BM Güvenlik Konseyi’nin Şam temasları kapsamında görüştüğü Kuzey ve Doğu Suriye’deki sivil toplum temsilcilerinden Dr. Heci Nasır Mansur, toplantıda dile getirdikleri “çözümün ademi merkeziyetçi bir yönetimden geçtiği” yönündeki görüşün BM heyeti tarafından da olumlu karşılandığını söyledi. Mansur, “Güvenlik Konseyi Heyeti, Kuzeydoğu Suriye, sahil bölgesi ve Süveyda’daki çatışmaların çözüm yolunun ademi merkeziyetçi ve çok renkli bir yönetim kurulması olduğu görüşünde” dedi.
Diyar CİWAN
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, Suriye’de geçtiğimiz yıl bugün (8 Aralık) yaşanan iktidar değişikliğinin yıldönümüne günler kala 4 Aralık’ta Suriye’yi ziyaret etti.
BMGK üyesi Çin, ABD, Rusya, İngiltere ve Fransa’nın da bulunduğu 15 ülkenin temsilcilerinden oluşan heyet, başkent Şam’daki Halk Sarayında geçici Cumhurbaşkanı Ahmed el Şara ile görüştü.
Bu ziyaret kapsamında BM Güvenlik Konseyi heyeti, Suriye sivil toplum temsilcileriyle de bir araya geldi ve toplantıya 6 Kürt temsilci de katıldı.
Toplantıya katılan isimlerden biri de Suriye’nin Kuzey ve Doğu bölgelerindeki sivil toplum temsilcilerinden Suriye Araştırma ve Diyalog Merkezi’nin direktörü Dr. Heci Nasır Mansur’du.
Toplantının içeriğini Dr. Mansur’dan öğrenmek istedik.
Ancak Dr. Heci Nasir Mansur, cevap vermeden önce toplantının organizasyonu hakkında kamuoyuyla bazı bilgiler paylaşmak istedi.
×Öncelikle Güvenlik Konseyi heyeti ile yapılan görüşmelerin nasıl geçtiğinden bahsetmek gerek. Şam yönetimi ile yapılan görüşmenin ardından heyet üyeleri Suriye sivil toplum temsilcileriyle özel görüşmeler gerçekleştirdi. Bu görüşmeler üç ayrı toplantı şeklinde organize edildi. Sahel bölgesi (Aleviler) temsilcileri, Dürzi toplumu temsilcileri ve Kuzey ve Doğu Suriye’den sivil toplum temsilcileri. En uzun görüşmenin bizimle yapıldığını ve yaklaşık bir buçuk saat sürdüğünü söyleyebilirim. Heyet başkanının yanı sıra ABD ve Rusya temsilcileri de toplantıda hazır bulundu. Toplantımızın büyük bir bölümünün kadın raporuna ayrıldığını söyleyebiliriz. Diğer bölümleri de şöyle özetleyebiliriz: Kuzey ve Doğu Suriye’deki genel durum, Kuzey-Batı Suriye, istikrar konusu ve gençlik konusu ve genel barışa ulaşmanın yolları. Burada ilginç olan, Güvenlik Konseyi heyeti başkanlığı temsilcisinin Suriye’deki gerçek durumun sivil toplum temsilcilerinden duyulacağına inandığını dile getirmesiydi. Başka bir deyişle, Güvenlik Konseyi bu ziyaret sırasında Suriye’deki durumun gerçekliği hakkında bilgi kaynağı olarak sivil toplum temsilcilerini açıkça belirlemiştir. Heyet üyelerinin belirttiği bir diğer önemli husus da, ziyaretlerinin amacının konuşmak değil, sadece Suriye sivil toplum temsilcilerini dinlemek olduğu ve bu nedenle Suriye gerçekliği hakkındaki düşüncelerimizi rahat ve özgür bir şekilde ifade etmemizi istedikleriydi. Verdikleri söz ve vaatlerle, müzakerelerimiz çerçevesinde Suriye’deki krizi çözmek için yollar ve yöntemler bulmaya çalışacaklarını belirtiler.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi adına toplantıya resmi olarak hiçbir heyet katılmamıştır. Geir Pederson başkanlığındaki hazırlık komitesinin talebi üzerine, Kuzey ve Doğu Suriye’deki sivil toplum örgütleri temsilcisi olarak 6 kişi (2’si kadın) toplantıya davet edildik. Bu doğrultuda toplantıya kapsamlı bir rapor sunduk. Özellikle Efrin, Serêkaniyê ve Türkiye işgali altındaki bölgelerdeki halkların durumu ayrıntılı bir şekilde raporlandı. Ayrıca, Ezidi toplumu ve kadınların durumuna dikkat çekildi. Toplantıda, Suriye’nin mevcut durumda ancak ademi merkeziyetçi bir sistemle yönetilebileceği konusunda ısrarcı olduk ve bu bağlamda tarafların Kuzey ve Doğu Suriye’nin özerk yönetim modelinin deneyiminden yararlanmalarını istedik. Özetle, Güvenlik Konseyi Heyetinin Sivil Toplum Örgütleri heyeti aracılığıyla Kuzey ve Doğu bölgesi ve genel olarak Suriye’nin durumunu anladığını söyleyebiliriz.
Dr. Heci Nasir Mansur’a Nûmedya24 olarak yönelttiğimiz sorular ve yanıtlar şöyle:
*Öncelikle toplantının nasıl bir ortamda gerçekleştiğini anlamak istiyoruz. Suriyeli taraflar arasında bir diyalog zemini oluşturulduğu söylenebilir mi?

Toplantının atmosferini objektif bir şekilde ele alacak olursak, durumu ikiye ayırmak gerekir. Toplantı, Beşar Esad rejiminin devrilmesinin birinci yıldönümüne denk geldiği için çok olumlu bir atmosferde gerçekleşti. Özellikle 10 Mart mutabakatının birinci yıldönümünün yaklaştığını biliyoruz ve bunca zamana rağmen adım atma konusunda önemli bir zafiyet görüyoruz. Bu da bize Suriye’deki genel durumun iyileşmediğini gösteriyor. Süveyda’daki durumu ve Dürzi toplumu üzerindeki devam eden baskıyı gözlemlediğimizde, Suriye’deki çatışmaların çok ciddi olduğunu görüyoruz. Sahil (Alevi) bölgesinde de savaş ve çatışmaların yeniden çıkma riski mevcut.
BM DURUMA MÜDAHALE ETMEK ZORUNDA KALDI
Mevcut yönetimin yetki alanındaki alanları da göz önünde bulundurduğumuzda, hayati konulardan disiplin ve güvenlik konularına kadar birçok alanda ciddi sorunlar olduğunu görüyoruz. Kanaatimizce, bu kötü durum nedeniyle BM Güvenlik Konseyi duruma müdahale etmek zorunda kaldı. Elbette bu müdahalenin olumlu sonuçlar doğurmasını umuyoruz. Toplantı hazırlıklarının iyi yapıldığını söyleyebiliriz. Özellikle sivil toplum temsilcilerinin davet edilmesi ve dinlenmesi, Suriye’deki genel durumun gerçekliğini kavrama yönünde olumlu bir adımdı.
Toplantıdan çıkan sonucun, Suriye’deki durumun kötü olduğu ve mevcut durumda bunu çözmek için hiçbir çaba gösterilmediği olduğunu tekrar belirtmek isterim. Hatta Suriye geçici yönetiminin merkezileşme konusunda ısrarcı olduğunu bile söyleyebiliriz. Humus’taki son olaylar ve halkın protesto gösterileri, bu tutum nedeniyle mevcut yönetimin politikalarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
ÖZERK YÖNETİMİN DENEYİMİNDEN YARARLANILMALI FİKRİNDELER
*Güvenlik Konseyi heyetinin Suriye’deki sorunlara ilişkin tutumu neydi? Özellikle Kuzey ve Doğu Suriye’deki sivil toplum temsilcilerinin dinlenmesi konusunda?
Güvenlik Konseyi heyeti üyelerinin tüm konuları ayrıntılı olarak ele almadığını belirtmeliyiz. Amerikan, Rus ve Somali temsilcilerinin Kuzey ve Doğu Suriye bölgesine ilişkin taleplerimize olumlu yanıt verdiğini söyleyebiliriz. Özellikle tüm katılımcılar şu noktalarda hemfikirdi:
-Suriye’nin ademi merkeziyetçi bir sistemle yönetilmesi önemlidir.
-Halkların hak ve özgürlükleri güvence altına alınmalıdır.
-Toplumun tüm kesimleri yeni bir Suriye inşa sürecine dahil edilmelidir.
-Kadın özgürlüğünün önemi esas alınmalı.
-Kuzey ve Doğu Suriye’nin başarılı deneyiminden yararlanılmalıdır.
Öte yandan, Şam’daki geçici yönetim temsilcilerinin tutumunun da taleplerimize temelden aykırı olduğunu söyleyebiliriz. Taleplerimizin Suriye’nin bölünmesine yol açacağını iddia ederek merkezi yönetim konusunda ısrarcı olduklarını gördük. Bir başka deyişle, görüşlerimiz ile Şam yönetiminin tutumu bir kez daha çelişiyordu. Özetle, Güvenlik Konseyi Heyetinin olumlu tutumuna rağmen, toplantının özerk yönetim ile Şam’ın geçici yönetiminin temsili arasında çelişkili bir ortamda gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Güvenlik Konseyi temsilcilerinin görüşünün, toplumdaki çeşitliliğin önemi ve bölgesel demokratik deneyimlerden (Kuzey ve Doğu) yararlanma temelinde olduğunu tekrar belirtmek gerekir. Güvenlik Konseyi Heyetinin tutumundan, Suriye’deki temel sorunların çözümünün istikrarın sağlanmasına bağlı olduğu açıktır. Diğer bir deyişle, istikrar yoksa, ademi merkeziyetçi bir sistemin ve halkların eşitliğinin sağlanması kolay olmayacaktır.
*Bu soruya bağlı olarak toplantının ana gündem başlıklarını nasıl sıralarsınız?

Özetle, gündemdeki konuları şöyle sıralayabiliriz:
– Beşar Esad rejiminin devrilmesinden sonra iktidara gelen mevcut yönetim, toplumun tüm kesimlerini kucaklamayı başaramadı. Başka bir deyişle, demokratik bir toplumsal koalisyon kurmayı başaramadı. Yeni Suriye’nin inşasında toplum temsilcilerini dahil etmek yerine, merkezi hükümete önem verdi ve bu da geçici yönetim ile Suriye toplumu arasında bir ayrışmaya yol açtı.
– Ahmed El Şara ile DSG Komutanı Mazlum Abdi arasında Suriye’yi çatışmalardan ve bölünmelerden kurtarma, ortak ve demokratik bir devlet kurma fırsatı sunan 10 Mart anlaşması hayata geçirilmedi.
– Suriye’nin Kuzey Doğusu, örgütsel modeli ve askeri gücüyle gözle görülür bir gerçekliktir. Kadınların bu sistemde aktif rolü önemli bir konu olarak değerlendirildi.
– Kürt halkının Suriye’deki varlığı ve meşru hakları temel bir siyasi meseledir ve yalnızca dil hakları ve bazı kültürel haklar bağlamında tartışılamaz. Bu nedenle, Suriye’nin inşasında tarihsel olarak rol oynayan Kürt halkının meşru haklarına kavuşması gerekmektedir.
-Merkezi ve totaliter sistemler yerine, ademi merkeziyetçi yönetim, demokratik bir çözüme ulaşmanın tek yoludur.
-Geçici yönetimin Suriye halkı arasında kin ve nefreti körükleyeceğine dair birçok endişe bulunmaktadır.
-El-Hol Kampı ve IŞİD tutukluları sorununun çözülmesinin gerekliliği ve önemi. Aksine, bu sorunlar çözülmezse Suriye ve küresel istikrar için büyük bir tehdit oluşturacaktır.
-Kuzey ve Doğu Suriye’deki Özerk Yönetim’in 14 yıllık deneyimi, özellikle halkların eşitliği, kadın hakları ve inanç özgürlüğünün sağlanması konularında Suriye’nin her yerinde nasıl örnek olabileceğini göstermiştir.
TALEPLERİMİZİ OLUMLU BULDULAR
*Güvenlik Konseyi, son 14 yıllık deneyimine dayanarak Özerk Yönetim’in rolünü ve taleplerini nasıl değerlendiriyor?
Şam’a gelen Güvenlik Konseyi heyetinin kararları uygulama yetkisine sahip olmadığını belirtmeliyiz. Toplantıya sadece görüşlerimizi ve çözüm projelerimizi dinlemek için katıldılar. Ancak heyet üyelerinden, Şam’daki geçici yönetime merkezi sistemi terk etmesi ve Suriye’deki tüm halkların korunmasına önem vermesi için baskı yapmalarını açıkça istediğimizi söyleyebiliriz. Taleplerimize genel olarak olumlu yanıt verdiler. Heyet üyeleri, Suriyeli taraflar arasında ulusal bir diyalog geliştirmenin ve bu sürecin uluslararası güçlerin gözetiminde başlatılmasının önemli olduğunu vurguladılar.
Güvenlik Konseyi heyetinin Özerk Yönetim’in taleplerine ilişkin tutumuna gelince, taleplerimizi en çok dinlemek isteyenlerin onlar olduğunu düşünüyoruz. Ancak geçmişte heyet üyelerinin demokrasi ve toplumdaki çeşitlilik konusundaki değerlendirmelerimizle en çok ilgilendiklerini söyleyebiliriz.
ÇÖZÜMÜN ADEMİ MERKEZİ BİR YÖNETİM OLDUĞU GÖRÜŞÜNDELER
*Ademi merkeziyetçi bir yönetim kurulması talebine karşı tutumları nasıldı?
Heyet üyelerinin Suriye’deki siyasi ve toplumsal durumu daha önce iyi incelemiş oldukları açıktır. Dolayısıyla, kısaca, ademi merkeziyetçi bir sistem talebine yönelik tutumlarının olumlu olduğunu söyleyebiliriz. Hepsi, Yeni Suriye’nin ademi merkeziyetçi bir sistemle yönetilmesi gerektiğini düşünüyordu. Bir başka deyişle, heyet üyelerinden hiçbirinin toplantıda Suriye’nin merkezi bir sistemle yönetilmesi gerektiğini söylemediğini söyleyebiliriz. Elbette, bu tutumlarının yanı sıra, istikrarın sağlanması konusuna da büyük önem verdiler. Güvenlik Konseyi Heyeti, Kuzeydoğu Suriye, Sahil bölgesi ve Süveyda’daki çatışmaların çözüm yolunun ademi merkeziyetçi ve çok renkli bir yönetim kurulması olduğu görüşündedir.
*Bilindiği üzere Şam’daki toplantıda Ahmet El Şara yönetimi temsilcileri ile Kürt, Alevi, Dürzi ve muhalif grupların temsilcileri karşı karşıya geldi. Bu toplantıda sivil toplumun talepleri ile Şam yönetiminin tutumu arasındaki çelişki neydi?
Hemen belirteyim ki, toplantının hazırlık sürecinden içeriğine kadar, Şam yönetimini temsil eden partilerle neredeyse her konuda fikir ayrılığı yaşadık. Yani Şam tarafı, istikrar ihtiyacı bahanesiyle merkezi yönetimde ısrarcı oldu. Ancak Kürt sivil toplum örgütleri ve kadın hareketi temsilcileri, ademi merkeziyetçi bir yönetim kurulması konusundan vazgeçmedi. İstikrarın temel koşulunun demokrasinin gelişmesi ve tüm halkların haklarının güvence altına alınması olduğunu belirttik.
*Bu görüşmenin sonucuna bakarak, sizinle Şam hükümeti arasındaki müzakerelerde yeni bir sürecin başlangıcı olacağını söyleyebilir miyiz?
Güvenlik Konseyi heyeti üyeleri, Ahmed El Şara ile görüşmelerinde birçok konuyu ele aldıklarını bildirdiler. Zorluklara ve sıkıntılara rağmen Suriye’de ciddi bir müzakere sürecinin başlayacağını ve Şara geçici hükümetinin kalıcı bir çözüm için ademi merkeziyetçi bir yönetim sistemini kabul edeceğini umuyoruz. Suriye’deki krizin bu olmadan çözülmesi imkânsız.
*Görüşmenin sonuçlarına ilişkin Rojava Kürtlerine ve Suriye kamuoyuna nasıl bir mesaj verebilirsiniz?
Belirtildiği gibi, toplantıya sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri olarak katıldık. Görevimizin bu olduğunu söyleyelim, ancak siyasi bir kimliğimiz var. Bu tür toplantılardan istenen sonuçlar hemen elde edilemeyebilir. Ancak sonuçta Kürtlerin bu tür platformlarda ve bu tür taleplerle varlığı çok önemlidir. Bu son toplantıda da Kürt halkının meşru taleplerini cesurca ve özgürce dile getirdik. Sonuç olarak, Güvenlik Konseyi üyelerinin tutumundan, Suriye krizinin çözümü için bu tarihi süreçte Kürt halkının görüşüne büyük önem verdikleri açıkça anlaşılıyordu ve bu, bizim görüşümüze göre, olumlu ve yerinde bir tutumdur.
×DR. HECİ NASIR MANSUR
1964 yılında Dirbêsiyê’nin (Rojava) Çetelê bölgesinde doğdu. Halep Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde eğitim gördü ve uzun yıllardır Kürt siyasetinde aktif olarak yer alıyor. Günümüzde Suriye Araştırma ve Diyalog Merkezi’nin direktörlüğünü yapıyor.



