Yusuf Karadaş
Sadece CHP’nin değil, demokratik muhalefetin sürece en önemli itirazı; iktidarın bu süreci kendi baskı rejimini kalıcılaştırma hesabıyla da bağlantılı olarak kapalı kapılar arkasındaki pazarlıklara sıkıştırmak istemesiydi. Bu nedenle CHP’nin, sürecin bugüne kadar gelmesindeki rolü tartışmasız olan Öcalan ile görüşmeye katılması, bu sürecin AKP-MHP’nin sıkıştırmak istediği çerçeveden kurtarılıp toplumun geniş kesimleriyle tartışmaya açılması ve daha da önemlisi bu baskı rejimine karşı demokrasiyi savunma iddiasının bir parçası olarak Kürt sorununun demokratik çözümünde inisiyatif alması bakımından önem taşıyordu. Ancak bilindiği gibi CHP milliyetçi-ulusalcı hassasiyetlere göre tutum almayı tercih etti ve bu tutumu rejimin demokratik muhalefeti karşı karşıya getirip bölme politikasına geniş bir alan açtı.
Sadece iktidar ve medyası değil, kimi liberaller ve iş birlikçi Kürt burjuva çevreleri CHP’nin sürecin dışına düştüğünü ilan etmek için yarışa girdiler. Altan Tan gibi iş birlikçi Kürt burjuvazisinin temsilcileri ‘bedava’ olarak tanımladıkları demokratik ittifak yerine Kürtlerin bundan sonra ‘daha kârlı’ (Elbette iş birlikçi Kürt burjuvazisi için) olan AKP-MHP iktidar bloku ile ittifak yapacaklarını ilan ettiler!



