DEM Parti Milletvekili Altın, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın bütçeden genç başına 3 TL ayırdığını belirtti ve ekledi: “Gençler size 5 lira vermemi rica ettiler. Onlara ayırdığınız oran 3 lira, 2 lirası da sizin olsun dediler.” DEM Parti Milletvekili Aslan ise, Lozan Antlaşması’nda azınlıklar için belirlenen hakların kağıt üzerinde kaldığını söyledi.
HABER MERKEZİ – Meclis Genel Kurul’nda Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçeleri görüşülüyor. DEM Parti milletvekilleri Beritan Güneş Altın, George Aslan ve Özgül Saki bütçeler hakkında konuştu.
DEM Parti grubu adına Beritan Güneş Altın, Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi üzerine söz aldı. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nı “Gençlikle Spor Yapalım Bakanlığı“ olarak niteleyen Altın, “Yılda bir kez burada sizlere bu bakanlığın Gençlik Bakanlığı olduğunu hatırlatıyoruz ama siz ısrarla bize her sene cinsiyetçi, gerontokrasi, bütçede ısrar ediyorsunuz ve bütçenizi önümüze getiriyorsunuz. Geçen yılın bütçesiyle birebir aynı bütçeniz ve bu bütçe gençlerin, genç kadınların bütçesi değil. Bu futbolun dolayısıyla erkek hobisine ayrılmış bütçenin tezahürü olarak karşımızda“ diye konuştu.
BÜTÇEDEN GENÇ BAŞINA 3 LİRA
Türkiye’de 17 milyon genç olduğunu belirten Altın, buna karşın bakanlığın gençler için ayrılan bütçesinin sadece yüzde 1,47 olduğuna dikkat çekti. Altın, şunları söyledi:
KÜLTÜR BAKANLIĞINI AYRIMCI YAKLAŞIMA SAHİP OLMAK İLE SUÇLADI
DEM Parti Milletvekili George Aslan ise, Kültür ve Turizm Bakanlığının Türkiye’nin tarihi değerlerinin korunmasından sorumlu olan önemli bir kurum olduğunu belirterek, “Bakanlık yasalar gereği hangi inanca veya hangi ırka ait olduğuna bakmaksızın tarihi yapıları tespit etme, koruma, restore etme ve kamuya kazandırmakla yükümlüdür fakat mevcut uygulamalara baktığımızda maalesef bunun pek de öyle olmadığını görüyoruz. Bizden olan ve bizden olmayan şeklinde ayrımcı bir yaklaşım söz konusudur. Bu yaklaşım sadece ihmalin bir sonucu değil bilinçli ve sistematik bir politikadır” diye konuştu.
“LOZAN ANLAŞMASI’NDAKİ HAKLAR KAĞIT ÜZERİNDE KALDI”
Cumhuriyet tarihi boyunca kültür politikasının tekçi ve dışlayıcı bir anlayışla yönetildiğini öne süren Aslan, şunları kaydetti:
Bunlardan 77’si Rum, 54’ü Ermeni, 19’u Musevi, 10’u Süryani, 3’ü Keldani, 2’si Bulgar, biri Gürcü ve biri de Marunilere aittir. Osmanlı döneminden günümüze kadar varlığını sürdüren bu vakıflar Türkiye’deki Hristiyan ve Yahudi toplumlarının dil, din, eğitim, sağlık ve sosyal dayanışma kurumlarını koruyan yapılardır.
Lozan Antlaşması’nın 37’den 45’e kadar olan maddeleri gereğince Türkiye’de Ermeni, Rum ve Süryaniler azınlık statüsünde kabul edilmiş, onların dini, eğitim, kültürel ve mülkiyet hakları güvence altına alınmıştır. Aradan yaklaşık 100 yıl geçti. Buna rağmen söz konusu hakların önemli kısmı kâğıt üzerinde kalmıştır. Azınlık vakıflarının mülkiyet haklarını ise fiilen sınırlandırmıştır. Çeşitli yasal düzenlemeler ve idari kararlarla vakıfların taşınmazlarına yönelik kamulaştırma, el koyma ve tapu iptali gibi işlemler hem ekonomik kayba yol açmış hem de azınlık toplumları üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılmıştır.”
SAKİ, KARADAĞLI’YI ELEŞTİRDİ
DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı’yı eleştirirek, “Tiyatroda, balede, altınçağı yaşıyoruz diyerek kültür sanat alanının iktidarın ideolojik baskı aygıtı haline getirildiğini perdelemeye çalışıyor. Ama Kültür Sanat-Sen, Devlet Tiyatro Sanatçıları Derneği, Susma Platformu ve çeşitli sanatçılar tüm alana sirayet eden korku ve otosansür ikliminden söz ediyor. Valilik yasakları, festival iptalleri, RTÜK cezalarına ile gelen telefonlarla iptal edilen oyunlar, sayıştay raporlarına yansıyan sayısız usulsüzlükler… Peki bunların odaklandığı en temel kurum hangisi? Devlet tiyatroları. Peki devlet tiyatrolarının başında kim var? Sansürü pervasızca savunan, cinsiyetçi, yandaşlıkta sınır tanımayan bir genel müdür Tamer Karadağlı” diye konuştu.



