DEM Parti, hükümetin 2026 yılı bütçesine yönelik muhalefet şerhini yayımladı. Şerh metninde ekonomiye, işçilere, iş kazalarına, enflasyona, yoksulluğa, asgari ücrete, haksız kazanca, savaşa ayrılan bütçeye ve daha pek çok başlığa dair veriler ve değerlendirmeler yer alıyor. DEM Parti, “Emek ve Barış İçin Bütçe” başlığıyla da kendi politikasını duyurdu.
HABER MERKEZİ – DEM Parti, AKP hükümetinin hazırladığı ve Meclis Genel Kurulu’nda görüşmelerine başlanan 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’ne dair muhalefet şerhini yayımladı.
DEM Parti’nin resmi internet sitesinde yayımlanan 222 sayfalık muhalefet şerhinde, bütçenin Türkiye’nin derinleşen ekonomik ve sosyal sorunlarına çözüm üretmediğine dikkat çekildi. Şerhte ayrıca, NATO’nun savunma harcamalarını artırma kararının Türkiye ekonomisini daha da zorlayacağı ve hükümetin güvenlikçi politikalardaki ısrarının bölgesel barış perspektifini zayıflattığı ifade edildi.
SÜRECE DUYARSIZ BİR ŞEKİLDE HAZIRLANMIŞTIR
“2026 Bütçesi Kürt sorununda yaşanan demokratik ve barışçıl çözüm çabalarının yoğunlaştığı bir dönemde, bu gelişmelere duyarsız bir şekilde hazırlanmıştır” ifadesinin de yer aldığı şerhte, böylesi bir dönemde söz konusu bütçenin kabul edilemez olduğu vurgulandı. Şerhte, “Oysa içerisinde bulunduğumuz dönem ve koşullar bu ezberlerden vazgeçmeyi zorunlu kılmaktadır. 2026 Bütçe tercihleri daha önce sürekli gerekçe olarak sunulan olağanüstü koşullar devam ediyormuş gibi, 1 Ekim 2024’ten bu yana olağanüstü gelişmeler yaşanmamış gibi, 27 Şubat Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı yapılmamış gibi hazırlanmıştır” denildi.
EMEK VE BARIŞ BÜTÇESİ
DEM Parti, şerhinde ihtiyaç duyulanın “Ekmek ve Barış İçin Bütçe” olduğunu belirterek, halkın kaynaklarının güvenlikçi politikalara değil kamusal hizmetlere yönlendirilmesi çağrısında bulundu. Şerhte, önerilen bütçenin ücretsiz eğitim, sağlık ve barınma hizmetlerini güçlendirmeyi ve milyonlarca işsize istihdam sağlayacak yatırımları içermesi gerektiği vurgulandı.
Birçok başlığın yer aldığı ve demokratik entegrasyon ile yeni anayasa vurgusunun yapıldığı şerhte, özetle 2026 bütçesinin yoksulluğu, işsizliği ve borçluluğu azaltmadığı; aksine daha da derinleştirdiği ifade edildi. Şerhte, sermayeyi koruyan vergi politikalarının sürdüğü, çocuk emeğinin arttığı, iş cinayetlerinin devam ettiği ve bütçenin Kürt meselesinin çözümüne duyarsız kaldığına dikkat çekildi.
×
DEM PARTİ’NİN ŞERH METNİNDE YER ALAN BAZI TESPİTLER
Kredi kartı borçları yüzde 56 arttı, batık borçlar 115 milyarı aştı.
Nüfusun yarısı kredi borçlusu: Bireysel kredi borcu 5 trilyon 300 milyar TL.
Borçluluğun 5 yıllık tablosu: Türkiye toplumu yüzde 500 daha borçlu.
Tarımsal üretim durma noktasına gelirken, borçluluk yayılıyor.
Faizin faturası halka kesiliyor: Halkın bütçesinden 2,7 trilyon TL ödenecek.
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) 2025 Küresel Haklar Endeksi’ne göre Türkiye, işçi haklarının en fazla ihlal edildiği ülkeler arasında yer almıştır.
KHK: 152 BİN KİŞİ İŞSİZ BIRAKILDI
2016-2108 OHAL döneminde çıkarılan KHK’ler ile 130 bin kamu emekçisi hukuksuz bir şekilde kamudaki işlerinden atılmış, buna özel sektör kuruluşları dahil edildiğinde KHK’ler ile 152 bin kişinin işsiz bırakıldığı bir süreç yaşanmıştır.
İSTİHDAM RAKAMLARI VE MİLYONLARCA SİGORTASIZ ÇALIŞAN
TÜİK Ekim ayı verilerine göre, Türkiye’de istihdam olan kişi sayısı 32,7 milyon kişidir. SGK’nin Eylül 2025 dönemi istatistik bültenine göre ise Türkiye’de “tüm şekillerde” (4a, 4b, 4c) çalışan sigortalıların toplamı 23 mIlyon 994 bin 704 kişidir. 2022 yılından bu yana 23 milyon bandında kalan bu veri Türkiye’de sigortasız ve güvencesiz çalışan milyonlarca insanın olduğunu gösteren resmi bir istatistiktir.
ASGARİ ÜCRET: EVRENSEL NORMLARA GÖRE İSTİSNAİ, AMA TÜRKİYE’DE TEMEL ÜCRET
Asgari ücret, evrensel normlara göre istisnai bir gelir düzeyi iken, Türkiye’de milyonlarca emekçinin temel ücreti haline gelmiştir. Birçok araştırma ve veri Türkiye’de asgari ücret veya onun altında ücretle çalışan oranını yüzde 55’in üzerinde göstermektedir.
2025’te net 22.104,67 TL olan asgari ücret yaklaşık 450 euroya/500 dolara denk gelmektedir. Eurostat verilerin göre Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde en düşük asgari ücrete sahip ülkeler arasındadır. Buna karşılık Türkiye’de ortalama haftalık çalışma süresi 44,2 saat ile Avrupa’nın en yükseğidir. Yani Türkiye’de emekçiler daha fazla çalışıp daha az kazanmaktadır.
12 MİLYON İŞSİZ
TÜİK verilerinde işsizliğin düşük görünmesinin önemli bir nedeni veri tanımı ile ilgilidir. DİSK-AR hesaplamasına göre ise “geniş tanımlı işsizlik” 12 milyonu geçmiştir. İstihdamın 33 milyon bandında olduğu bir yerde 12 milyon insanın iş yapabilir durumda iken iş bulamaması yapısal bir sorunu göstermekte ve iktidarların üretimi / istihdamı desteklemediğini de açığa çıkarmaktadır. DİSK’e göre son iki yılda geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 23,5’ten yüzde 29,6’e yükselmiştir.
2002 – 2025 ARASINDA EN AZ 48 BİN İŞÇİ YAŞAMINI YİTİRDİ
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’ne göre 2025’in Ekim ayında en az 169, yılın on ayında 1.737 işçi yaşamını yitirdi. AKP’nin iktidara geldiği 2002’den 2025’e kadar ise en az 48 bin işçisinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiği tahmIn edilmektedir. Geldiğimiz aşamada her gün en az 6 işçi iş cinayetlerInde yaşamını yitirmektedir, çok daha fazlası kalıcı veya geçici olarak engelli kalmaktadır.
SGK verilerine göre, 2024’te 733.646 iş kazası yaşanmış, 888 işçi meslek hastalığına yakalanmış, 1.897 işçi iş başında, 3 işçi meslek hastalığı nedeniyle ölmüştür. 2023’e kıyasla iş kazaları yüzde 8, çocuk işçi kazaları yüzde 20, 60 yaş üstü işçi kazaları yüzde 30 artmıştır.
MESEM: EĞİTİM KURUMUNDAN ÇOK ÜRETİM TESİSİ
Türkiye’de birçok meslek lisesi eğitim kurumundan çok üretim tesisine dönüştürülmüş durumdadır. Çocuklar “stajyer” veya “çırak” adı altında ucuz iş gücü olarak kullanılmaktadır. MESEM projesi, 300 bini çocuk olmak üzere 1,5 milyondan fazla genci işgücüne yönlendirmekte, yüz binlercesini ağır koşullarda çalışmaya zorlanmaktadır. İSİG Meclisi, 19 Eylül 2025’te yayımladığı raporda MESEM’In ucuz emek sömürüsünü meşrulaştırdığını belirtmiş; 2024 Eylül–2025 Ağustos dönemInde tarımda 20, sanayide 19, inşaatta 17, hizmet sektöründe 16 çocuğun yaşamını yitirdiğini açıklamıştır.
505 bin öğrencinin haftada dört gün işyerinde çalıştırıldığı, bunun “eğitim” değil çocuk emeği sömürüsü olduğu vurgulanmıştır. 2013-2024 dönemInde 713 çocuk işçi hayatını kaybetmişken, bunlardan 9’u MESEM kapsamındadır. Ağustos 2025’te yaşamını yitiren192 işçirden 13’ü 14-18 yaş aralığındadır. Son iki yılda MESEM’de en az 16 çocuk, farklı liselerde staj sırasında ise en az 7 öğrenci yaşamını yitirmiştir.
İKİ FARKLI TÜRKİYE: ZENGİNLER VE FAKİRLER ARASINDAKİ UÇURUM
Türkiye’de enflasyon başta olmak üzere işsizlik, güvencesiz istihdam, ucuz emek, cari açık, gelir dağılımı ve vergi adaletsizliği gibi ekonomIk sorunlar her geçen gün daha da büyüyerek çözümsüz bir hal almıştır.
2025 yılı verileri, Türkiye’de servet dağılımının az sayıdaki birey lehine dönüştüğünü ortaya koymaktadır. BDDK verilerine göre, hesaplarında 1 milyon lira ve üzeri varlığı bulunan kişi sayısı 2 milyon 367 bin 312’ye yükselmişken, bu kesimin toplam serveti 17 trilyon lirayı aşmıştır. Buna rağmen geniş toplum kesimlerinin serveti reel olarak gerilemiş, orta sınıfın serveti ise yaklaşık yüzde 21 erimiştir.
Türkiye iktidarın tercihi dolaysıyla günümüzde yoksulluk oranı yüzde 21,2’ye yükselirken, yoksulluk sınırı 2014 yılına göre tam 14,5 kat artış göstermişti. 2014’te 6 bin 665 TL olan yoksulluk sınırı 2025 yılı kasım ayında 97 bIn 459 lIraya kadar çıkmıştır.
Türkiye’de en üst gelir dilimine düşen 8,8 milyon kişinin refah düzeyinin Almanya, Belçika, Avusturya gibi gelişmiş Avrupa ülkelerinin ortalama kişi başı gelirlerini geçmesi dikkat çekmektedir.
Bir tarafta durum bu iken diğer tarafta, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre, 20 milyon yurttaş sosyal yardıma mahkûm olarak yaşamaktadır.
KÜRT MESELESİNİN EKONOMİK FATURASI
Kürt sorununun çözümsüzlüğünde 40 yıldan fazla bİr süredİr uygulanan güvenlikçi, iktisadi alt yapıyı tahrip eden gerek doğrudan gerekse dolaylı olarak yapılan harcamalar, devlet kaynaklarınca zaman zaman bol sıfırlı şekilde açıklansa da net bir tablo ortada yoktur.
2018’de dönemin Kültür ve TurIzm Bakanı Numan Kurtulmuş, 1984’ten bu yana TürkIye’de savaş ve çatışma harcamalarını 1,5 trilyon dolar olarak belirtmiş, aynı meblağ bir yıl sonra 2019’da dönemin Başbakanı Binali Yıldırım tarafından da tekrar edilmiştir.
Mayıs 2025’te ise Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından çatışma maliyetlerinin doğrudan ve dolaylı olarak 2 trilyon doları aştığı belirtilmiştir.
Uluslararası kurum ve kuruluşlar da 40 yıllık çatışmanın ekonomik maliyetini birçok araştırma ve rapor ile ortaya koymuştur. Demokratik Gelişim Enstitüsü’ne (DPI) göre Türkiye, bu süre zarfında 4 trilyon dolarını çatışmaya ayırmıştır.



