Ertuğrul Kürkçü
Önceki gün İmralı’ya giden DEM parti heyeti de Öcalan’ın sözlerinin Bahçeli’yle bir ilgisini kurmaya imkân vermeyen bir açıklamayla döndü.
Bir “İmralı ziyareti”nin ve ziyarette edilen ve edilmeyen bir çift sözün Komisyonda, heyette, AKP, MHP ve Cumhur İttifakı cenahında yol açtığı kargaşaya bakınca, esasen rejimin ve başındakilerin Kürt Sorununa yaklaşımının ne kadar eften püften, ne kadar kırılgan ve ahlaki ve politik olarak ne denli çürük olduğunu görebiliyoruz.
Bu arada, AKP cenahında Öcalan’ın “darbe mekaniği” uyarısının Bahçeli’ye dönük olarak okunması ve buradan hareketle “MHP içinden Bahçeli’ye yönelik bir darbe” fantezisinin ortaya atılabilmesi, 15 Temmuz deneyiminden geçmiş AKP saflarında kendilerine dönük hiçbir “darbe algısı”nın kalmamış olması bakımından da semptomatik.
Bu Öcalan’ın uzunca bir dönemdir “darbe mekaniği” diyerek açıklamaya gayret ettiği döngünün işleyiş tarzına da uygun. Devlet içi kliklerin iktidar mücadelesinin sürekli darbe-olağanüstü hâl döngüsü üretmesini ifade eden bu işleyişin en yakın örneği Erdoğan, Akar ve Fidan’ın yol önünü açtıkları 15 Temmuz darbe girişiminin üstüne bindirip daimi bir darbeler dizisiyle bugüne değin sürdüre geldikleri yeni rejim inşası süreci.
Günümüzde hiçbir şey, Erdoğan’ın güvenlik merkezli yürütme gücünün, siyasal alan aleyhine sürekli genişleyerek “darbe mekanizmasının” rejimin zembereği haline gelişini Erdoğan’ın Başkanlık ettiği MGK bildirileri kadar iyi ifade etmez.



