BIG_TP
Bluesky Social Icon
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

16 sivil öldürüldü, binlerce kişi göçe zorlandı |

Lice Katliamı’nın 32. yıldönümü: Halkın hafızası asla silinmez

16 sivil öldürüldü, binlerce kişi göçe zorlandı |

Lice Katliamı’nın 32’nci yıldönümünde cezasızlık politikalarına dikkat çeken avukat Yunus Muratakan, faillerin yargılanmadığını belirterek, “90’lar aklanamaz, halkın hafızası asla silinmez” dedi.

HABER MERKEZİ – Bugün, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 16 sivilin öldürüldüğü Lice Katliamı’nın 32’nci yıldönümü.

22 Ekim 1993’te Jandarma Bölge Komutanı Bahtiyar Aydın’ın şüpheli şekilde yaşamını yitirmesinin ardından ilçede başlayan askeri operasyonlarda, ilçe ablukaya alındı, evler ve işyerleri rastgele tarandı.

Açılan ateş sonucu 16’sı sivil, biri asker 17 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce ev ve iş yeri tahrip edildi, binlerce kişi ilçeden göç etmek zorunda kaldı.

Resmi verilere göre askeri operasyon sırasında 401 ev ve 242 iş yeri hasar aldı.

CEZASIZLIKLA SONUÇLANAN DAVA SÜRECİ

Katliamın ardından başlatılan soruşturma yıllarca ilerlemedi. Olaydan 20 yıl sonra, zamanaşımına kısa bir süre kala, 2 Eylül 2013’te dava açılabildi. Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu ile Tim Komutanı Üsteğmen Tünay Yanardağ sanık olarak yer aldı. Ancak dava güvenlik gerekçesiyle İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne taşındı.

2014’te başlayan yargılama dört yıl sürdü. Mahkeme 7 Aralık 2018’de kararını açıkladı; Tünay Yanardağ hakkında ölüm nedeniyle davanın düşürülmesine, Eşref Hatipoğlu’nun ise suçlamaların sabit olmaması gerekçesiyle beraatine hükmetti.

Beraat kararı Yargıtay’a taşındı ancak temyiz süreci tamamlanmadan, sanık Hatipoğlu 7 Ağustos 2022’de yaşamını yitirdi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, buna rağmen dosyayı yeniden inceleyerek, Hatipoğlu’nun durumunun da değerlendirilmesi gerektiğine karar verdi ve dosyayı yerel mahkemeye gönderdi.

Dosya yeniden İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne geldiğinde, mahkeme tarafları bilgilendirmeden davanın düşürülmesine hükmetti. Böylece Lice Katliamı davası, 30 yıla yaklaşan adalet arayışına rağmen cezasızlıkla sonuçlandı.

AİHM KARARI

Katliamın mağduru 246 kişinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yaptığı başvuru ise uzun süren incelemenin ardından 15 Haziran 2001’de sonuçlandı. Türkiye, AİHM sürecinde “dostane çözüm” yolunu tercih etti ve mahkemenin “yaşam hakkı ihlali” kararıyla mağdurlara toplam 2 milyon 5 bin sterlin tazminat ödedi. Bu ödeme, Türkiye’nin olaylardaki sorumluluğunu dolaylı biçimde kabul ettiği anlamına gelirken, aynı irade yargı sürecine yansımadı. Tazminat ödeyerek sorumluluğu kabul eden devlet, faillerin cezalandırılması konusunda herhangi bir adım atmadı.

Katliamın 32. yıldönümünde Mezopotamya Ajansı’na konuşan dava avukatlarından Yunus Muratakan, yaşananların insanlığa karşı suç olduğunu söyledi. Muratakan, soruşturmada başından bu yana “failler Kürt’müş” gibi gösterilip yaşananların “terörize” edilmeye çalışıldığını da ekledi.

EMİR KOMUTA ZİNCİRİ İÇİNDE BİR KATLİAMDI

Emir komuta zinciri içinde işleyen büyük bir katliama rağmen davada sadece 2 sanığın yargılandığına dikkat çeken Muratakan, bu nedenle hakikat ve adalet taleplerinin tiyatral bir mahkeme ile cezasızlıkla karşılaştığını belirtiyor.

“O gün Lice’nin etrafı tamamen sarılmış. Tek tek evler yakılıyor. Helikopterlerden, zırhlı araçlardan ateş ediliyor. Yani başlı başına hem ferdi hem de ağır silahlar kullanan hukuka aykırı öldürme, yakma ve yağmalama talimatı veren bu hukuka aykırı emirlere rağmen, bunu bilmelerine rağmen, cezasızlıkla sonuçlandı. Bu fiillere iştirak eden, insan öldüren, evleri yakan, yağmalama suçlarını işleyen kişilerin tümünün yargılanması gerekiyordu.”

HALKIN HAFIZASI ASLA SİLİNMEZ

Sanıkların suçu işlediğinin sabit olduğunu fakat bunların mahkeme tarafından dikkate alınmadığını belirten Muratakan şöyle devam ediyor:

ד90’lar sanki hiç yaşanmamış gibi. Yaşanmışsa da failleri mahkemelerden aklanmış gibi gösterilmeye çalışılıyor. Ama şunu unutmamak gerekiyor; halkın hafızası asla silinmez. Halk kendi hakikatini, kendi gerçeğini, bizzat yaşadığı şeyi biliyor, görüyor. Eğer gerçek bir araştırma ya da yargılama yapılmış olsaydı mahkeme gelirdi, keşfini yapardı. Mahkeme ilgili evrakların tümünü toplardı. Tanık beyanlarının hepsini karşılaştırırdı. Belgelerle uyumlu olup olmadığına karar verirdi. Sanıkların bu suçu işlediği sabitti.”

Yüzleşme ve hakikatlerin açığa çıkartılması çağrısı yapan avukat Muratakan, Kürt sorunun çözümü için devam eden sürece değinerek, “Toplumun hafızasında derin yaralar açan bu tür olaylarla yüzleşilmediği sürece kalıcı barışın sağlanması mümkün değil.”

Benzer Haberler