CHP lideri Özel, DSG’nin silah bırakıp Suriye ordusuna entegre olması siyasetini gerçekçi bulmadığını, Suriye için çözümün demokratik bir anayasa olduğunu söyledi ve ekledi: “Türkiye (Suriye’deki) bütün yapıları bir masaya oturtup uzlaştırabilir, ev sahipliği yapabilir; buna hiçbir itirazım yok. Sürece uluslararası kuruluşlar da dâhil edilmeli.”
HABER MERKEZİ – CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İlke TV yayınında Banu Güven, Ercüment Karadeniz ve Dilek Odabaş’ın sorularını yanıtladı.
Özel, DEM Parti İmralı Heyeti’nin CHP’yi ziyaret edeceğini söyledi. Özel, DEM Parti ile ilişklerine dair şunları söyledi:
דBizim DEM Parti’yle ilişkileri bozma lüksümüz yok. Bu siyasi çıkarlar açısından değil. Türkiye’nin ortak geleceği, çözüm umudu, barış umudu, demokrasi umudu, bu baskılardan kurtulmak, birlikte bir ortak yarına yürümek için DEM ile CHP ayrı düşemez. 16 Aralık Salı günü İmralı heyetiyle görüşeceğiz.”
İmralı Heyeti’nden önce Babacan’a ardından Bahçeli’ye ziyaret: Şimdi barış yasasına ihtiyaç var, hızlıca adımlar atılmalı
Özel, Suriye geçici hükümeti ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi arasında devameden entegrasyon görüşmeleri hakkında da değerlendirmelerde bulundu. Demokratik Suriye Güçleri’ne (DSG) yönelik “silah bıraksın, dağılsın, bireysel entegrasyon sağlansın” çağrılarını eleştiren Özel, sahadaki güç dengelerinin bu söylemlerle örtüşmediğini söyledi.
Özel, Suriye’de “içine katılsın” denilen ordudan çok daha büyük silahlı güçlerin varlığına dikkat çekerek, “Fiiliyatta kim kime katılıyor, nasıl katılıyor? Bu soru zaten ortada duruyor” dedi. “Ayrılsınlar, tek tek gidip buraya katılsınlar” şeklindeki ifadelerin gerçeklikten kopuk olduğunu vurgulayan Özel, “Açık konuşmak lazım, çocuk mu kandırıyoruz? Kim kiminle neyi, nasıl konuşuyor?” ifadelerini kullandı.
“SAHADAKİ GERÇEKLİĞİ YOK SAYARAK KONUŞMAK TUTARLI DEĞİL”
DSG’ye yönelik sert söylemlerle entegrasyon çağrılarının bir arada kullanılmasını da tutarsız bulan Özel, “İsterseniz ‘SDG (Demokratik Suriye Güçleri) dağıtılsın, bayrak indirsin, kabul etmiyoruz; olmazsa operasyon’ dersiniz. Bu bir tercihtir, açıkça söylenir. Ama bir yandan bunu deyip, diğer yandan sahadaki gerçekliği yok sayarak konuşmak tutarlı değildir” diye konuştu.
Suriye’de yeni bir durumun ortaya çıktığını belirten Özel, eski güvenlik ezberleriyle sürecin yönetilemeyeceğini söyledi. “Bugün Suriye’de Kürtler var, Araplar var, Dürziler var, Aleviler var, Sünni Araplar var, Alevi Araplar var. Bu çeşitliliği yok sayarak ‘sen terör örgütüsün, öbürü cihatçı’ diyerek bu tabloyu açıklayamazsınız” dedi.
“ÇÖZÜM DEMOKRATİK BİR ANAYASA”
Özel’e göre, çözümün anahtarı, bu toplumsal çeşitliliği tanıyan demokratik bir anayasa. Türkiye’nin rolünün de bu yönde olması gerektiğini vurgulayan Özel, “Türkiye eğer bir inisiyatif alacaksa, bunu dayatma üzerinden değil, Suriye’de demokratik bir anayasanın oluşmasına katkı sunmak üzerinden almalı. Bu sürece uluslararası kuruluşlar da dahil edilmeli” ifadelerini kullandı.
Demokratik bir anayasa çerçevesinde yeni bir ordu kurulacaksa, mevcut silahlı yapıların bu orduya nasıl entegre edileceğinin adil ve hakkaniyetli biçimde tarif edilmesi gerektiğini söyleyen Özel, “Adil biçimde inşa edilmeyen bir yapıdan devlet çıkmaz. Herkesin birbirini gayrimeşru gördüğü bir denklemden istikrarlı bir devlet de çıkmaz” dedi.
“TÜRKİYE EV SAHİPLİĞİ YAPABİLİR, İTİRAZIM YOK”
Özgür Özel, şöyle konuştu:
דOranın bir an önce istikrara kavuşmasını sağlamanız lazım. Bunun için de Türkiye’nin inisiyatif alması gerekiyor. Bugün Şara üzerinden kurulan ilişkiler buna örnek. İngiltere çıkıp ‘Biz onu yetiştirdik, bugünler için hazırladık‘ diyor; eski hâlinin rol, bugünkü kravatlı hâlinin gerçek olduğu söyleniyor. Nedir bilmiyorum ama bir gerçek var: Zamanında dünyanın en fazla sentetik uyuşturucu üretilen, 16 Selefi örgütün bir arada yaşadığı bir alandan söz ediyoruz. Bu yapılar oradan bütün Suriye’ye dağıldı.
Şimdi sen kafayı kesenleri, amfetamin üretenleri, bütün dünyayı zehirleyenleri muhatap alıyorsun. Bunlardan birinin hepsine hâkim olduğunu ve hatta İngiliz istihbaratı tarafından bugüne özel yetiştirildiğini kabul ediyorsun, muhatap kabul ediyorsun. Öbür taraftan da görüştüğün bu gerçeği gizlemeye çalışıp bugün bambaşka bir dil kuruyorsun.
Türkiye’nin bütün tarafları dikkate alan bir yaklaşım kurması gerekiyor. Oradaki Nusayrilerin, her an katliam tehdidi altındaki Arap Alevilerinin Türkiye’deki akrabalarının ruh hâlini de düşünmek zorundayız. Kürt kardeşlerimizin Türkiye’deki Kürtlerle bağları birkaç kilometre ötede devam ediyor. Buradan bağlıyız. Araplara verilen önemi söylüyorsak, Türkiye’de 6,5 milyon Arap yurttaşımız var ve onların da Suriye’deki akrabalarıyla gönül bağları var.
Türkiye bütün bu yapıları bir masaya oturtup uzlaştırabilir, ev sahipliği yapabilir; buna hiçbir itirazım yok. Ama bu sürece uluslararası kuruluşlar da dâhil edilmeli. Çünkü Suriye’nin istikrarı yalnızca Türkiye’nin değil, bütün Avrupa Birliği’nin meselesi.
Suriye’de kalıcı bir çözüme ihtiyaç var. Suriye’nin barışı Türkiye’nin barışına, Türkiye’nin barışı da Suriye’nin barışına katkı sağlar. İki tarafın birden barışı, Türkiye’nin yüzyılın ikinci çeyreğinde ekonomik ve demokratik olarak çok daha hızlı ilerlemesini mümkün kılar. Yeter ki herkes bu meselede üzerine düşeni yapsın.”



