BIG_TP
Bluesky Social Icon
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Ziza RUMAS yazdı |

Amedspor’un iç saha performansı

Ziza RUMAS yazdı |

Ziza RUMAS

En başta söyleyelim, yukarıdaki başlıktan yola çıkarak okuyacağınız bu yazıda milyonlarının üzerine oturmuş emekli futbolcuların; yedikleri düdük-nohut metaforlu küfürleri unutturur tesellili emektar hakemlerin yorumlarıyla bezenmiş bol salça soslu oyuncu kulvar performansını;  teknik-taktiksel bol bol çığırmalı mübalağa sanatını okumayacaksınız.

Adı geçen zat-ı alilerin performanslarını “Zemin Kötü” skecine havale edip bir takımın kurulduğu ilk günden beri bütün maçlarını nasıl olur da deplasmanda oynayabildiğinin hikâyesini anlatacağız.

Yine baştan söyleyelim ki Amedspor’un iç saha performansı not olarak sıfır. Bu veriye futbolcu performansı, yönetim, taraftar ve bütün bir camianın karnesinden ulaşamıyoruz. Zira meselenin temel dayanağı bambaşka. Bunun birkaç farklı formu sıralanabilir:  Takımın içinden doğduğu halkın ekonomik, siyasi, coğrafi ve sosyal yapısının göze batan farklılıkları. Bunlar avantaj mı dezavantaj mı bilinmezken belki de ülkenin içine sürüklendiği isimsiz ve bir anlama ulaşmaya dirençli barış sürecinin sonucu ne olursa olsun Amedspor kulvarında da bir serencama kanat çırpacağı aşikâr. Bu formları açımlayarak sözü uzatma niyetimizi başka bir temaya bırakıp hikâyemize dönelim.

Ya ulu bilgelerimizin yaşlanınca hatırladığı değişen devranın dönüşümü gerçekleşecek ve Amedspor da nasibini alarak iç sahanın tadına varacağı bir güne uyanacak ya da -Allah muhafaza!- bilgelerimizden biri dahi başını alıp kara toprağa göçer korkusuyla uyandığımız her sabahın devamında meydan biz cühela gençliğe kalırsa eğer devrana da Amedspor’a da bol naneli cacık kalarak ikisini de ebediyen deplasmana mahkûm kılacak. Ki o zaman bunları dahi konuşamayacağımız, adlarını bile anamayacağımız cumhuriyetçi cakalı orta karanlık çağımıza geri dönmüş olacağız.

Şimdiye kadar okuduğunuz satırlarda sünnettendir deyip üç kez Amedspor sözcüğünü kullandığımız için ekranlarının başındaki bizleri anlatımlarıyla aydınlatan futbol sunucularından affımızı arz ve talep ediyoruz. Zira kendileri bırakın üçü, biri dahi kulaklarımıza duyurduklarında kendimizi nimetten saymamıza yetiyor da artıyor bile.

İşte Amedspor’un deplasman macerası da bu şekilde ekran yüzünde başlamış oluyor. Netleşmek adına soralım: Bu takımın adı nedir?

Amed Sportif Faaliyetler mi? Amedspor mu? Bu ikilik nerden mütevellit? Takımı kuran ilk yönetimin TFF isim onay başvurusuna Amedspor isminden dolayı şerh konuldu da ikinci isim mi onay aldı? Bunu şimdilik bilmiyoruz. Federasyon bizi aydınlatır aydınlatmasına da bu isim ikiliğine nasıl bir çözüm bulacağız? Ya da bu imtina ile ısrarın psişik haliyle nereye varacağız?

Yine ekranlarımızın başına dönüp sunucularımıza kulak kabartarak deplasman ruhunu hissetmeye devam edelim. Doksan küsur dakika boyunca sanki sahada tek bir takım varmış ve yirmi iki adam kendi aralarında oynuyormuş edalı bir maç anlatımını dinliyoruz. İki yarının belirsiz aralıklarında faul-taç-korner-diş bileme galeyanını fırsat bilip kısık bir ses tonuyla söylenen Amed Sportif Faaliyetler sözlerini duymak için hoparlörün neresinde olduğunu bir türlü öğrenemediğimiz LCD tivimizin hassas camına kulağımızı yapıştırıyoruz. Duyamasak da yine de biri duymuştur ümidiyle mutlu oluyoruz işte.

Kendimize şu soruyu sormadan duramıyoruz sonra: Acaba TFF mevzuatında sunucu yemini diye bir bölüm var da biz mi bilmiyoruz? Ve oraya ek bir madde olarak, “İç saha tüzüğü sunucu yeminini muhteva ‘Bilinmeyen Takım’” ibresi eklenmiş de sunucularımızın günahına mı giriyoruz. Sayın TFF, lütfen bizi aydınlat ki Allah da merhametiyle muameleye layık kılsın.

Yine yerimizde duramayıp eğer varsa böyle bir madde, neden “iç saha tüzüğü” gibi akıl çelici bir ibarenin kullanıldığını düşünüp içinden çıkamıyoruz. Ve ahirde bütün sahaları iç saha sıfatıyla hep kendilerine tapuladıkları çıkarımına ulaşıyoruz. Hatalıysak da Allah’tan bağışımızı diliyoruz.

Gerçek deplasmanların kâbusa döndüğü, on bir futbolcunun bir takım oyununun alınmasına kâfi gelmediği bir çağa gözümüzü açtık. Hakem, taraftar, oyuncu üçgeninde kaç on bir sayılabiliyorsa eğer karşıda da çoğu kez camı kırık otobüsle seyahat eden bir on birli var.

“Atılan golün sevinme çıtası”nı sarı kartıyla belirleyen ve bu kavramı dünya spor literatürüne kazandıran hakemimize de şükranlarımızı yolluyoruz.

Ümidimizi kaybetmeden, son duadır diye niyet etmeden, Allah’ım sen hiçbir takıma hep deplasmanda ve 3-0 ile müsabakaya başlamayı nasip eyleme diyoruz.

Ayfon telefonda yazılan bu yazının ahirinde, Ankara-Diyarbekir sefer sözcüklü otobüsümüz Malatya-Elaziz istikametindeyken radyodan adını bilmediğim bir kadın sanatçı yanık sesiyle haykırıyordu: “Gurbet kalesini yıkıp geçelim, oy oy oy oy!”

Benzer Haberler

Müdahale edilmezse On Gözlü Köprü kör olacak I

Diyarbakır'daki kaçak yapılaşmaya kim dur diyecek?

Krizin faturası işçilere kesildi l

Vestel’de 6 bin kişilik işçi kıyımı

Gündem: İmralı tutanakları

Meclis Komisyonu bugün toplanıyor

CHP’ye eleştiri, ‘yasal düzenleme’ çağrısı l

Bahçeli'den süreç açıklamaları: Zaman kalmamıştır

11. Yargı Paketi l

Yılmaz Tunç: Bu bir af değil, düzenleme