HDP’nin eski Grup Başkanvekili İdris Baluken, Kürt meselesinin çözümüyle ilgili ‘demokrasi’ vurgusu yaptı. Baluken, “Adem-i merkeziyetçi bir sistem geliştirilmeli” dedi.
HABER MERKEZİ – MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin geçen yıl Meclis’te DEM Partili milletvekilleriyle tokalaşmasının ardından başlayan yeni sürecin üzerinden bir yıl geçti. Bu süreçte Meclis komisyonunda yürütülen barış ve demokratikleşme tartışmaları ‘dinleme’ aşamasını geride bırakırken, gözler artık yasal düzenlemelere çevrildi.
Sürecin birinci yılında gelinen aşamayı HDP’nin eski Grup Başkanvekili İdris Baluken, değerlendirdi.
Baluken, Türkiye’nin Kürt meselesinin çözebilmesi için çok ciddi demokratik reformlara ihtiyacı olduğunu belirterek “Adem-i merkeziyetçi bir sistemin tartışılmasına ihtiyaç var” dedi.
Baluken’in bianet’ten Ayşegül Başer‘in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
“SÜRECE GÜVEN DESTEK BOYUTUNA ULAŞMADI”
Meclis komisyonu aşamasında kısa zamanda ‘dinleme’ faslının tamamlanıp ‘yasal düzenleme’ tartışmalarına geçilmesi bekleniyor. Sürecin başarıya ulaşması noktasında toplumsallaşmanın sağlanması hemen tüm taraflarca önemseniyor. Siz bu doğrultuda atılan/atılmayan adımları göz önünde bulundurduğunuzda eksiklikleri ve yapılması gerekenleri nasıl sıralarsanız?
Geçen yıl 1 Ekim’den başlayan süreç aşağı yukarı bir yılı geride bıraktı. Bu bir yıllık süreç içerisinde Türkiye’deki ana siyasal aksın savaş siyasetinden barış siyasetine doğru evrildiği söyleyebiliriz. Bu süre içerisinde daha çok toplumu hazırlama, toplumu alıştırma veya barış siyasetini toplumsallaştırma ile ilgili bir mesai harcandı. Belli düzeyde yetersizlikler olmasına rağmen bu konuda belli bir düzeyde desteğin açığa çıktığını ifade edebiliriz. Birçok kamuoyu araştırması da bunu gösteriyor. Fakat sürece olan güven, süreçle ilgili destek boyutuna ulaşamadı.
Burada temel handikabın, barış siyasetinin kurumsallaşmasına, yasallaşmasına veya da barışla ilgili mekanizmaların oluşturulmasına bağlı yetersizlikler üzerinden doğduğu fikrimdeyim. Önümüzdeki dönemde barış siyasetine dair güvenin oluşturulabilmesi için hızla bu eksikliklerin giderilmesine ihtiyaç var. Bunun için yapılması gereken yasal düzenlemelerle işe başlanabilir. Bu konuda Meclis’teki komisyon üzerinden ciddi bir beklenti ifade edilmişti. Toplumda da beklenti oluşmuştu. Ancak Meclis komisyonu 13’üncü toplantısını geride bırakmasına rağmen daha çok dinlemelerle yetinen ve yasal düzenlemeler konusunda da kendisini teknik konulara hapseden bir perspektif veya bir çalışma tarzı ortaya koymuş oldu. Bunun aşılması önemli.
“ADEM-İ MERKEZİYETÇİ BİR SİSTEM GETİRİLMELİ”
Türkiye’nin Kürt meselesinin çözmesi için çok ciddi demokratik reformlar yapmasına ihtiyaç var. Aynı zamanda da mevcut meselenin kök ana sorunlarına dair bir tartışma yürütmesine ihtiyaç var. Türkiye’deki reformizasyon ve demokratikleşme ile ilgili süreci Kürt meselesinden bağımsız olarak da acil bir ihtiyaç olarak ifade edebiliriz. Terörle Mücadele Kanunu’nda gerekli düzenlemeler, Türk Ceza Kanunu’nun antidemokratik mevzuatlarının ayıklanması, basın özgürlüğü, düşünce ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması, seçim kanunu, siyasi partiler yasasında bir takım düzenlemelerin yapılması zaten uzun süredir Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu konu başlıkları olarak tartışıldı.
Avrupa Birliği uyum sürecinde de bu ana başlıklar üzerinde ciddi sorunlar belirtilmişti. O nedenle hızla bir yol temizliği ve demokratikleşme ile ilgili yasal çalışmanın başlatılması bununla birlikte de Kürt meselesinin kök ana sorunlarına dair, bir tartışma zemini oluşturulmasına ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Bunun içerisinde eşit ve onurlu bir yurttaşlık tanımından tutalım da ana dili önündeki engellerin kaldırılmasına, adem-i merkeziyetçi bir idare sisteminin, yerel demokrasi modelini geliştirecek bir sistemin tartışılmasına kadar bu başlıkları genişletebiliriz.
“ÖCALAN’LA GÖRÜŞMEDEN BİR SONUCA ULAŞMAK MÜMKÜN DEĞİL”
Sürecin bir aktörü de Abdullah Öcalan… ‘Barış ve Demokratik Toplum’ çağrısı ile PKK’nin feshini ve silahların bırakılmasını sağladı, süreç kapsamında sık sık çözüm önerileri de sunuyor. Komisyonun Öcalan’ı dinlemesi son toplantılarda Meclis gündemine girdi, ancak sıcak bakmayan siyasetçiler var. Sizce bu görüşmenin gerçekleşmesi süreci nereye taşır?
İvedilikle yerine getirilmesi gereken bir görüşme olarak değerlendirilmeli. Sayın Öcalan, 30 yılı aşkın bir süredir Kürt meselesinin demokratik siyasi çözümü doğrultusunda önemli bir çaba ortaya koyuyor. Açılan yolun mimarı olarak kendisini tanımlamak yanlış olmaz. Geçmişte de gerek 2013-2015 çözüm sürecinde gerekse de 1 Ekim’den itibaren başlayan bu yeni süreçte Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu duruş üzerinden demokratik alanın genişlediğini objektif olarak belirtebiliriz. Bu yönüyle yani Sayın Öcalan’ın hem barış siyaseti ile ilgili pozisyonu ortadayken hem de Kürt tarafı açısından baş müzakereci olarak tanımlanan bir konumu varken onunla görüşmeden bir sonuca ulaşmak mümkün değil. Benzer çatışma çözümlerinin olduğu dünyadaki örneklere baktığımız zaman müzakere masası kurulduğu zaman muhataplıkların net tanımlanması ve muhataplarla ilgili o mekanizmaların yaratılması, kanalların açık tutulmasının önemi rahatlıkla anlaşılacaktır. Bu yönüyle komisyonun İmralı ziyareti gecikmiş bir ziyaret olarak ele alınmalı ve bu konuda da komisyonda bir gündem baskısı da yaratılmalıdır.