Avukat Ramazan Demir, AİHM’in Cizre’de sokağa çıkma yasaklarında yaşanan hak ihlallerine dair Türkiye’den tekrar savunma istediğini duyurdu.
HABER MERKEZİ – Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Şırnak’ın Cizre ilçesinde sokağa çıkma yasakları döneminde evlerin bodrum katında hayatını kaybedenler için yapılan başvuru üzerine Türkiye’den savunma istedi.
Şırnak’ın Cizre 2015-16 yılları arasında ilan edilen sokağa çıkma yasakları döneminde 137 kişinin mahsur kaldıkları 3 binanın bodrum katında öldürülmesi ve yaşanan hak ihlallerine dair 13 Kasım 2019’da AİHM’e duruşma yapıldı.
AİHM, kabul edilebilirlik ve esas üzerinde görülen duruşmaya dair kararını daha sonra açıklamış ve davayı “kabul edilemez” bulmuştu. AİHM kararında, iç hukuk yollarının tüketilmediğine işaret edilmişti.
AİHM SAVUNMA İSTEDİ
Avukatlar, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ret kararı üzerine yeniden AİHM’e başvuruda bulundu. AİHM, 22 Mayıs’ta yaptığı bildirimle Türkiye’den savunma istedi.
Dosya avukatlarından Ramazan Demir, konuyla ilgili X’te şu açıklamayı yaptı:
“Sokağa çıkma yasakları ve Cizre bodrum dosyaları yeniden AİHM gündeminde. AİHM, 2019’de verdiği karar ile AYM sürecinin beklenmesine karar vermişti. AYM’nin ret kararı üzerine yeniden yaptığımız başvurularda AİHM, 22 Mayıs’ta yaptığı bildirimle hükümetten tekrar savunma istedi.”
AVUKAT DEMİR: BEKLENTİMİZ HAKKANİYETLİ BİR YARGILAMA
AİHM’in verdiği kararı Mezopotamya Ajansı’ndan Azad Altay’a değerlendiren avukat Demir, AİHM’in “ciddi ve ayrıntılı bir savunma” istediğini söyledi.
Avukat Demir, 2019’da AİHM’de görülen duruşmaya işaret ederek, “Biz o gün AYM’nin nasıl bir karar vereceğini, savcılıklar ve diğer adli makamların olaya yaklaşımını belgeleriyle ortaya koymuştuk. Ancak AİHM bunlara rağmen AYM’nin konu ile ilgili ne diyeceğini görmek istediğini söyleyerek, başvuruları AYM’nin vicdanına terk etmişti. Geldiğimiz noktada biz haklı çıktık. AYM devletin beyanını esas aldı, bütün başvuruları reddetti. Olan ailelere ve mağdurlara oldu, 7 yıl boşuna kaybedildi” dedi.
דAİHM’den beklentimiz; bağımsız insan hakları kuruluşlarının raporlarını da dikkate alarak, ölümlerle bağlantılı olarak işlenen insanlık suçlarını tespit eden hızlı ve hakkaniyetli bir yargılama.”
AİHM HANGİ SORULARI SORDU?
AİHM, “askeri operasyonları sırsında başvurucuların yaşam haklarının ihlal edilip edilmediği, sivillerin yaşamına dair gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı, yaralı kişilere tıbbi yardımın ulaştırılıp ulaştırılmadığı, ilgili soruşturmaların yapılıp yapılmadığını” sordu.
AİHM, Türkiye’den şu sorulara yanıt vermesini istedi:
- “Başvurucuların yakınlarının yaşam hakkı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesi kapsamında, Cizre’de uygulanan sokağa çıkma yasakları sürecinde yürütülen askeri operasyonlar sırasında devlet güçlerinin güç kullanımı nedeniyle ihlal edilmiş midir?
- Güvenlik operasyonlarını planlayan ve yürüten yetkililer, sivillerin yaşamını korumak için gerekli özeni göstermiş midir? Özellikle, sivillerin yoğun şekilde bulunduğu bölgelerde operasyonların başlatılması ve sürdürülmesi sırasında sivil can kayıplarının önlenmesi adına gerekli tedbirler alınmış mıdır?
- Devlet, başvurucuların yakınlarının yaşamlarını koruma yükümlülüğü kapsamında, yaralı kişilere tıbbi yardımın ulaştırılmasını sağlamayarak -özellikle bodrum katlarında mahsur kalan yaralılara ambulans gönderilmesini engelleyerek- Sözleşme’nin 2. maddesini ihlal etmiş midir?
- Devletin yetkili organlarının, yardım çağrısında bulunan ve hayatta olan kişilerin bulundukları yerlerde uzun süre yaralı şekilde bekletildikten sonra yaşamlarını yitirmesine ve bazı vakalarda bu kişilerin bedenlerinin yakılarak öldürülmesine yol açacak şekilde hareket etmesi, yaşam hakkı bakımından devletin doğrudan sorumluluğunu doğurmakta mıdır?
- Yaşam hakkının usule ilişkin korunması bağlamında, Cizre’de gerçekleşen ölümlerle ilgili olarak yürütülen iç hukuk soruşturmaları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesi kapsamında gerekli etkinlik, tarafsızlık ve şeffaflık ölçütlerini karşılamış mıdır?
- Türk adli makamlarının, başvurucuların yakınlarının ölümlerine yönelik tutumu, olaylarda devlet yetkililerinin sorumluluğunu ortaya koymuş mudur? Devletin bu olaylara dair iç hukuktaki yaşam hakkını güvence altına alan düzenlemeleri etkili şekilde uyguladığı söylenebilir mi?
- İlgili soruşturma ve yargı süreçleri -hem olayların ilk inceleme aşamasında hem de Anayasa Mahkemesi aşamasında- gerekli hızda, ciddiyetle ve tarafsızlıkla yürütülmüş müdür?
- Soruşturmayı yürüten savcılık makamları, olayın koşullarını aydınlatmak ve tüm delilleri nesnel biçimde değerlendirerek sorumluları belirlemek adına elindeki tüm olanakları yeterince kullanmış mıdır?
- Yürütülen soruşturmalar, başvurucuların olaylara dair meşru menfaatlerini koruyacak ölçüde erişilebilir olmuş mudur?”
×
NE OLMUŞTU?
Şırnak’ın Cizre ilçesinde 14 Aralık 2015’te ilan edilen 79 günlük sokağa çıkma yasağının devam ettiği 7 Şubat 2016’da, 137 kişi mahsur kaldıkları 3 binanın bodrum katında yakılarak öldürülmüştü.
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, yaşananlar için “Kıyamet benzeri bir tablo” tanımlaması yapmıştı.
BAZI CENAZELER HALEN KAYIP
Kamuoyunda büyük tepkiye neden olan ve birçok kişinin sırf tedavi edilmediklerinden kaynaklı hayatını kaybettiği bodrumların birincisinde 31, ikincisinde 62 ve üçüncüsünde 44 kişi yaşamını yitirdi.
Söz konusu bodrumlarda hayatını kaybedenler arasında, Cizre Halk Meclisi Eş Başkanları Mehmet Tunç ve Asya Yüksel, gazeteci Rohat Aktaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) PM üyeleri, MKM sanatçıları, KJA üyeleri ve çok sayıda öğrencinin yanı sıra çocuklar da bulunuyordu.
Bodrumlarda hayatını kaybedenlerin bazılarının cenazelerine halen ulaşılmış değil.
BODRUMLARIN ÜZERİNE TOKİ KONUTLARI YAPILDI
Olayın yaşanmasının ardından binalar yıkılarak, molozlarla doldurulan alanda Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından yeni konutlar inşa edildi.
Tüm girişimlere rağmen öldürülen kişilerin ölümlerine ilişkin başlatılan soruşturmaların birçoğu hakkında “takipsizlik” kararı verildi. “Örgüt üyesi” iddiasıyla verilen kararların birçoğunda, ölümler “hukuka uygun” kabul edildi.
Avukatlar, yaşanan ölümlere dair AİHM’e başvurdu. AİHM, 13 Kasım 2019 tarihinde duruşma yaptı. AİHM, kabul edilebilirlik ve esas üzerinde görülen duruşmaya dair kararını daha sonra açıklayarak, davayı “kabul edilemez” buldu. AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 35’inci Maddesi kapsamında iç hukuk yolunun tüketilmediğini ileri sürdü.
Mahkeme, Anayasa Mahkemesi (AYM) sürecinin tüketilmediği gerekçesiyle kabul edilemezlik kararı verdi. Avukatlar, bunun üzerine AYM’ye başvurdu. AYM’nin ret kararı üzerine yeniden AİHM’e başvuruda bulundu.