Şara, “düşmanı” Esad’ı yıllarca koruyan Putin’i yeniden sahaya davet etti; Esad zamanındaki gibi rol üstlenmesini istediği kaydediliyor. Öbür yandan Batılı ülkelerle meşruiyet sağlamak ve ekonomik olarak kalkınabilmek için ilişkilerini güçlendirmeye çalışıyor. Peki, Şara, Erdoğan gibi Batı ile Rusya arasında “başarılı bir denge” oluşturabilir mi? Şara’nın Moskova hesaplarının getirisi mi götürüsü mü çok olacak?
HABER MERKEZİ – Beşar Esad’ın 8 Aralık’ta devrilmesinin üzerinden yaklaşık 10 ay geçti. Bu sürede çok şey değişti. Bölgesel politik ve askeri dengeler yeniden şekillendi. Suriye ve bölge üzerine hesapları olan bölgesel ve uluslararası güçler yeniden konum alıyor.
Esad’ın devrilmesinin ardından iktidarı, IŞİD ve El Kaide geçmişiyle gündeme gelen Ahmed El Şara liderliğindeki Heyet-i Tahriri Şam (HTŞ) aldı. Bir süre sonra Suriye geçici hükümetini ilan eden Şara, kendisini de Cumhurbaşkanı olarak duyurdu.
BATILILAR NEZDİNDE MEŞRUİYET ARAYIŞI
Şara’nın en önemli mesaisi dış politikada oldu. Bir zamanlar ABD’nin ‘terör’ listesinde yer alan ve başına 10 milyon dolar ödül konan Şara, öncelikle Batılı ülkelere açılacak kapıyı aralamaya çalıştı. Kısa sürede bu gerçekleşti. Nihayetinde ABD ile milyar dolarlık ticaret anlaşmaları yapan Suudi Arabistan, Katar ve ayrıca Türkiye’nin devreye girmesiyle ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs’ta Arabistan’ın başkenti Riyad’da Şara ile el sıkıştı. Ama bu kısa süreli el sıkışma, ‘terörist’ geçmişiyle anılan Şara için diplomatik kanalların açılması ve uluslararası meşruiyet açısından son derece önemli oldu.
Geçen sürede pek çok Batılı ülkeyle temaslar kuran ve meşruiyet yolunda mesafe kat eden Şara için önemli zirve, Eylül ortasında ABD’de düzenlenen BM 80’inci Genel Kurul toplantısı oldu. Şara, 58 yıl sonra BM Genel Kurulu’nda konuşan ilk Suriye devlet başkanı olarak kabul edildi. Bu gelişme Şara’nın geçici iktidarına uluslararası alanda sağlanan meşruiyete önemli bir katkı yaparken, öbür yandan bu meşruiyetin yanı sıra Şara’nın ihtiyaç duyduğu bir başka şey için de önemliydi. Bu da, ekonomik durumdu.
YATIRIMLAR VE YAPTIRIMLAR
Şara, iktidarı ele geçirdiğinde 14 yıllık savaşın ardından ekonomik olarak çökmüş bir ülkeyi de devralmıştı. Haftasonu CBS kanalına verdiği demeçte Suriye’nin yeniden kalkındırılması ve ekonomik olarak ayağa kalkabilmesi için 900 milyar dolara ihtiyaç duyulduğunu belirtmişti. Bu para Suriye’de yok ve bu yüzden Şara’nın dış devletlere ihityacı var.
Dış devletler arasında başı çeken ülkeler, iktidarı ele geçirdikten sonra Şara’ya arka çıkan Arap ülkeleri. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’ın Suriye için önemli miktarda kaynak ayırdığı uzun süredir konuşuluyor. Öbür yandan Şara’nın en büyük destekçisi Türkiye, alt yapının yeniden oluşturulması ve ekonomik kalkınmanın sağlanması için pek çok konuda anlaşmalar bile imzalamış durumda. Bazı Avrupa ülkeleri ile Avrupalı şirket de Şara ile milyar dolarlık anlaşmalara imza attı. Ancak hepsinin sorunsuz işleyebilmesi için önemli şartlar bulunuyor. Bunların başında ABD’nin Suriye’ye yönelik yaptırımları geliyor.
ABD’nin en önemli yaptırımı Sezar Yasası olarak biliniyor. Geçen hafta ABD Senatosu, eksi rejimle ilgili bir yaptırım paketi olduğu ve yeni rejimin işini kolaylaştırmak için Sezar Yasası’nın kaldırılması gerektiği yönünde karar aldı. Ancak daha Temsilciler Meclisi’nde de oylama yapılması lazım ve en önemlisi ABD Başkanı Trump’ın kararı nihai olacak. Buna rağmen ABD’nin Suriye’ye yönelik tutumunda önemli bir değişiklik olduğu görülebilir. ABD’nin yaptırımların tamamen kaldırılması ve paranın önünü açması için ise şartları bulunuyor. Bunlar bir süre önce de gündeme gelmişti.
ABD’nin kamuoyuna yansıyan talepleri şöyle:
- Suriye’nin İsrail ile barışçıl ilişkilere sahip olması
- Ülkede refah ve istikrarın sağlanması
- Hükümette azınlıkların temsilinin garanti altına alınması
- IŞİD’e karşı uluslararası koalisyona katılım
ÇÖZÜMSÜZ BAŞLIK: İSRAİL İLE İLİŞKİLER
Öncelikle yaz aylarında hız kazanan İsrail – Suriye görüşmeleri bir süre önce sonuçsuz kaldı. İsrail ile Suriye geçici hükümeti heyetleri arasında Azerbaycan, Fransa ve İngiltere’de toplantılar yapıldı ve Şara’nın ABD ziyareti öncesinde bir anlaşmanın duyurulması bekleniyordu. Ancak anlaşmaya varılmadığı ortaya çıktı. İsrail’in Dürzi eyaleti Süveyda’ya açılan bir kara koridoru konusunda ısrarcı olması nedeniyle görüşmelerin sonuçsuz kaldığı ileri sürüldü. İsrail ile iyi ilişkiler kurma konusunda ABD ve Batılı devletlerin isteğini şimdilik yerine getirememiş olan Suriye’de böylece ikinci bir konuda da pürüzlerin bulunduğu görülüyor: İstikrar ve azınlıkların hakları…
Bakü, Paris ve Londra’da görüştüler | Reuters: İsrail-Suriye görüşmeleri tıkandı
ÇÖZÜMSÜZ BAŞLIK: DÜRZİLER VE ALEVİLER
İsrail’in koruyucu rolüne soyunduğu Süveyda’ya Suriye geçici hükümeti güçleri Temmuz ayında saldırı gerçekleştirmişti. Suriye İnsan Hakları Gözlem Evi’nin (SOHR) verilerine göre, binden fazla sivil infaz edildi. Bundan önce de Mart ayında Şam güçleri sahil kısmındaki Alevilere yönelik katliamlar gerçekleştirmişti. BM Alevileri hedef alan saldırıların “yaygın ve sistematik olduğu ve muhtemelen savaş suçu” olduğuna ilişkin rapor yayımladı. Benzer raporlar Af Örgütü, Reuters ve Human Rights Watch tarafından da yayımlandı.
ÇÖZÜMSÜZ BAŞLIK: KÜRTLERLE İLİŞKİLER
Suriye’de mevcut istikrarsızlığın bir diğer başlığı, Şam’ın geçici hükümetinin Kürtlerle olan ilişkilerine dair. Şara ile Demokratik Suriye Güçleri (DSG) Genel Komutanı Mazlum Abdi arasında 10 Mart’ta imzalanan mutabakatın üzerinden 7 ay geçmesine rağmen henüz somut bir gelişme yok. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Bölgesi yetkililerine göre bunun nedeni Şam hükümetinin şimdiye kadar mutabakata uygun adım atmaması.
Ekim ayı başında ise Şam ile Özerk Bölge arasında dikkat çekici görüşmeler başladı. ABD heyetinin önce Özerk Bölge yetkilileriyle ardından Şam’da gerçekleştirdiği toplantıların ardından Mazlum Abdi ve İlham Ehmed gibi Özerk Bölge’nin önde gelen yetkilileri Şam’da geçici hükümet ile görüştü. Görüşmenin 10 Mart mutabakatının hayata geçirilmesi konusunda olumlu geçtiği kaydedildi. Ardından DSG heyeti, Şam’da görüşmeler yaptı. DSG’nin Suriye ordusuna katılımı, özerk yönetimin idari yapısının nasıl olacağı, petrol gibi gelir kaynaklarının nasıl paylaşılacağı, anayasanın tüm toplumsal kesimleri kapsaması için nelerin yapılması gerektiği gibi kritik başlıklar heyetler arasında görüşülürken, olumlu mesajlarla birlikte henüz somut bir gelişme yok.
Özerk Bölge ile Şam arasındaki ilişkilerin seyri, Türkiye’nin izlediği politikayla ilgili. Özerk Bölge’nin yetkililerinden Foza Yûsif, 13 Ekim’de Türkiye’nin rolünün olumlu olmadığına dikkat çekmişti. Yûsif, entegrasyon kavramına kendileri ile Şam ve Türkiye yönetimlerinin farklı anlamlar yüklediğine dikkat çekerek, Türkiye’nin esas amacının Özerk Bölge’nin tasfiyesi olduğunu söylemişti. Nitekim ekim başında geçici hükümet ile Özerk Bölge heyetleri arasında yapılan görüşmelerden hemen sonra Türkiye de geçici hükümet yetkilileriyle görüşmeler yapmıştı. Bu da, Türkiye’nin Suriye’de atılan her adımı belirlemeye çalıştığı şeklinde yorumlanıyor.
Şam ve DSG heyetleri görüşmüştü | Foza Yûsif: DSG üç tümen şeklinde örgütlenecek
BÜYÜK SORUNLAR VARKEN MOSKOVA’YA GİTTİ
Şara’nın Moskova ziyareti bütün bu gelişmelerin ardından gerçekleşti. Şara, Moskova’ya giderken; İsrail ile umduğu herhangi bir anlaşmaya varamamıştı, Suriye’de Kürtler, Aleviler ve Dürziler başta olmak üzere geniş bir toplumsal ve politik kesimle sorunlarını henüz çözüme kavuşturmamış durumda ve iktidarı ele geçirdiği Suriye’de beklenen güven ve istikrarı sağlayamadığı için kendisine yönelik şüpheleri de giderebilmiş değil. Bu şartlar Şara’nın başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler nezdinde elini zayıflatırken, öbür yandan Moskova’yı yeni bir fırsat kapısı gördüğü söylenebilir.
×
ESAD İSTEDİ, PUTİN ASKER GÖNDERDİ VE ALEVİLERİ KORUMADI
Şara dün Moskova’da Putin ile görüştü. Basına yansıyan görüntülere bakılırsa, Putin’in uzun yıllar ortağı olduğu ve koruyup kolladığı Beşar Esad’a hiçbir zaman göstermediği ilgiyi Şara’ya gösterdiği görülebilir. En üst seviyede karşılanan Şara ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bu ziyarete büyük anlam yükledikleri kaydedilebilir. Ancak bunun öncesi ikili açısından pek iç açıcı bir geçmişi ifade etmiyor.
Putin, 2014’te Esad’ın çağrısıyla Suriye’ye asker gönderdi. Lazkiye ve Tartus’ta iki önemli stratejik askeri üssü devraldı ve Esad’ın devrildiği Aralık 2014’te kadar özellikle uçaklarıyla destek verdi. Esad’ın Suriye’de en az 10 yıl boyunca iktidarda kalması, en fazla Rusya’nın ve yanı sıra İran’ın katkısı sayesinde olduğu kabul ediliyor. Esad’ın savaştığı gruplar ise Türkiye ve Katar’ın maddi, askeri ve lojistik açıdan desteklediği radikal cihadist gruplardı. Bu grupların başını ise 10 yıla yakın süre İdlib’i kontrol eden Şara’nın liderliğindeki HTŞ çekiyordu. Şara ile Esad savaşında Putin Esad tarafındaydı ve Şara’nın birliklerini defalarca bombalayan uçaklar da Rusya’ya aitti. Esad düşmeden hemen önce de Şara’nın birlikleri Rus uçakları tarafından ağır biçimde bombalanmıştı.
Rusya’nın desteği de Esad’ı korumaya yetmedi, iktidar değişti, Esad Rusya’ya sığındı, Şam Şara’ya kaldı. Ama bütün bunlar olurken, Şam ve bazı bölgelerden çekilmekle birlikte, Rusya da Lazkiye ve Tartus’taki üsleri terk etmedi. İktidarı ele geçiren HTŞ ve ortağı cihadist gruplar da Rusya’yı hedef alan herhangi bir saldırıda bulunmadı. Bu zımni anlaşma durumu bugüne kadar da korundu.
Mart ayında Suriye geçici hükümetine bağlı güçler Lazkiye ve Tartus bölgelerinde Alevilere yönelik katliamlar yaptığında Rusya’nın tavrı da dikkat çekiciydi. Üslerine sığınan bazı sivilleri korumakla birlikte Rus güçleri başka da hiçbir şey yapmadı. Oysa rejim güçlerinin Alevi katliamının bir gerekçesi de, onların Esad yanlısı oldukları iddiasıydı ve Esad’ı yıllarca koruyan Rusya Alevileri korumadı.
RUSYA İLE İLK RESMİ TEMASLAR
Rusya ile Suriye geçici hükümeti arasındaki ilk resmi görüşme 31 Temmuz’da, Süveyda’da Dürzilere yönelik katliamlar devam ederken gerçekleşmişti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Suriye Dışişleri Bakanı Esad el Şeybani ile Moskova’da bir araya gelmişti. Şeybani, bu ilk ziyareti “tarihte yeni bir sayfa açacağını“ söylemişti. Ardından 9 Eylül’de Rusya Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak resmi temaslarda bulunmak üzere Suriye’ye gitmişti.
PUTİN – ŞARA GÖRÜŞMESİNDE BAŞLIKLAR
Bütün bu görüşmeler Putin ile Şara arasındaki görüşmenin zeminin hazırlamak içindi ve bu gerçekleşti. İkilinin görüşmesinde öne çıkan başlıklar şöyle:
Esad’ın iadesi: Şara’nın bunu gündeme getirdiği, ancak Rusya’nın bu talebi şimdilik karşılamayacağı kaydediliyor.
Rus üsleri: Bu konunun gündeme geldiği iki tarafa yakın kaynaklarca da doğrulandı. Rusya’nın varlığı Şam tarafından olumlu karşılanıyor, şimdiye kadar olduğu gibi ve böylece Rusya Esad zamanında olduğu gibi üslerin varlığını yeniden resmi bir zemine oturtmuş oluyor.
Tahıl ve ticaret: Şara ve Putin görüşmesinde Suriye’nin yeniden onarılması, alt yapının oluşturulması, ekonomik yatırımlar gibi pek çok konunun konuşulduğu açıklandı. Rusya’dan dün yapılan açıklamalara bakılırsa, Şara ile Putin‘in, petrol sahalarına yönelik yatırımlar ile ekonomik işbirliği gibi konularda anlaştıkları söylenebilir. Ayrıca zaten Türkiye üzerinden Şubat ayından beri Suriye’ye Rus gazı sevkediliyordu. Rusya dünyanın önde gelen tahıl ihracatçısı bir ülkelerden biri ve Suriye de yeni pazar olacak.
ŞARA’NIN HESAPLARI, PUTİN’İN KÂRI
Moskova ziyaretiyle Şara’nın, ihtiyacı olan ekonomik ve diplomatik ilişkileri Batılı ülkelerle sınırlı tutmak istemediği görülüyor. Rusya, kendisine şartlı kapı açan Batılı ülkeler karşısında Şara için yeni ve alternatif bir kapı olabilir. En azından Şam’dan ve onun en büyük destekçisi Türkiye’den bakınca bu bu sonuca varmak mümkün.
Moskova açısından bakıldığında, Şara’nın uzattığı elin geri çevrilmesinin hiçbir anlamı yok. Aksine Esad’dan sonra Ortadoğu’daki varlığı belirsizliğe düşen ve öbür yandan Batılı ülkelerle Ukrayna savaşı nedeniyle sıkıntılı zamanlar geçiren Rusya için de yeni bir fırsat demek oluyor. Putin’in Şara’yı, uzun yıllar ortağı olan Esad’dan esirgediği görkemle karşılamasının en önemli sonucunun bu olduğu söylenebilir.
RUSYA’YA GARANTÖRLÜK TEKLİFİ
Reuters’ın dün haberine göre, Şara, Putin’e mevcut Rus varlığından fazlasını teklif ediyor. Şara, İsrail’in Suriye’nin güneyindeki varlığına karşılık Rusya’dan garantörlük istiyor. Şara Putin’e İsrail ile Şam güçleri arasındaki bölgeye Rus askerlerini konuşlandırmasını teklif ediyor.
Bir diğer önemli husus da, Şara’nın Rusya’ya eski dönemden kalan anlaşmalara bağlı olduğunu bildirdiğine ilişkin. Bu iddia, Rusya’ya Esad zamanındaki konumuna bir daveti ifade ediyor ve her şeyden önce Rus üsleri için garanti içeriyor.
Putin’in Şara’nın yaptığı iddia edilen bu tekliflere nasıl karşılık vereceği önümüzdeki günlerde netleşecek, ancak İsrail ile karşı karşıya gelme riskini üstlenmek istemese bile Putin’in Suriye’de kalıcı ve üstelik Esad zamanındakine benzer şekilde yeniden himaye edici bir pozisyonu bir şekilde değerlendirmek isteyeceği kaydedilebilir.
İsrail’e karşı garantörlük teklifi dahil, Şara’nın Putin ile görüşmesinde masaya yatırılan bütün başlıklar, Rusya’nın Suriye’de yeniden denkleme dahil olacağını gösteriyor.
Eski ‘düşmanlar’, yeni ‘dostlar’ görüştü | Reuters: Şara, İsrail’e karşı Putin’e teklifte bulundu
BATILILARIN TEPKİSİ NE OLACAK?
Şara Rusya’yı yeniden sahaya davet ederken, bu, öbür yandan iktidara geldiğinden beri meşruiyet krizini aşmak için kapısını çaldığı Batılı ülkelerle ilişkisi için de önemli belirleyici olabilir. Üstelik ABD ve İngiltere istihbaratında etkili isimler Şara’nın kendileri tarafından iktidara getirildiğini söylemişti.
Şara’nın Rusya ile kurmak istediği ilişkiler, Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’ya yaptırım uygulayan, Rusya’yı ekonomik ve askeri olarak çökertmeye çalışan Batılı devletlerin siyasetiyle çelişki oluşturuyor.
×
“ERDOĞAN MODELİ”
Hem Rusya ile hem de Batılı ülkelerle aynı anda ilişkide olma siyaseti, Şara’nın en büyük destekçisi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı akıllara getiriyor. Esad devrilinceye kadar Rusya ile Türkiye karşı cephelerde yer alıyordu; Rusya Esad’ı, Türkiye Şara’nın liderlik ettiği HTŞ dahil pek çok cihadçı örgütü destekliyordu. Üstelik bir dönem Türkiye ile Rusya ilişkileri epey gerilimliydi; Türkiye Suriyee’de Rus uçağını düşürmüştü ve Rusya da 30’dan fazla Türk askerini bombalayıp öldürmüştü. Ardından Erdoğan ve Putin, Suriye’deki pozisyonlarını değiştirmeden buluşmayı ve ortaklık kurmayı tercih ettiler.
Ukrayna savaşı nedeniyle Batılı ülkeler Rusya’ya yaptırım uygularken ve NATO ülkeleri açıkça Ukrayna’yı desteklerken Türkiye bu çemberin dışında durmaya çalıştı. Bugüne kadar da bu politik pozisyonunu koruyor; ancak buradan Türkiye’ye maliyeti olmadığı sonucu çıkmıyor. Türkiye’nin ABD’den istediği F-35’ler, F-16’ların modernizasyonu gibi bazı önemli konularda Türkiye’ye karşı ambargo söz konusu ve Erdoğan’ın 25 Eylül’de Trump ile Washington’da gerçekleştirdiği görüşmede de bu hususlar gündeme gelmişti, ancak Türkiye’nin umduğu şekliyle bir sonuç çıkmamıştı.
Yaptırımlar, İsrail, Kürtler, Trump… | Şara ABD’den döndü: Beklentiler büyüktü, sonuçlar farklı görünüyor
BELİRSİZLİKLER
Şara’nın Moskova ziyaretinin yansımaları önümüzdeki günlerde daha net görülecek. Ancak bununla birlikte ortada önemli belirsizlikler bulunuyor:
Rusya’nın Suriye’ye yeniden dönmek için Şara’dan gelen teklifi reddetmeyeceği öngörülebilir. Ancak bunun Şara ve her açıdan hala yıkım halinde olan Suriye’ye maliyetinin ne olacağını kestirmek zor.
Hamisi Türkiye gibi, Şara da, Rusya ile kurmak istediği ilişkileri Batılı güçlere karşı bir alternatif koz olarak değerlendirebilir. Ancak Türkiye bir NATO ülkesi ve Batılı devletlerle ilişkileri oldukça eski ve buna rağmen ciddi sorunlar yaşıyor. Şara ise, fiilen görmezden gelinse bile hala resmen Batılı ülkelerin ‘terörist’ listesinde. Bununla birlikte Suriye’deki konumunu hem Rusya hem de Batılı ülkeler nezdinde aynı anda pazarlayabilmesi, ayrıca başka pek çok konudaki manevra kabiliyetini de gerektirecek. Mesela Kürtlerle anlaşabilmesi, İsrail ile güven ilişkisi kurabilmesi ve Batılı ülkelerin el attığı ekonomik alanların Rusya’ya kapatılması… Bunlar mevcut durumda Şara için üstesinden gelinmesi zor meseleler gibi duruyor.
Muhtemelen Türkiye’nin tavsiye ettiği şekliyle Şara, Rusya ile stratejik önem verildiği anlaşılan yeni dönem ilişkilerini kurmak için çabalıyor. Ancak getirebileceği avantajlardan çok bunun taşıdığı belirsizliklere ve dezavantajlara dikkat çekilebilir.