Kuraklık özellikle Kürdistan coğrafyasında her geçen yıl etkisini daha da artırıyor. Hasat sezonuna buruk başlayan yerel üreticiler, verimin düşük, maliyetin yüksek olmasından şikayetçi. Mardinli üreticiler meyveyi dalında bırakmadı, geç de olsa bağbozumunu başlattı.
HABER MERKEZİ – Mezopotamya’nın bereketli topraklarından alınan onlarca ürünle asırlarca birçok medeniyetin geçim kaynağı olan Mardin, üzüm üretiminde Türkiye’de ilk 5 il arasında yer alıyor. Yaklaşık 23 çeşit üzümün yetiştirildiği bölgede üreticiler gecikmeli de olsa bağbozumuna (mehserê) başladı.
Artuklu’ya bağlı Zinnar bölgesinde bağbozumu ile beraber mezrone üzümünden cevizli sucuk, pestil, pekmez ve kesmeler de hazırlanıyor.
Mezopotamya Ajansı‘ndan Ahmet Kanbal‘a konuşan üretici İzzettin Başçı, bu yılın kendileri açısından oldukça zor geçtiğini anlattı. Bir taraftan artan maliyetler, bir taraftan verimsiz sezonun etkileri ile baş etmeye çalışan köylüler, endüstriyel üretim ile rekabet etmeye de çalışıyor. Köylerde geleneksel üretim düşerken, piyasada ise pestisitli ürün yoğunluğu var.
“Kışın soğuk bağları vurdu, bahar ve yaz mevsimlerinde de sıcak etkili oldu. Bu nedenle bağlarda üzüm fazlasıyla azaldı. İşimiz biraz zor oldu bu yıl. Bizden çok aslında bu ürünleri satın alarak aileleri ile beraber tüketmek isteyenler için de zor bir dönem. Çünkü fiyatlar da çok yükseldi. Fiyatların yüksek olmasından bizler de rahatsızız” diyor Başçı.
Başçı’nın bir diğer kaygısı da artık bağlarda çalışacak kimsenin olmaması. Gençler bu işi yapmak istemiyor. Verimin her sene düşmesi de gençlerin ilgisini azaltmış durumda.
Önceki yıllarda köyün neredeyse tamamı üzüm üreticisiyken şimdilerde sadece birkaç aile ilgileniyor. Başçı da bu işi uzun zaman sürdürebileceklerinden emin değil.
PESTİSİTLİ GIDALAR SOFRADAKİ YERİNİ KORUYOR×

Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’nin tamamındaki tarımsal üretimi dikkate alarak, ortalama hektar başına 2,22 kg pestisit kullanılıyor ve bunun 2,37 kg dünya ortalaması ile 3,24 kg AB ortalamasından daha az.
Ancak yoğun pestisit kullanılan ve AB’den pestisit sebebiyle geri dönen sebze, meyve ve sera ürünlerinin üretiminde öncü iller açısından bakıldığında bu veri son derece yanıltıcı! Türkiye’nin en çok pestisit kullanılan 10 ilinin hektar başına pestisit kullanımı 6,70 kg-lt/ha ve bu oran dünya ortalamasının yaklaşık 3 katı.
Tarım ve Orman Bakanlığı, AB geçiş sürecinde 200’ün üzerinde, kampanya döneminden bugüne kadar 37 pestisit aktif maddesinin kullanımını yasakladı.
Ancak Dünya Sağlık Örgütü’nün “son derece tehlikeli”, “yüksek seviyede tehlikeli” ve “muhtemel kanserojen” olarak belirlediği 13 aktif maddeden 9’u hâlâ yasaklanmış değil.
DAHA UCUZ DİYE PESTİSİTLİ ÜRÜNLER RAĞBET GÖRÜYOR
Yerel üreticiler, ürünlerini herhangi bir kimyasal zehre başvurmadan üretiyor. Emeği daha fazla olan bu yerli model haliyle ürün fiyatlarını da artırıyor. Piyasadaysa çok daha ucuza ama pestisitli ürünler rağbet görüyor:
“Bu üzümün, cevizin bir maliyeti var. Maliyetler yüksek. Ama fabrikalarda öyle değil. İnsanlar da bununla rekabet edemiyor. Çünkü onlar düşük maliyetlerle üretim yapabiliyor. Ama doğal üretim yapmak isteyenler için öyle olmuyor. Burada büyük bir sıkıntı yaşanıyor.”
“TEŞVİK VAR AMA BİZ YARARLANAMIYORUZ”
Hükümet ile belediyelerin üreticiye destek olması gerektiğini kaydeden Başçı, verilen teşvikler olduğunu ancak bu teşviklerden üreticilerin faydalanamadığını ifade etti. Dahası bu teşvikler üreticiye ulaşmıyor bile:
“Bunun tespit edilmesi zor değil aslında. Zaten her köyde 2 ya da 3 ev kaldı bu işi yapan. En azından üretim yapanlar desteklenirse, bu işi devam ettirebilirler.”
Belediyelerin de yerli üreticiyi destekleyen birtakım çalışmaları olması gerektiğini söyleyen Başçı, çok yakında bu işin tamamen kaybolacağını düşünüyor:
דBu köydeki 120 evin 120’si de bu işi yapıyordu. Bugün 3 ev kaldı. Herkes bu işi bıraktı. Gençleri göç etti, yaşlılar kaldı, onlar da bu işi zaten yapamıyor. Birkaç ev kaldı. Bizler de bu kalanlara destek verilmesini, en azından bu işin burada sürdürülmesinin sağlanmasını istiyoruz.”