Hasta mahpus Mehmet Sait Yıldırım’ın (73) tahliyesi, İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla ikinci kez 9 ay ertelendi. Başta arteriosklerotik kalp hastalığı, hipertansiyon ve KOAH gibi kronik hastalıkları bulunan Yıldırım, İmralı’da 9 gün kaldığı için “Cezaevinde tek başına kalamaz” raporlarına rağmen 8 yıldır tek kişilik hücrede tutuluyor. Cezasının 30 yıllık infazını şubatta tamamlayan Yıldırım, tahliyesinin 2. kez ertelenmesi üzerine “Kurul, idam cezasını bu şekilde infaz etmek istiyor” dedi.
Nedim TÜRFENT
İnsan hakları ihlallerinin ardı arkası kesilmediği Türkiye cezaevlerinde İdare ve Gözlem Kurulları (İGK) adeta bir “gölge mahkeme” gibi siyasi mahpusların tahliyelerini keyfi ve soyut gerekçelerle ertelemeyi ve engellemeyi sürdürüyor.
TAHLİYE HAKKI KAZANDI AMA KURUL TAHLİYESİNİ İKİ KEZ 9 AY ERTELENDİ

İzmir-Buca Kırıklar 1 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan hasta mahpus Mehmet Sait Yıldırım’ın tahliyesi, İdare ve Gözlem Kurulu tarafından ilkin 27 Şubat’ta, ikinci kez ise 25 Kasım’da 9 ay ertelendi.
27 Şubat 1995’te tutuklanarak bir yıl sonra Diyarbakır 3. Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) tarafından müebbet hapis cezası verilen Yıldırım, bu cezanın infazı olan 30 yıllık süreyi 27 Şubat 2025’te tamamlayarak koşullu salıverilme hakkı kazandı.
Ancak İdare ve Gözlem Kurulu, “iyi halli” olmadığı ve “pişmanlık duymadığı” iddiasıyla Yıldırım’ın tahliyesini 9 ay erteledi. Bu 9 aylık sürenin sonunda 25 Kasım’da tekrar toplanan Kurul, Yıldırım’ın tahliyesini bir kez daha engelledi. Bir sonraki değerlendirme için 9 ay sonraya 25 Ağustos 2026‘ya gün verdi.
Yıldırım’ın avukatı Fatma Demirer‘in yaptığı itiraz ise 1 Aralık’ta İzmir 1. İnfaz Hakimliği tarafından aynı gerekçeyle reddedildi.
73 YAŞINDAKİ YILDIRIM’IN KRONİK HASTALIKLARI BULUNUYOR
Bingöl’ün Karlıova ilçesinde 25 Nisan 1952’de doğan Yıldırım, 43 yaşında tutuklandı. 73 yaşındaki Yıldırım’ın arteriosklerotik kalp hastalığı, boyun fıtığı, hipertansiyon, KOAH, akciğer hastalıkları ve damar sertliği gibi sağlık sorunları bulunuyor. Özellikle boyun fıtığı nedeniyle günlük ihtiyaçlarını karşılamakta ciddi güçlük çekiyor.
Ayrıca, 2015’te Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve 2016 yılında ise İzmir Ödemiş Devlet Hastanesi tarafından Yıldırım’a ”Cezaevinde tek başına kalamaz” raporları verilmişti.
YILDIRIM: KURUL KÜRT DÜŞMANLIĞI VE NEFRETLE HAREKET ETTİ
Avukatı aracılığıyla Nûmedya24‘e konuşan Yıldırım, karara tepki göstererek, “30 yılımı tamamladıktan sonra verilen bu 18 aylık uzatma kararı, idarenin tamamen keyfi ve kötü niyetli yaklaşımının sonucudur. Bu karar ile tahliye edilmemem için özel uğraşıldığını, kuruldaki kişilerin şahsi meseleleri ve Kürt düşmanlığı üzerinden nefret ve öç alma duyguları ile hareket ettiklerini düşünüyorum” dedi.

Kırıklar’da somut bir gerekçe bulunmadan 8 yıldır tek kişilik hücrede tutulduğunu belirten Yıldırım, “Yalnızlaştırma ve tecrit etme niyetiyle diğer tutsaklarla yan yana gelmemem için özel bir uygulamaya tabi tutuyorlar. İmralı’dan getirilmem bunda en büyük etken olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
İMRALI’DA 9 GÜN KALDI DİYE 8 YILDIR TEKLİ HÜCREDE
Yıldırım, Abdullah Öcalan’ın talebi üzerine 15 Mart 2015’te İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderilen 5 mahpusun arasında yer aldı ve Öcalan ile 9 gün birlikte kaldı.
Ancak sağlık koşulları el vermediği için buradan önce Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi’ne, ardından da Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi ve Ödemiş T Tipi Kapalı Cezaevi’ne sevk edildi. 6 Eylül 2018’de ise Kırıklar 1 No’lu Kapalı Cezaevi’ne nakledildi. Burada, yıllardır “Adalet Bakanlığı’nın talimatı var” denilerek tek kişilik hücrede tutuluyor.
“KAPININ ARDINDA YIĞILIP KALSAM…”
Cezasının infazını 9 ay önce tamamlamasına rağmen tahliyesi sürekli uzatılan Yıldırım şunları belirtti:
“Bana 1996’da verilen idam cezası ‘iyi halli’ olduğumdan dolayı müebbet hapis cezasına çevrildi. Ancak bu uzatma kararları ile İdare ve Gözlem Kurulu belli ki bu idam cezasını bu şekilde infaz etmek istemektedir. Niyetlerinin bu olduğu çok açıktır. Ben bugün bu görüş sonrası çıkarken bu kapının ardında yığılıp kalsam, öleceğimi bilsem onurumu çiğnetmeyeceğim bu böyle bilinsin.”

AVUKAT DEMİRER: KARARIN HUKUKİ DAYANAĞI YOK
Nûmedya24’e konuşan Yıldırım’ın avukatı Fatma Demirer müvekkilinin tahliyesinin iki kez 9’ar ay ertelenmesini kararının “keyfi, kötü niyetli hukuk yorumlaması ve düşmanca saiklerle” verildiğini düşünüyor:
“Karar, eşik notu dahi belirlenmeden verilmiştir o kadar acele ve usule aykırı işlem yapılmış ki. Yani raporlarda olumlu birçok yanları da sayılmış ancak sonuç olarak idare ve gözlem kurulu oybirliği ile koşullu salıverme hakkını engelleyecek şekilde kanaat bildirmiştir. Öncelikle müvekkilimin tabi olduğu yasa gereğince 3713 SK koşullu salıvermede pişmanlık şartının aranamaz ve dolaysıyla bunun hukuki bir dayanağı yok. Usule aykırı işlem yapıldı. Aile ile yapılan konuşmaların içeriğinde örgütsel iletişim yok, tamamen güncel ve rutin konuşmalar. Duvarda asılı olan Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in bir dergi sayfasında basılı olarak 8 yıl boyunca orada durmuş ve idare, hiçbir soruşturma ya da yasal işlem yapmadı. Yasadışı bir durum olmuş olsaydı, yasal işlem başlatmaları gerekirdi.”
SİSTEMATİK KÖTÜLÜK AKLI
“30 yıl kesintisiz bir şekilde cezasını infaz den bir kişinin yeniden mahkeme kararı olmaksınız bu şekilde 18 ay daha hapiste tutulması hukukla açıklanamaz” ifadelerini kullanan Demirer sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu kurulun -kişilerden bağımsız olarak- mahkeme yerine geçerek kişilerin özgürlükleri hakkında bir karar verebilecek yetki ile donatılması dehşet verici bir şey. Bu kurulun hiçbir üyesi yargı mensubu değil ve teknik olarak hukuk eğitimi almamış kişiler. Dolayısıyla verecekleri karar da kendi bilgileri kadar ya da siyasi düşünceleri doğrultusunda, daha kötüsü yönlendirmeye ve baskıya da açık olacaktır. Böyle bir heyetin kişi özgürlüğüne dair bu şekilde eksik, dayanaksız, soyut ve hukuki olmaktan uzak kararlarla tahliyelerin engellenmesi Anayasaya ve uluslararası sözleşmelere açıkça aykırıdır. Bu bir sistematik kötülük aklıdır. Bu hukuku etik ilkelere göre değil, kendine göre bükmektir.”
×
İDARE VE GÖZLEM KURULU NEDİR VE NASIL ÇALIŞIR?
7242 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve 5275 sayılı Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Hükümlülerin değerlendirilmesi ve iyi hâlin belirlenmesi” başlıklı 89. maddesinde yapılan değişiklik 1 Ocak 2021’de yürürlüğe girdi.
AKP ve MHP’li milletvekillerin Meclis’e getirip değişiklik yaptığı yönetmelikle İdare ve Gözlem Kurulu (İGK), infazını tamamlamış hükümlülerin “iyi halli olup, olmadıklarını” değerlendirme yetkisine sahip oldu.
Yönetmeliğin 34′üncü maddesine göre, İGK; cezaevi müdürünün başkanlığında, gözlem ve sınıflandırmadan sorumlu ikinci müdür, idare memuru, cezaevi doktoru, psikiyatrist, psikolog, sosyal çalışmacı, öğretmen ve başgardiyan ile cezaevi müdürü tarafından teknik personel arasından seçilen bir görevliden oluşur.
Kurula cezaevi savcısı da katılabilirken, hükümlünün avukatı, vasisi, baro görevlisi ya da bağımsız biri kurul da katılamıyor.
İGK’ye Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ile izleme kurulundan katılan üyelere, katıldıkları her bir toplantı günü için memur maaş katsayısının 500’le çarpımı sonucu bulunacak miktarda ‘huzur hakkı’ ödeniyor.
Özgürlüğe duvar örüldü l İdare ve Gözlem Kurulu’nun kararları ne anlama geliyor?



