Sedat ULUGANA
(I. Bölüm)
Bitlis mirleri içinde en çok bilinen iki önemli tarihi figür vardır: Şeref Han (V) ve Abdal Han (II). Bu şöhretlerini, büyük ölçüde kaleme alınmış iki temel esere borçludurlar. Şeref Han, “Şeref-nâme” adlı tarih kitabı ile; Abdal Han ise Evliya Çelebi’nin “Seyahatnâme” adlı külliyatındaki anlatılar ile hafızalara kazınmıştır. Bugün bu iki mire dair bildiklerimiz, neredeyse bütünüyle bu eserlerin sunduğu çerçevenin dışına çıkamamaktadır.
Yani onlara dair yazılanların büyük kısmı, söz konusu iki kaynağın verdiği bilgiler etrafında dönmekte; bu mirler ve dönemlerine ilişkin değerlendirmeler çoğu zaman tekrarlarla sınırlı kalmaktadır.
Bu yazının amacı, işte bu iki “popüler” mirden biri olan Abdal Han’ı, farklı kaynaklar ışığında yeniden ele almak; Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’sindeki bilgileri zenginleştirerek onun çizdiği portreyi genişletmek ve mümkün olduğunca bu çerçevenin dışına taşmaktır. Bu doğrultuda hem Abdal Han’a dair literatürde yerleşmiş bazı hatalı bilgileri düzeltmeye, hem de az bilinen ya da hiç bilinmeyen noktaları görünür kılmaya çalışacağız. Böylece Bitlis Mirliği’nin altın çağı olarak adlandırılabilecek II. Abdal Han dönemini (1618–1664) daha belirgin hale getirebiliriz.
Bugüne kadar Abdal Han’a dair verilen bilgiler ya eksik ya da hatalı olagelmiştir. Örneğin Evliya Çelebi’yi tekrar eden Nazmi Sevgen, Abdal Han’ın Mîr Şemsedîn’den sonra Bitlis miri olduğunu söyler ve onun hükümranlık tarihini 1638–1657 yılları arasına yerleştirir. Şakir Epözdemir ise bir adım daha ileri giderek, Abdal Han’ın Mîr Şemsedîn’in oğlu olduğunu iddia eder. Ziya Avcı da Şakir Epözdemir’in bu iddiasını tekrar edip, Abdal Han’ın 1657’de öldüğünü savunur.
Bu hatalı bilgiler, akademik tezlerde de aynen tekrarlanmış; özellikle Bitlis ve Van tarihini konu alan çalışmalarda, içinde Abdal Han adı geçen hemen her yerde temel kaynak olarak Evliya Çelebi ve Nazmi Sevgen’e başvurulmuştur. Yabancı araştırmacıların kaleme aldığı tez ve makalelerde de tablo pek değişmez; yorumlar ve varsayımlar çoğunlukla yine Evliya Çelebi’nin verdiği bilgilere dayanır. Robert Dankoff ve Christiane Bulut gibi isimler daha çok Çelebi’nin Bitlis mirliği ve Abdal Han algısına odaklanmış, onun çizdiği Abdal Han portresine sadık kalmışlardır.
Evliya Çelebi’nin iştahlı, renkli anlatımı sayesinde Abdal Han, sadece akademik tezlerin, araştırmaların ve makalelerin değil, edebi romanların da konusu haline gelmiştir. Örneğin Haydar Işık, Wilhelm Köhler’in Abdal Han konulu akademik çalışmasını Türkçeye çevirmekle kalmaz, ayrıca Abdal Han hakkında bir roman da yazar. Diğer bir roman yazarı olan Seyit Alp ise, şaşırtıcı biçimde, eserinde Abdal Han’ı olumsuz bir karakter olarak kurgular.
Tüm bu tablo içinde bir istisna olarak öne çıkan isim Yasemin Beyazıt’tır. Beyazıt, bütün bu saydığımız kaynakların aksine, Evliya Çelebi’nin Abdal Han’a dair yazdıklarına eleştirel yaklaşır ve deyim yerindeyse okuyucunun ufkunu açmayı başarır.
Onun gösterdiği üzere, Abdal Han gerçekten de Mîr Şemsedîn’in oğlu değildir; Mîr Zîyadîn’in oğludur. Mîr Zîyadîn ise Şeref-nâme’nin müellifi V. Şeref Han’ın oğludur. Yani Abdal Han, Şeref Han’ın torunu ve Mîr Şemsedîn’in yeğenidir.
Üstelik bu çıplak gerçek, yalnızca yazılı kaynaklardan değil, yüzyıllardır Bitlis’in İhlasiye Medresesi’nin avlusunda yatmakta olan bir sandukanın üzerinde de okunabilmektedir. Söz konusu sanduka, Abdal Han’ın oğlu Mîr Bedredîn’in mezarına aittir. Sandukada Türkçeleştirilmiş haliyle şu ibare yer alır:
“Bu mezar mutlu, şehid, merhum, Allah’ın rahmine ve affına muhtaç Şeref Han oğlu, Zîyadîn Han oğlu Abdal Han oğlu Bedredîn Han’a aittir. Sene (1674)”
Abdal Han’ın doğum tarihine dair kesin bir bilgi bulunmamaktadır; bu konuda yalnızca tahminler söz konusudur. Yasemin Beyazıt, Evliya Çelebi’nin Abdal Han’ın yaşına ilişkin verdiği bilgilere dayanarak, onun 1575–1580 yılları arasında dünyaya geldiğini ve 25 yaşında Bitlis miri olduğunu söyler.
Ne var ki burada da bir karışıklık vardır. Çünkü Evliya Çelebi, Abdal Han’ın yaşından bahsederken iki farklı rakam verir. Mesela 1650’deki olayları aktarırken onun 70 yaşında olduğunu belirtir. Aynı Evliya, 1656’daki Bitlis günlerini anlatırken ise, bu kez Abdal Han’ın kendi ağzından, 80 yaşında olduğunu yazar. Görüldüğü üzere bu iki tarih arasında 6 yıllık bir fark vardır.
Yine de Abdal Han’ın kendi yaşına dair verdiği bilgiyi esas alırsak, yani 1656 yılında 80 yaşında olduğunu kabul edersek, doğum yılını 1576 olarak varsayabiliriz. O zaman doğum yerinin de Azerbaycan (Nahçivan) olduğunu söyleyebiliriz; zira Şeref Han ailesi 1578 yılına kadar orada yaşamıştır. Buna karşılık Ziya Avcı, kaynak belirtmeksizin, Abdal Han’ın 1610–1615 yılları arasında doğduğunu iddia eder ki, bu iddia hem Evliya’nın kayıtlarıyla hem de kronolojik bağlamla çelişmektedir.
Aynı belirsizlik, Abdal Han’ın Bitlis mirliğinin tahta çıkış tarihi için de geçerlidir. Bu tarih de daha çok tahminlere dayanmaktadır. Yasemin Beyazıt, Abdal Han’ın 25 yaşında tahta çıktığını ve bu tarihin 1601 yılına tekabül ettiğini belirtir. Oysa Şeref Han’dan hemen sonra, bizzat kendi 1595 tarihli ifadesine göre tahta oğlu Şemsedîn çıkmıştır. Şemsedîn’den sonra da kardeşi Zîyadîn’in tahta geçtiğini biliyoruz.
Nitekim 1606 yılında Bitlis mirinin Zîyadîn olduğunu görmekteyiz. Mîr Zîyadîn’in 1617 yılına kadar bu görevini sürdürdüğünü ise başka bir kaynaktan öğreniyoruz. İtalyan seyyah Pietro Della Valle, 1616 yılında İstanbul’da bulunduğunu, bu esnada Bitlis mirinin, pahalı hediyeler eşliğinde padişahı ziyaret için şehre geldiğini yazar. Ziyaretin amacının, Nafiz Paşa tarafından gasp edilen topraklarının kendisine iade edilmesi olduğunu belirtir. Valle, sonuçta Bitlis mirinin tüm isteklerinin kabul edildiğini, buna karşılık kendisinin de Safevilere karşı savaşan Osmanlılara 12 bin atlı asker vermeyi taahhüt ettiğini aktarır.
Bir yıl sonra, yani 1617 yılının sonbaharında Van Paşası Tekeli Mehmed Paşa, Van askerleri, Bitlis miri Zîyadîn ve Hakkâri miri Yahya Bey ile birlikte Azerbaycan’a sefer düzenler. Ancak savaş esnasında Mîr Zîyadîn ve Yahya Bey, Tekeli Mehmed Paşa’dan habersiz biçimde askerlerini savaş alanından geri çekip mirliklerine dönerler. Bunun üzerine söz konusu iki mir ile Tekeli Mehmed Paşa arasında çatışma yaşanır. Çatışmalar sonucu Yahya Bey ile Tekeli Mehmed Paşa ölür; Zîyadîn’in akıbeti tam olarak bilinmese de büyük olasılıkla kendisine Bitlis tahtından el çektirilir.
Tam da bu noktada, büyük bir olasılıkla 1618 yılında Bitlis miri olarak karşımıza Abdal Han çıkar. Tevcihat defterine göre 1631’de de Bitlis tahtında “Zîyadîn oğlu Abdal” bulunmaktadır.
1630’lu yıllarda Osmanlı’nın İran sınırını Safevilerden koruyan isim yine Abdal Han’dır. Osmanlı Sultanı bu yıllarda ona karşı son derece tavizkâr davranmaktadır; zira Safevilerle savaş hali sürmektedir. Öyle ki Abdal Han çoğu zaman Osmanlı Sultanı’nın gönderdiği emirlere uymamaktadır.
(II. Bölüm’de devam edecek.)



