İspanya hala tek adamın gölgesinde yaşıyor, sokaklar ışıksız, evlerin içinde ağır bir suskunluk hüküm sürüyordu.
Şiyar DİCLE
Avrupa’nın batısındaki İspanya, diktatörlüğünün gölgesinde her an görünmeyen bir baskı altında nefes almak gibiydi. Gazeteler susturulmuş, kitaplar yasaklanmış, muhalifler hapishanelerde ya da sürgündeydi. Kilise ile devlet iç içe, aileler sessiz bir korkuyla kuşatılmıştı. Gri taş evlerin içine kapanmış yaşamlar, dışarıda Franco’nun baskıcı düzenini onaylar gibi görünürken içeride bir kaygının yasını taşıyordu.
Tüm sanat disiplinleri sansürün pençesindeydi. Korkular sözün yerine imaların, sloganların yerine bakışların konuştuğu bir ülke vardı. Tam da bu atmosferde Víctor Erice diye bir adam; çocukluk, hafıza, zaman, kayıp ve hayal gücü gibi temaları işleyen bir yönetmen olarak kendi rolünü hazırlıyordu. Yönetmen Víctor Erice, 1973’te El espíritu de la colmena adlı filmi çekti. Film, savaşın adını hiç anmadan, cepheyi göstermeden, ne Franco ne de faşizm kelimesini ağızlara dahi almadan, İspanya İç Savaşı’nın açtığı yarayı beyaz perdeye aktardı.
İşte Erice, bu ağır ve karanlık günlerin İspanya’sını, doğrudan anlatmadan, görüntülerin diliyle betimledi. Hatta çoğu zaman karakterleri ‘susturarak’… Türkçe’de Arı Kovanının Ruhu diye çevrilen El espíritu de la colmena filmi, yüksek sesle bağırmak yerine fısıldamaktan beslenir.
Kasabanın taş sokakları, boş araziler, terk edilmiş evler… Hepsi, konuşulamayan bir travmanın konusudur. Karakterler içine kapanık; baba suskun, anne uzak, çocuklar ise hayal ile gerçeklik arasında salınır.
Çünkü Franco döneminde hakikat dile getirilemez; herkes susar, yalnızca semboller konuşurdu.
Filmde Ana’nın Frankenstein’a duyduğu büyü, aslında toplumun “öteki”yle kuramadığı ilişkinin alegorisidir. Çocuk gözleri, yetişkinlerin korkularına karşı daha merhametlidir. Frankenstein onun için canavar değil, yanlış anlaşılmış bir yalnızdır.
Bu masumiyet, barışın ilk tohumudur. Ve filmin en barışçıl mesajı da saklandığı yerden çıkmıştır. Savaşın bıraktığı yıkıntılar arasında bile bir çocuk, düşman sayılanı sevebilir.
Küçük Ana’nın gözünden anlatılan dünya, bu baskıcı düzenin karşısında barış çağrısı niteliği taşır. Ana’nın Frankenstein filmine duyduğu merak, aslında farklı olana, yabancıya ve ötekiye duyulan insani ilgiyi temsil eder. Yetişkinlerin korkuyla örülü sessizliğine karşın, Ana’nın hayal gücü ve empatisi barışın imkânını gösterir. Onun saf ve masum bakışı, faşizmin dayattığı korku kültürüne karşı küçük ama derin bir direniş alanı yaratır.
Buradan anlıyoruz ki El espíritu de la colmena, faşizmin bireyler üzerindeki yıkıcı etkisini ortaya çıkarırken, eş zamanlı olarak şiddete ve baskıya karşı bir barış çağrısı da yapar.
Film boyunca Yönetmen Erice’nin kamerası sabırlıdır; hızlı kurgularla bağırmaz, sessizlikle anlatır çoğu zaman ama ağır planlarla da düşündürür. Uzun plan-sekanslar,sıkıcı olmaktan öte izleyiciyi görüntünün içine çeker; bir tabloya bakıyormuş hissi uyandırır izleyicide.
Sabit kamera tercihleri kasabanın durağanlığına işaret ederek insanların hayatındaki donukluğu yansıtır. Kamera, karakterleri yakından takip etmez; çoğu zaman mesafeli kalır. Kamera biz izleyici halindedir. Mesafe, hem duygusal kopukluğun hem de travmanın görünmeyen ama hissedilen varlığının ifadesidir.
El espíritu de la colmena, aslında yalnızca bir çocuğun hayal dünyasını anlatmaz; aynı zamanda bir ülkenin hafızasını yeniden kurar. Faşizmin baskısı altında, barışa duyulan özleme işaret eder. Travmayla hesaplaşmadan barışın gelmeyeceğinin sinemasal ifadesidir. Film, uydurulan tarihe değil, suskunlukların tarihine kulak verir.
Bu nedenle yönetmen Erice’nin bu başyapıtı, hem politik hem de şiirsel bir metindir. Derdi kadar estetiği de birkaç adım öndedir. Film, Franco’nun gölgesinde çekilmiş olsa da, aslında onun gölgesini delip geçen bir barış çağrısıdır.
Savaşı değil, savaş sonrası hayatı anlatır. Belki de başardığı şey savaş sonrasında savaşı hissettirmeden anlatmanın incelikli yollarını bilmesidir. Filmin adı olan Arı kovanının düzeni, toplumsal baskının metaforudur; küçük Ana’nın hayal gücü ise özgürlüğün ve barışın ihtimalidir.
“Geçmişle nasıl barışılır? Çocuğun gözünden barışın dili nasıl kurulur? Savaş sonrası toplum, hangi tonda konuşur?”
El espíritu de la colmena, işte bu soruları soran, ama cevaplarını da sessizlikle anlatılanları dinleyenlere bırakır. Franco’nun ölümüyle birlikte başlayan özgürleşme sürecinin hemen öncesinde, pastoral karelerin içinde çoktan barışın özlemi fısıldanıyordu.