Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Polen Ekoloji Kolektifi, haritalandırdı I

Trabzon’dan büyük bir bölge maden şirketlerine satıldı

Polen Ekoloji Kolektifi, haritalandırdı I

Sadece son 1,5 yılda Türkiye’de 468 bin hektarlık alan, yani Trabzon’dan büyük bir bölge maden şirketlerine satıldı. 698 ruhsatın 202’si bin hektarı aşan “mega-maden” projeleri. 

HABER MERKEZİ- Türkiye’de maden ve enerji şirketlerine sınırsız ayrıcalıklar tanıyan “süper izin yasası”nın yürürlüğe girmesinin ardından, Polen Ekoloji Kolektifi doğa talanını görünür kılmak için yeni bir haritalandırma çalışması başlattı. Kolektif, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün (MAPEG) ihale ve ruhsat verilerini çözümleyerek halka açık bir “talan atlası” hazırlıyor.

Kolektifin çalışma grubundan Levent Büyükbozkırlı, ETHA’ya yaptığı açıklamada, sadece son bir buçuk yılda 468 bin 784 hektarlık alanın –Trabzon ilinden büyük bir bölge– maden şirketlerine satıldığını belirtti. “Bu dönemde toplam 698 ihale yapıldı; bunların 202’si bin hektardan büyük mega-maden ruhsatları” dedi.

SÜPER İZİN YASASI”YLA HIZLANAN TALAN

Enerji, maden, ulaşım gibi alanlarda özel şirketlerin önündeki çevresel ve yerel engelleri kaldıran yasa, 24 Temmuz 2025’te Resmi Gazete’de yayımlandı. O tarihten bu yana MAPEG, Türkiye genelinde ruhsat sahalarını belirlemeye başladı.

Ancak bu süreçler şeffaf değil. Bölgelerde yaşayan halk, tahribat başlamadan önce projeler hakkında hiçbir bilgiye ulaşamıyor.

Bu eksiklikten yola çıkan Polen Ekoloji Kolektifi, MAPEG verilerini kamuya açmak ve halkı bilgilendirmek için bir haritalama grubu oluşturdu. Kolektif, verileri her gün sosyal medya hesaplarından paylaşarak kamuoyu farkındalığı yaratmayı hedefliyor.

1,5 YILDA 700’E YAKIN İHALE

Kolektifin analizine göre 2024 yılında MAPEG, 5 toplu ihale ve 3 tesis şartlı ihalede ruhsat satışı yaptı. 2025’in ilk aylarında ise bu sayıya 2 toplu ve 2 tesis şartlı ihale eklendi.

Toplamda 698 ruhsat şirketlere devredilirken, mega-maden kategorisindeki ruhsatlar ülke yüzölçümünün devasa bir kısmını kapsıyor.

Polen Ekoloji Kolektifi ayrıca, 2023 başından bu yana 4.364 projenin ÇED süreci (Çevresel Etki Değerlendirmesi) içinde olduğunu belirledi. Ancak bu süreçlerin büyük kısmı yalnızca formalite niteliğinde: projelerin yüzde 56 ile yüzde 85’ine “ÇED gerekli değil” kararı verilmiş durumda.

Büyükbozkırlı, “Bu da bize gösteriyor ki ne halkın demokratik katılımı ne de bilimsel görüşler dikkate alınıyor; kararlar şirketlerin çıkarları doğrultusunda alınıyor” diyor.

“ORMANLAR, SU KAYNAKLARI VE KÜLTÜREL BELLEK TEHDİT ALTINDA”

Kolektifin paylaştığı verilere göre madencilik projeleri, ormanlık alanları yok ediyor, su havzalarına ve yerleşimlere 50 metreye kadar yaklaşabiliyor.
Bu mega-madencilik hamlesi yalnızca metalik madenleri (demir, bakır, altın, çinko, kurşun) değil; kalker, mermer ve petrol arama projelerini de kapsıyor.

דBu alanlar sanki insanların yaşamadığı boş araziler gibi şirketlere sunuluyor,” diyor Büyükbozkırlı. “Oysa bu topraklar tüm canlıların ortak yaşam alanı. Bu el koymalar yalnızca etik değil, anayasal bir sorun.”

“EKOKIRIM PROJELERINE KARŞI BİRLEŞİK MÜCADELE”

Polen Ekoloji Kolektifi, maden faaliyetlerini ekokırım olarak tanımlıyor ve altın madenciliğinde siyanür kullanımının yasaklanması çağrısı yapıyor.
Kolektif, ayrıca hidrolik kırma ve mermer üretiminde aşırı su tüketimi gibi yöntemlerin durdurulmasını, “su egemenliğinin topluma geri verilmesi” gerektiğini savunuyor.

Polen Ekoloji Kolektifi, “Yaşam altından değerlidir” kampanyasından edindikleri deneyimi hatırlatarak, ekoloji platformları, çevre dernekleri ve yerel direnişlerin dayanışmasını güçlendirme çağrısında bulunuyor.

Amaç, şirketlere kazanç, halka ise yıkım ve yoksullaşma getiren bu sistemi durdurmak:

דDoğayı, suyu, emeği ve yaşamı savunmak için, mega-madenciliğin yasaklanması şart. Çünkü bu sadece çevresel değil, toplumsal bir varlık mücadelesidir.”

Benzer Haberler