Sercan ÜSTÜNDAŞ
“Ahmed Büyük bir lider olacaksın ve Amerika Birleşik Devletleri yardım edecek”
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack tarafından Ahmed Şara’ya takdim edilen Trump imzalı hediyede yukarıdaki sözler yazılıydı. BAAS iktidarının devrildiği andan icazet belgesinin verildiği güne kadar geçen 1 yılda Suriye’de nelerin değiştiğini anlamamız için birçok gelişme yaşandı. Ancak baştan belirtilmeli ki değişenin ve gelişmelerin Suriye halklarının lehine olmadığı bir sürecin içerisindeyiz.
8 Aralık 2024’te devrilen Şam iktidarının yerine geçen Şara liderliğindeki HTŞ, birçok ülkenin terör listesindeydi. Uzun yıllar boyunca Esad’a alternatif arayan küresel güçler, tercihlerini gizli bir konsensus ile ‘terörist’ Şara’dan yana kullandılar. Hangi gücün ne kadar etkili olduğundan öte Rusya dahil her gücün Şara’nın 12 günlük Şam hücumuna destek verdiği, onayladığı, bildiği veya göz yumduğu biliniyor. Netanyahu HTŞ’yi tehdit saysa da, İsrail’in İran uçaklarını engellemesi gösteriyor ki: herkes oradaydı. Esad’ın ülkeden kaçarak Moskova’ya sığınması sonrası tüm küresel ve bölgesel güçlerin Suriye’den pay kapmak (ekonomik-siyasi-askeri çıkarlar elde etmek) için kelimenin gerçek anlamıyla bölgeye üşüşme hali yaşandı. İngiltere’nin Şara’yı İdlib’de ehlileştirdiği yılların itirafı şimdi Özel Temsilci olarak atanan Ann Snow’nın açık desteği ile sürüyor. Türkiye’nin askeri-ekonomik-siyasi sınırsız desteği, Katar-Suudi-BAE üçlüsünün mali yardımları ve Rusya’nın üslerine dokunulmaması, Şara’nın iktidarının kalıcılığına işaret oluşturdu. Elbette tüm her şeyin başı olarak Trump’ın Beyaz Saray’da Şara’yı kabul etmesi desteklerin en büyüğü olarak kaydedildi. Peki Şara neyi başardı da bu desteği hak etti? Suriye’nin tek sorunu Esad’ın ailesi ile birlikte ülkeden çıkarılması mıydı? Şara gerçekten ülkenin sorunlarının çözecek bir geçişe önderlik edebilir mi?
Madalyonun iki yüzü: Esad ve Şara
Şara’nın 1 yılını değerlendiren analizlerin ilklerinden biri Londra merkezli The Economist’te yayınlandı. Yazıda geçici hükümet pratiğinin “ya Esad ya kaos” söylemini çökerttiği belirtilerek Şara’nın ‘olağanüstü dayanıklılığı’na övgüler dizildi. Yazıda Şara hükümetinin 1 yıllık pratiği hiç hesaba katılmadan gözü kapalı desteğin fütursuz bir biçimi sergilendi. Aslında Esadlı yıllar ile Şara’nın bir yılı arasında halklar açısından değişen bir niteliğin olmadığı açık bir gerçek. Egemen güçlerin yeni Şam hükümeti ile gerçekleştirdiği siyasi-ekonomik-askeri çıkarlara dayalı anlaşmalar, Şara’nın gerçek kimliği ile birlikte tüm kusurlarını da görünmez kılıyor. Geçmişte Rusya’nın Esad’a bakarken gördüğü güçlü, dostlarına bağlı, güvenilir ortak imajı şimdi diğer güçler tarafından Şara’ya giydirilmek isteniyor. Ama yansıtılan sahte vizyonunun ömrü, sahada yaşanan gerilimlerin, çatışmaların, kaosun şiddeti oranı kadardır. Şara ne kadar parlatılırsa parlatılsın, Alevi ve Dürzi katliamları, Şam Kilisesi başta olmak üzere Hristiyanlara yönelik saldırılar ve Halep’in Kürt mahallelerindeki, Derazor’daki ve Der Hafir hattındaki çatışmalar başta olmak üzere birçok açık suçun tek gerçek sorumlusudur. Geçen bir yılda çözüm değil, savaşın başka biçimlerde devam edilmesi tercih edilmiştir.
Tam da burada Abdullah Öcalan’ın Şam’ın düşüşü sonrası kamuoyuna yansıyan 2 değerlendirmesini hatırlamak gerekiyor. İlk görüşmelerde “Sakallı BAAS” değerlendirilmesi yapılarak başta Özerk Yönetim’in statüsü olmak üzere ülkedeki tüm çözülememiş sorunlar hakkında Şara’nın Esad çizgisinde olduğunun altı çizilmişti. Ve görüldü ki ne Suriye Arap Cumhuriyeti isminden vazgeçildi ne de Özerk Yönetim tanındı. Şara, devrilen Esad’ın ayak izlerine basarak ilerlemeyi tercih etti. Diğer bir değerlendirme de son Komisyon Heyeti görüşmesi sonrası kamuoyuna yansıdı. Abdullah Öcalan, açıkça “Suriye’de demokratikleşme olmazsa Şara bir diktatöre dönüşebilir” dedi. Bu vurgu Esad ailesinin hanedanlığına dair değerlendirilmesinden sonra yapıldı.
Esad hanedanlığı, toplum üzerinde acımasız bir devlet terörü ve bazı küresel-bölgesel güçlerin desteği ile uzun yıllar ayakta kalabildi. Şu an Şara ve iktidarı da aynı koşulları oluşturmak istiyor. Aleviler, Dürziler, Hristiyanlar ve Kürtler baskı-zor yoluyla ezilmek isteniyor. Diğer yandan Beyaz Saray’da atılan imzalar gereği eski yılların tersine Suriye artık Batı bloğunun bir parçası olarak konumlanıyor ve Suriye pazarı dünyaya açılarak uluslararası destek perçinleniyor. Bütün bunlar elbetteki Suriye halklarının sorunlarının çözümü için değil, Şara’nın iktidarının inşası için yapılıyor.
Uluslararası destek herşey mi?
BAAS iktidarının Rusya ve İran desteği ile ayakta kaldığı uzun yıllar boyunca ülkedeki sorunların gerçek çözümünden kaçınıldı ve 12 günlük bir hücumda kimsenin sahip çıkmadığı Şam iktidarı düştü. Esad, bırakalım kendisine karşı savaşan HTŞ ve SMO grupları ya da İsrail ile barışma fırsatlarını değerlendirmesini, makul talepler ile bölgelerini koruyan Kürtlerle bile anlaşmamayı seçti. Esad, Rusya ve İran’ın desteği ile sarhoş edildi ve ülkenin iç dinamiklerini göremeyecek kadar Saray’ında bir hanedana dönüştü. Vakti gelince de indirildi.
Bir yıl gösteriyor ki Ahmed Eş-Şara, Esad’ın bu sonundan pek bir sonuç çıkarmadı. Halkın taleplerinin karşılanması değil, ‘Türkiye, Katar-S. Arabistan-BAE üçlüsü ve ABD’nin desteği herşeydir’ mantığı ile hareket ediliyor. Son dönemde Rusya’ya verilen bazı ekonomik-askeri tavizler ile İsrail dengelenmeye-önlenmeye çalışılıyor. Tüm bu yüksek siyaset adımları Şara’nın iktidarını sağlamlaştırmak için bugünün kotarılması anlamı içerse de yarını kurma adımları olarak değerlendirilemez. Özellikle, yeni Şam iktidarının Sünni Arap karekteri dışında kalan diğer tüm kesimlerin dışlandığı ve düşmanlaştırıldığı hesaba katılırsa görülecektir ki Suriye yeni bir kaosun sahası haline çoktan getirildi. Şara, aldığı desteğe güvenerek iktidarını kuracağını düşünüyor ama ülkenin dört bin yanından Şam’da tek taraflı oluşturulan anayasa taslağını, seçimleri, kararnameleri, askeri komuta yapısını kabul etmeyen sesler yükseliyor. Bu ses Suriye halklarının gerçeğini yansıtıyor. Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi’nin BAAS rejiminin yıkılışının 1. yıldönümünde yaptığı şu açıklama durumu anlaşılmasına büyük katkı sunuyor: “Zalim rejimin gidişi, Suriyelilerin umut ve özlemlerinin bir kısmının gerçekleşmesi yolunda önemli bir adım teşkil etti ancak Geçiş hükümeti Suriye halkının beklentilerini temsil etmiyor”
Bir yılın sonu
Esad, ailesi ile birlikte ülkeden çıktı ve son magazinel dedikodulara göre Moskova’daki lüks dairesinde bilgisayar oyunlarına bağımlı bir şekilde yaşamını sürdürüyor.
Ancak BAAS’ın ruhu Şam’da hala iktidarda duruyor: Sünni, Batı onaylı ve daha fazla uluslararası sermayeye açık bir versiyonuyla… Ahmed Şara, aldığı küresel-bölgesel destekle koltuğunu sağlamlaştırdıkça, Suriye halklarının demokratikleşme, adalet ve eşitlik talebi yine erteleniyor. Şam Saray’ı el değiştirdi; değişmeyen ise halkların taleplerinin zorla bastırıldığı ve “istikrar” adına susturulduğu karanlık döngüdür. Bu döngü kırılamadığı sürece, Suriye halklarının talep ve özlemleri karşılanmayacaktır.
Şara’nın bir yılda aldığı yol, sadece bir arpa boyu mesafedir ve o da sadece uluslararası icazettir. Bu icazet, Suriye halklarının iradesinden asla ve asla güçlü değildir.



