BIG_TP
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Trump-Blair planı, Filistinli diyaloğu ve Hamas’ın iktidar rüyası

Trump-Blair planı, Filistinli diyaloğu ve Hamas’ın iktidar rüyası
Faik BULUT

Gazze’deki ateşkesin yürürlüğe girmesini takip eden günlerde, Hamas 20 İsrailli rehineyi teslim etti; İsrail ise 1968 Filistinli siyasi mahkûm ve tutukluyu serbest bıraktı. Böylece Trump’ın 20 maddelik barış planının ilk aşaması tamamlanmış oldu.

Şerm el Şeyh kentinde (Mısır) yapılan imza töreninde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah el Sisi ve Katar Emiri Temim bin Hamad el Sani niyet bildirisini imzaladılar.

13 Ekimle 21 Ekim arasında, İsrail’in bin bir bahaneyle 77 kez ateşkesi ihlal etmesi sonucu 30’dan fazla Filistinli sivil öldü. Sonrasında Hamas ile İsrail kuvvetleri vuruştular.

Ateşkes ilan edilince Hamas asayiş kuvvetlerini sokağa saldı ve İsrail işbirlikçisi diye bilinen Gazzeli bedevi aşiret milisleriyle çatışmaya girdi. 12 Ekim’deki ilk çatışmada çoğu sivil 20 kişi öldürüldü.

Adil olmayan uzlaşma ve Trump şaklabanlığı!

Gazeteci İrfan Aktan’ın “Spot” isimli programında izlediğim Prof. Dr. Hamit Bozarslan’ın sözleriyle yazıya giriş yapmak doğru olmalı: “Gazze’de yaşanan savaş değil, biyolojik imha operasyonudur! Filistinliler biyolojik varlık muamelesi görmekteler. Hak talep etmeyen, itaat eden, boyun eğen Filistinli isteniyor. Dolayısıyla Trump planında Filistin meselesi kavramı geçmiyor!”

Gerçekten de ekonomik ve teknolojik kalkınmaya indirgenmiş refah içinde bir Gazze (bir anlamda emlak değeri yüksek küresel bir Gazze borsası) projesiyle karşı karşıyayız. Ateşkes de anlaşma diye adlandırılamaz; sadece mutabakat veya uzlaşma sayılabilir. Aliya İzzetbegoviç’in deyimiyle: “Uzlaşmalar ise genelde adil değildir.”

İsrailli asker ve sivil uzmanlara göre de “Trump planı delikli peynir gibidir; çok yerinde açık, gedik ve boşluk var!”

15 Ekim 2025 tarihli Serbestiyet sitesinde “Bir Amerikan Şaklabanlığı: Ateşkes!” başlığıyla yayımlanan makale, Mustafa Erdem Yavuz imzasını taşıyor:

“İsrail ve Filistin arasında bir ateşkes daha yapıldı. Karşılıklı olarak ateşlerin kesileceğini ve dolayısıyla daha fazla kan akmayacağı vaadini taşıyor… Sacayakları; Gazze’nin yeniden imarı ve daha önemlisi silahsızlandırılması, İsrail ordusunun belirlenen sınırlara çekilmesi, karşılıklı olarak rehin ve tutsakların serbest bırakılması şeklindedir.

On binlerce insanın öldüğü ama dahası 2 milyonluk kocaman bir şehrin moloz yığınına çevrildiği bir soykırımın böyle bir ateşkes ile nihayetlenmesi Amerikan ‘şaklabanlığının’ yeni bir örneğini sunmasının dışında hiçbir tarihsel öneme sahip değildir…

Kralın yani gücü elinde bulunduranın şaklabanlık yaptığı bir senaryoda kimse onu şaklabanlıkla itham edemez. Dahası, kralın bu şaklabanlıklarına eşlik ederler ve günün sonunda tüm saray bir sirke dönüşür. Kimi durumlarda sirke döndürülmüş bir saray kral tarafından en yönetilebilir saray olabilir. Çünkü şaklabanlık, meseleleri gizlemenin yanı sıra kralın cürümlerini de gizler.”

Planın ikinci aşamasında ne var?

Dikkatler şimdi ikinci aşamaya çevrilmiş durumda. İlerleyen aşamalarda ise çok daha karmaşık konularla yüzleşmek zorunda kalınacak:

  • İsrail, Hamas’ın tümüyle silahsızlanmasını istiyor. Ancak Hamas silahı, Arap ülkelerine teslim etmekten yana ve kolluk kuvvetlerinin silahtan arındırılmasına itiraz ediyor.
  • Bir Filistin devletinin kurulması nasıl gerçekleşecek? BM üyesi 156 ülke Filistin devletini tanıdı. Ancak yeri, toprağı, egemenliği ve gelir kaynakları hususu tamamen soyut ve muğlak bir konu olarak kaldı.
  • Aşırı sağcı ve Siyonist ırkçı İsrail hükümeti, Filistin devletinin kurulmasına karşı çıkıyor. Halk ise İsrail’in hemen Gazze’den çekilmesini istiyor. Barış planı ise bölgedeki ve uluslararası aktörlerin Gazze’de güvenlik ve yeniden inşa süreçlerinde rol almasını öngörüyor.
  • Gazze’nin yıkılan altyapısı için büyük yatırımlar gerekecek. Dünya Bankası ve Mısır’ın önerdiği planlar, bölgenin yeniden inşası için en az 53 milyar dolar gerektiğini öngörüyor. Uzun vadede yeniden inşa ve kalkınma projesinin maliyeti 1 ile 2 trilyon doları buluyor.
  • İsrail ordusu Gazze Şehri, Han Yunus ve bazı bölgelerden çekildi ama hâlâ bölgenin yaklaşık %53’ünü kontrol ediyor. Refah şehrinin büyük kısmı, Gazze’nin kuzeyi ve İsrail sınırı boyunca geniş bir şerit denetimi altında bulunuyor.
  • Şerm el Şeyh Zirvesi bildirgesinde Gazze’nin geçici olarak uluslararası teknokratlar veya bağımsız bir geçiş yapısıyla idare edilmesi önerisi de yer alıyor. Bazı öneriler, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in yöneteceği “Gazze Uluslararası Geçiş Otoritesi (GITA)” kurulmasını da içeriyor.
  • ABD planına göre, uluslararası bir yapı Gazze’yi yönetecek; günlük işleri Filistinli teknokratlar yürütecek, Hamas ve benzeri örgütler yönetimde olmayacak.
  • Plan, Mahmud Abbas başkanlığındaki Filistin Otoritesinin (Batı Şeria’da yetkili) bir rol almasını öneriyor. Netanyahu ise uzun süredir bunu reddediyor.
  • Plan aynı zamanda bu otoritenin kapsamlı bir reform geçirmesini gerektiriyor. Trump Planı, bu süreç için net bir zaman çizelgesi öngörmüyor.
  • Arap öncülüğündeki çok uluslu bir güvenlik gücünün Gazze’ye konuşlandırılması planlanıyor. Bu güç, sınır güvenliğini sağlama, yerel polis kuvvetlerini destekleme ve İsrail’in güvenlik endişelerini gözetme rolünü de üstlenecek.
  • Güvenlik gücü Mısır ve Ürdün tarafından eğitilecek. Filistinli polis güçleri yer alacak. İsrail kuvvetleri, bu birlikler konuşlandıkça ek alanlardan çekilecek. (Bkz. Serbestiyet sitesi, 14 Ekim 2025)

Trump’ın ikili tavrı

Independent arabia yazarı Kamelya Ferd (Camelia Fard) Trump planından şunları anlıyor: “Trump, aslında İsrail’i kurtardı. Yine de Mısır, Suriye, Lübnan, İsrail, Ürdün ve Yemen bu barış sürecinin birer parçası haline gelecekler; öyle ki son aşamada bir Filistin devleti kurulması karşılığında Arap ülkeleri de İsrail’i tanımış olacaklar!

İsrail yanlısı tavırlarıyla bilinen Amerikalı siyasetçi ve yorumcu Thomas L. Friedman The New York Times gazetesindeki 10 Ekim 2025 tarihli makalesinde ABD Başkanı’nın Gazze’de ateşkesi sağlaması ve esir takasını olumlu buluyor. Ona göre iki önemli etken burada rol oynuyor: 1-Son derece karmaşık ilişkilerin döndüğü Ortadoğu’da istisnai ve sıra dışı diplomatik çabalar sayesinde Mısır, Türkiye ve Körfez’deki petrol zengini Arap ülkelerinin Katar’ın desteği alındı. 2-Bu adımı sadece kısa süreli değil; bölgesel ölçekte daha kapsamlı ve birbirini bütünleyen bir anlaşmanın parçası haline getirmeyi öngörüyor.

Friedman, “Bu çerçevede Hamas’ı silahsızlandırmak, İsrail’in çekilmesi sonrasında doğacak boşluğu doldurmak üzere çok uluslu güvenlik kuvvetleri oluşturmak gerekiyor. Gazze’de geçiş hükümeti kurmak ve yörenin yeniden imar/inşasını sağlamak esas alınmalıdır” diyor.

Trump’ın asıl tutumunun bölücü, itici, ötekileştirici olmasından bahisle, “Keşke Ortadoğu’da takındığı aynı barışçı tutumu Amerikan iç siyasetinde de izleyip Demokratlara ve diğer muhaliflere hasım muamelesi yapıp suçlayacağına, onlarla uzlaşabilse” temennisinde bulunuyor.

Sözünü şöyle tamamlıyor: “Gazze ve Ortadoğu’da birleştirici-barıştırıcı misyon üstlenip Amerika’da bölücü bir rol oynamak, Trump planını derkenar (hamiş veya marjinal) bir not olarak kalmaya mahkûm edebilir.”

Tony Blair Planı nedir?

Trump Gazze’nin uluslararası şirketler tarafından ilhak edilmesinde “birinci kayyım” rolünü üstlenirken, onunla birlikte hareket eden damadı Jared Kushner’i hem joker hem de stratejik ortak konumuna getirdi. Kushner’in Trump yönetimi adına başarılı bir müzakereci olarak çalışabilmesi sebepsiz değil. Kayınpeder/damat ikilisinin bölgedeki kapsamlı ticari menfaatlerinden kaynaklanmakta.

Tam da burada İngiltere’nin eski Başbakanı “Tony Blair de nereden çıktı?” sorusu akla geliyor.

Blair’in uluslararası ilişkileri son derece karmaşıktır. Orta Doğu Barış Sürecine aracılık etmeyi içeren ulusal ve uluslararası ölçekte kurulan dörtlü (Quartet); Birleşmiş Milletler, ABD, Avrupa Birliği ve Rusya’dan oluşmaktaydı. Başında Tony Blair’in bulunduğu bu kuruluş 2002 yılında, Kudüs’teki ofisini kurmuş ve “Filistin ekonomisini ilerletmek ve iki devletli çözüm olasılığını korumak” için adımlar atmıştı. Quartet denilen dörtlü, Filistin-İsrail diyalogu için arabulucu rolündeydi.

Hatırlanacağı gibi Blair, 2003 tarihli Irak savaşı sırasında “kimyasal silah var” yalanını söyleyenlerden biriydi. 2007 yılında başkanlık görevinden ayrıldıktan sonra Londra merkezli Tony Blair Institute for Global Change (Küresel Değişim İçin Tony Blair Enstitüsü) isimli bir kuruluşun başkanlığını yapmakta. Hâlihazırda çok sayıda Arap ve Avrupa başkentindeki yetkililerle yakın ilişkileri bulunuyor. Damat Kushner, geçen Ağustos ayında kendisiyle görüşüp ortak plan hazırlamayı önermişti. Bu durumda Blair’e Gazze için “ikinci küresel kayyım” veya “ikinci vasi” de denilebilir.

Netanyahu propaganda organı sayılan İzrael Hayoum (Bugün İsrail) gazetesi Blair Planını hazırlayanları belirlemiş: Bürosundaki ilgili ekip ile Donald Trump idaresine yakın duran Amerikalılar ve İsrailli uzmanlar.

في غزة  الاقتصادية    هيئة تعزيز الاستثمار والتنميةGazze’de Yatırım ve Bayındırlığı Güçlendirme Kurulu (İngilizce kısaltılmışı GIPEDA) başlıklı proje hakkında ilk bilgiyi yayınlayan (25 Eylül 2025) İsrail merkezli muhalif Haaretz oldu. Gazetenin yetkili bir Arap kaynaktan edindiği bilgiye göre; projeyi yürütmek üzere oluşturulan ekibin alan çalışmalarının güvenliğini sağlayan üç farklı birim var. Maliyeti ise 387.5 milyon dolar.

İsrail hükümet kaynaklarına göre; oluşturulacak uluslararası Yönetim Kurulu (GITA) başkanı Tony Blair olacak! İşadamları, diplomatlar ve ekonomistler arasından seçilen 7 ila 10 kişilik Kurul’da dikkat çekenler şunlar: İkisi fanatik Trump ve İsrail yanlısı Amerikalı işadamı, biri savaş vurguncusu olarak suçlanan Mısır kökenli bir milyarder, diğeri Hollanda eski feminist başbakanı Sigrid Kaag. Arafat döneminde başbakan yardımcılığı yapan bir Filistinliyle evlenen Sigrid Kaag, Filistin halkının bütün haklarını savunmasıyla ünlü bir kadın siyasetçidir. Muhtemelen GITA’da insani işlerden sorumlu başkan yardımcısı olacaktır.

GITA Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’nun çizdiği çerçevede faaliyet gösterecek. GITA yöneticileri ilk yıl Gazze’de ikamet etmeyebilirler; bunun yerine El Ariş ile Kahire (Mısır), Doha (Katar) ve Amman (Ürdün) gibi şehirlerin arasında mekik dokuyacaklar. İkinci yıl geçici olarak, üçüncü yıl ise tamamen Gazze bölgesine yerleşip gelişmeleri yerinde izleyip denetleyecekler.

Projenin ilk finansmanı IMF tarafından temin edilecek. Filistinli kadroların GITA’daki temsilleri fiili değil, simgesel olacak. Yürütme Kurulunda herhangi bir yetkileri olmayacak. Sadece bazı alt komisyonları denetlemek üzere iki Filistinli teknokrattan yararlanılacak. İnşa ve imar projeleri uluslararası şirketlerin katılımına (ortaklık, hissedarlık, yap-işlet-devret gibi) açık olacak.

İşlerin yürütülmesi için tam yetkili kurul konumundaki GITA, eş zamanlı olarak projeleri yürütme, yasama ve yargı görevini de icra edecek ve hiçbir Filistinli taraf bunlara itiraz edip alınacak kararları iptal edemeyecektir. Güvenlik BM tarafından oluşturulacak uluslararası barış gücü tarafından sağlanacak.

Plan-proje üç aşamalı olarak uygulanacak: Üç aylık süre içinde hazırlık; altı aylık yayılma ve genişleme süresi ve üç yıllık süre içinde bitirilmesi düşünülen imar-inşa süreci. Bunlar tamamlandığında Gazze’nin idaresi, kendisini kökten değiştirip Batılılar ile İsraillilerin istediği köklü reformları yerine getirmesi şartıyla Filistin yönetimine bırakılacak.

Not edelim: Hamas’ın “Şeytanın ortağı” diye tanımladığı Blair’ın planı, 21 Eylül 2025 tarihli The Palestine Chronicle isimli yayın organı tarafından “Filistinlileri haysiyetinden ve özgürlüğünden etmeye yönelik bir İngiliz üçkâğıtçılığı” olarak yorumlanmakta.

Hamas’ın iktidar olma hesabı veya rüyası

Mevcut durumda önemli silahlı gücü dağıtılmış olan, dünya âlem önünde teşhir-tecrit edilen ve Gazze’de savunamadığı halk nezdinde gözden düşen Hamas; İsrail, ABD, Arap ve Batılı ülkelerin adeta gazabına uğramış durumdadır. “Ayağımızın altından çekilsin ki bizler de Amerika ve İsrail ile ilişkilerimizi normalleştirip çıkarımıza olan huzur, istikrar ve kalkınmayı sağlayabilelim!” diyebilen Arap-İslam ülke liderleri tarafından “ateşkes ve barışa” razı edilen Hamas, şimdilik Gazze’yi yönetmeyeceğini beyan etmekte.

Gelgelelim ateşkes sonrasında Gazze şeridinin dört bir yanına saldığı asayiş/kolluk kuvvetleri, hemen işbaşı yapmaktan geri durmadılar. İlk elde son iki yıldır İsrail tarafından devşirilen çoğu aşiret kökenli (bir anlamda Türkiye’de veya Saddam dönemindeki Irak’ta cahş diye tanımlanan korucular benzeri) milislerle kanlı bir hesaplaşma içine girdiler.

Haksız da sayılmazlardı. Zira bu milisler; direnişi kırmak için elinden geleni ardına koymuyorlardı. Ayrıca organize suç çeteleri (kaçakçılık, hırsızlık, uyuşturucu ticareti, gasp, soygun, insanı yardım konvoylarına el koyma, savaş vurgunculuğu, sivil halka baskı, keyfi öldürme, yaralama vs) konumunda faaliyet gösteriyorlardı. Ayrıntıları için bir yazımın linkini veriyorum, bakabilirsiniz: https://www.indyturk.com/node/766739/

Esas mesele Hamas’ın Gazze’de yeniden iktidara gelme veya Gazze ile Batı Şeria idaresinin birleşmesi halinde en azından iktidar ortağı olmak için şimdiden hesap yapmasıdır. İlk adımda bilhassa Trump Planının ikinci aşamasında Gazze’deki büyük aktörleri, deyim yerindeyse ilgili-yetkili-güçlü karar vericileri (ABD, İsrail, Türkiye, Katar, Mısır, Suudi Arabistan vb) şuna ikna etmeye çalışmaktalar: “Bundan böyle İsrail ile eskisinden çok farklı bir ilişki kuracağız! Gazze’de kalmamıza müsaade edilirse, İsrail’e tehdit oluşturmama yöntemi hakkında görüşmeye hazırız.” (Katar Başbakanı M. Bin Abdurrahman El Sani de bu bilgiyi doğruluyor.)

İsrail-Filistin anlaşmazlığının çözümü için Trump’ın görevlendirdiği Steve Witkoff, ilk kez yüz yüze görüştüğü bazı Hamas yetkililerinden “Ateşkese ve çerçevesi çizilen barışa uyma” sözü alması üzerine, ABD Başkanı “Silahlarını bırakma sözü verdiler” açıklamasını yaptı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise, “İkinci aşamada silah bırakma ve örgütü feshetme” fırsatı verebileceğini söyledi. Hamas siyasi büro yetkilisi ise 18 Ekim 2025 tarihli independent arabia gazetesine “Ateşkesin 5 ila 10 yıl sürebilmesi hususunda herkesle görüşülebilir” şeklinde görüş belirtti. Bu da Hamas’ın bir anlamda “uluslararası vesayete itaat etmesi” olarak yorumlanıyor.

Siyasi Büro üyesi Muhammed Nezzal ise farklı düşünüyor: “Gazze’deki asayiş-güvenlik denetimimizi korumaya kararlıyız. Hareketin silahı teslim etmeme noktasında milli bir sorumluluğumuz var. Hamas ateşkes tarihinden itibaren 5 yıl süreyle Gazze’nin yeniden imar ve inşasına nezaret edebilir. Ondan sonrası için de gereken güvenceleri vermek suretiyle bir Filistin devleti kurma umudunun ufkunu açabilir.

Hamas sözcüsü Hazim Kasım şunları söylüyor: “Gerçekte Hamas silahları meselesi çok abartıldı. Bunlar sıradan ve bireysel hafif silahlardır. Bu mesele Filistinli örgütler arasında tartışılmalı; güvenlik ve asayişin sağlanmasına vesile olabilecek silahların kullanılmasına izin verilmelidir. Bu hususta örgütlerle milli mutabakat yapabiliriz. İstikrar için iktidarda kalma ve meşru müdafaa kabilinden silah taşıma hususunu Filistin yönetimiyle (Mahmud Abbas başkanlığında) tartışabiliriz. Bu dönemde ihtilaftan ve kriz çıkarmadan yana değiliz.

Siyasi araştırmacı Fethi El Baba’ya bakılırsa: “Hamas İsrail ile barışmaya hazırdır. Yeter ki iktidarda kalmasına müsaade edilsin. Karşılığında kendini değiştirip şiddet ve çatışmadan uzak duran bir hareket haline gelebilir. Ne var ki Gazze’deki asayiş ve kolluk kuvvetleri, silahlarını kimseye teslim etme niyetinde değil!”

Anlaşılan o ki Gazze’de uygulanıp sınanan İslam devletçiği tecrübesi halka ve Filistin meselesine hayır getirmediği gibi; Gazze’nin viraneye dönüşmesine, savunmasız bırakılan yüz binlerce Filistinlinin ölümüne ve yaralamasına yol açtı. Geri kalanlar ise tehcir, açlık ve kıtlığa kurban edildiler. Buna rağmen Hamas, 5 yıl içinde tekrar iktidar olma rüyasını görebiliyor!

Benzer Haberler