Haziran ayında Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde kaç öğrencinin Kurmancî ve Kirmanckî (Zazakî) seçmeli derslerini seçtiğini sordu. Bakan Tekin verdiği yanıtta sorunun cevabını vermekten kaçındı.

12 YILDA SADECE 200 KÜRTÇE ÖĞRETMENİ ATANDI

Resmi verilere göre Türkiye’de ilk ve orta öğretimde yaklaşık 19 milyon öğrenci bulunuyor. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), bu yıl toplam 25 bin sözleşmeli öğretmen alımı yapacak. İlk etapta 15 bin öğretmen ataması bahar döneminde tamamlandı. İkinci etap 10 bin öğretmen ataması sürecinin ise Eylül veya Ekim döneminde yapılması bekleniyor.

Milyonlarca Kürt çocuğun yaşadığı Türkiye’de ana dilde eğitim talebi henüz karşılanmazken, 2012’de “palyatif çözüm” olarak getirilen “Kürtçe seçmeli ders” adımı mevcut soruna merhem sürmekten çok uzak.

Bahar döneminde 5 Kurmancî ve 1 de Kirmanckî öğretmen atandı. Bakan Tekin’in verdiği bilgiye göre 2014’ten 2025’e kadar ise toplamda 153 Kurmancî ve 47 Kirmanckî öğretmen atandı.

100 BİNDEN FAZLA İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ GÖREVDE

Milyonlarca Kürt öğrencinin ana dilinde eğitim görme hakkı görmezden gelinirken, “çözüm” diye iddia edilen seçmeli derslerde bile Kürtçeye fiili bir ambargo uygulanıyor desek yeridir. Nitekim şu bilgi bile Kürtçeye yönelik yaklaşımı göstermesi açısından oldukça çarpıcı:

Resmi verilere göre Türkiye’de ilk ve orta öğretimde 100 binden fazla İngilizce öğretmen var. Kürtçe öğretmen sayısı ise yalnızca 200.

Kürtçe seçmeli derslerin her yıl tartışma konusu olduğunu söyleyen Gülcan Kaçmaz Sayyiğit de aslında buna dikkat çekiyor: “Çünkü bir istikrar yok, derslerin tercih yöntemi tartışmalı, veriler çelişkili. Seçmeli dersler, fiilen işlevsiz hale getirilmiş durumda. Hem dersler fiilen işlevsizleştiriliyor hem de Kürtçe öğretmen ihtiyacının olmadığını söylüyorlar. Ama bu doğru değil. Çünkü milyonlarca Kürt’ü ana dilde eğitimden mahrum edenler, öğretmen ihtiyacını bir hakikat gibi sunamaz.”

PEDAGOJİK YAKLAŞIM, ANA DİLDE EĞİTİMİ ESAS ALIR

“Kürtçe seçmeli derslerin müfredata girmesinin üzerinden 12 yıl geçti. Onca yılda sadece 200 Kürtçe öğretmeni atanmış. Çünkü milyonlarca halkın dili kamusal alanda yok, okullarda yok” diyen Sayyiğit, şunları dile getirdi:

“MEB de her yıl 1-2 atama ile günü kurtarıyor. Kürtçe öğretmen atamaları, Fransızca ve diğer dillerde yapılan atamaların çok çok altında. Dolayısıyla Kürtler kendi öz yurdunda yabancı muamelesi dahi görmüyor, doğrudan yok sayılıyor. Mesele ilkokul, ortaokul ve lisede anadili Kürtçe olan öğrenci sayısı değil. Asıl sorun, Kürtçe yönelik statükodur, negatif mantalitedir. Bu değişmedikçe rakamın bir anlamı yok. Pedagojik yaklaşım, ana dilinde eğitimi esas alır. Sayının 100 veya 1000 olması fark etmez.”

ANA DİLİ YOK SAYMAK, ANAYASAL YURTTAŞLIĞI YOK SAYMAKTIR

“Seçmeli dersler bir geçiş, bir ara formül olarak görülebilir. Çünkü Kürtçe Anayasal güvenceye kavuşturulmuş değil, Kürtçe yaygın eğitim sisteminde yok. Bu sebeple Kürtçe öğretmen sayısından ziyade ana dilde eğitimi daha yüksek sesle konuşmamız gerekiyor” vurgusunda bulunan Sayyiğit sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kurmancî de, Zazakî de bu ülkenin bir parçası. Çünkü Kürtçeyi konuşan milyonlarca insan bu ülkenin yurttaşı. Ana dili yok saymak, Anayasal yurttaşlığı da yok saymaktır. Bunun aşılması için yurttaşı temsil edenler ilk adımı atmalı. Eğer bir Barış Annesi Meclis’teki komisyonda Kürtçe derdini anlatabilseydi, bu bir umut olacaktı. Elbette bununla ana dil sorunu çözülmüş olmayacaktı, Kürtlerin temel talebi karşılık bulmuş olmayacaktı; ama yürek ısıtacaktı, halkları birbirine yakınlaştıracaktı. Yine de umut kesilmez, elbette dillerin bu ülkeyi bölmediği anlaşılacak. Asıl bölücü tehdidin, zehirli ırkçı dil olduğu görülecek.”

KÜRT HALKI HER EVİ BİR OKULA ÇEVİRMELİ

Bugün Kürtlerin yüzde 97’sinin ana dilde eğitim görmek istediğinin saha çalışmalarıyla teyit edildiği bilgisini veren Sayyiğit, “Hiçbir halk ana dilinden feragat etmez. Kürtler de en büyük mücadeleyi dilleri için verdi. Dolayısıyla devlet artık Kürtçeyle inatlaşamaz. Anayasal ve yasal tedbirler almak zorunda. Kürtçenin ekonomik bir pazar dili olması sağlanmalı. Birçok ülkede diller devlet tarafından desteklenerek canlanması sağlanmıştır. Eğer Kürtçeye de kamusal alanda yer açılırsa yeni nesillerin dil kaybı da önlenebilir. Bunun dışında Kürt halkı da her evi bir okula çevirmeli, çocuklarıyla Kürtçe konuşmalı” dedi.

דSonuç itibarıyla Kürtçe, ulusal varlığımızın temel taşıdır; ana unsurudur. Ana dilimiz, kırmızı çizgimizdir, onurumuzdur. Özellikle olumlu bir süreçten geçerken Kürt halkının ana dili talebi görülmelidir. Kürtçeye bakışın değişmesi, Kürt sorununa giden çözümün de yolunu açabilir. Kürtçeyle ilgili geniş bir konsensüs sağlanması mümkün. Çünkü ana dili, bir halka ulaşmanın en somut aracıdır.”

Ana dilde eğitim talebine karşılık vermek, Türkiye’nin önünde kaçınılmaz olarak atması gereken bir adım olarak duruyor. Uluslararası sözleşmelerce en temel insan haklarından biri olarak kabul edilen ana dilde eğitim hakkına daha ne kadar mukavemet gösterilir bilinmez ancak bu süreçte ana dilde eğitim hakkının daha fazla tartışılacağını kestirmek için kahin olmaya gerek yok.

Benzer Haberler