BIG_TP
Bluesky Social Icon
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Barış ve Demokratik Toplum Konferansı |

Öcalan'ın çağrısı büyük bir dönüm noktası

Barış ve Demokratik Toplum Konferansı |

DEM Parti’nin İstanbul’daki konferansı ikinci gününde “Ulus-devletten Demokratik Ulusa” oturumuyla başladı. Britanya’nın en büyük işçi sendikalarından Unite the Union Uluslararası İlişkiler Direktörü Simon Dubbins, Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrının büyük bir dönüm noktası olduğunu belirtti ve “Türkiye ve Ortadoğu’nun ileriye doğru hareket etmesi için muazzam bir fırsat yarattı” dedi. Nobel Barış Ödüllü sahibi Shirin Ebadi ise mesajında Öcalan’a özgürlük çağrısında bulundu.

HABER MERKEZİ – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) İstanbul’da düzenlediği Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı ikinci gününde de devam ediyor.

Konferansın bugün düzenlenen ilk oturumu DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Ebru Günay’ın moderatörlüğünde “Ulus-Devletten Demokratik Ulusa” oturumuyla başladı.

İlham Ahmed: Türkiye ile görüşmek istiyoruz

Oturumda ilk sunumu hukukçu Dr. Orhan Gaz Ertekin yaptı.

YENİDEN İNŞAYI MODERNİTENİN KRİZİ İLE TARTIŞMALIYIZ

Ortadoğu’nun yeniden inşasının iddia edildiği bir dönemden geçildiğini belirten Ertekin, “Yeniden inşayı artık modernitenin krizi ile birlikte tartışmak zorundayız” dedi.

Ertekin sözlerini şöyle sürdürdü:

דArtık Ortadoğu’nun Kürt istisnasıyla birlikte tartışılması gerekir. Ortadoğu’da bir Kürt istisnası var. Bunu da dillendirmek gerekir. Aynen Kürt anayasacılığı gibi! Yüzyılın sonundan itibaren üretilen bütün o kurucu güç, kurucu düzen, kurulu düzen tartışmalarına artık Kürt istisnası dahil olmuş durumda.”

Türkiye’deki mevcut durumla ilgili de değerlendirmeler yapan Ertekin, Türkiye’de anayasallık anlamında ikili hukukun süregeldiğine dikkat çekerek şu değerlendirmelerde bulundu:

דTürkiye anayasallık anlamında ikili hukukla, iki farklı hukukla bir anayasa, İki Takriri Sükun Kanunu veya Terörle Mücadele Yasası’yla kendi anayasallığını, kendi anayasallık anlayışını ortaya koymuştur. Bu ikili hukuk toplumu sürekli bölen, İrlanda’daki gibi toplumu sürekli bölen bir anayasallık anlayışı oldu. İrlanda’da 1970’deki 10 No’lu Kararname’den sonra toplum ve topluluk ayrımı son derece belirginleşmişti. Dolayısıyla Türkiye anayasallığı daima kendisini, sürekli ayrımcı, sürekli hiyerarşik anlayış ile kendisini yeniden inşa edegelmiştir. Türklük ile Türk etnisitesine dahil olmak ile vatandaşlık haklarına sahip olmak üst üste geçirilmiştir. Bugünkü 66’ncı madde, anayasal hakka sahip olabilmek için Türklüğü şart koşuyor. Bakın İran’da bir Kürt hem Kürt olabilir, hem İranlı olabilir. Azerbaycan’da bir Kürt hem Kürt olabilir, hem Azerbaycanlı olabilir. Ama Türkiye’de bir Kürt hem Kürt Türkiye’de olamaz. Türk olmak zorundadır.”

ÖCALAN’IN ÇAĞRISI BİR DÖNÜM NOKTASI

Konferansa Britanya’nın en büyük işçi sendikalarından Unite the Union Uluslararası İlişkiler Direktörü Simon Dubbins de bir mesaj gönderdi. Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı Barış ve Demokratik Toplum çağrısının büyük bir dönüm noktası olduğunu belirten Dubbins, “Türkiye ve Ortadoğu’nun ileriye doğru hareket etmesi için muazzam bir fırsat yarattı” dedi.

Dubbins video mesajında şunları belirtti:

דOlağanüstü özel kongre, silahların imhası ve güçlerin geri çekilmesiyle atılan tarihi adımlara daha da yakından tanık olduk. Sayın Öcalan’ın barış çağrısının ciddi ve samimi olduğundan, atılan adımların ise çok somut ve gerçek olduğundan kimsenin şüphesi olmamalıdır. Ancak bu devasa adımların, Türk devletinden gelecek net ve eşdeğer, somut önlemlerle karşılanması gerektiği de bizim için açıktır. Anladığımız kadarıyla Sayın Öcalan’ın koşulları bir miktar iyileşmiş olsa da hala istediği ve görüşmesi gereken hiçbir ziyaretçiyi kabul etme özgürlüğüne sahip değildir.

Ayrıca süreci ilerletmek için gereken yeni yasaların ve anayasal değişikliklerin de henüz karara bağlanmadığı veya kabul edilmediğidir anladığımız kadarıyla! Elbette, durması gereken çok büyük miktarda baskı ve askeri faaliyetin hala devam ettiğini de anlıyoruz. Ayrıca, gelişen bir barış sürecini destekleyebilmesi için daha geniş uluslararası topluluğun rolüne karşı bir reddin devam ettiğini anlıyoruz. Bunun da değişmesi gerekiyor ve bu yüzden bununla bitireceğim. Sayın Öcalan tarafından başlatılan adımları selamlıyoruz. O zorlu ilk adımları atmak için gereken cesareti takdir ediyoruz.

Türk devleti de dahil olmak üzere herkesin, barışa ve uzlaşmaya giden yolda ilerlemek için net bir karar vermesi hayati önem taşıyor. Türk devletini, bu anı iki eliyle kavramaya, cesur olmaya, yürekli olmaya, gereken adımları atmaya ve uluslararası toplumun bu yolculukta size elinden geldiğince yardım etmesine ve destek olmasına izin vermeye çağırıyoruz.”

NOBEL ÖDÜLLÜ EBADİ’DEN ÖCALAN’A ÖZGÜRLÜK ÇAĞRISI

Konferansa videolu mesaj gönderen bir diğer isim ise Nobel Barış Ödüllü sahibi Shirin Ebadi oldu.

Ebadi mesajında Öcalan’a özgürlük çağrısında bulundu.

“Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü içinde tekrar çağrıda bulunuyorum. Hedeflere ulaşmak için silahların bir kenara bırakılıp, başka bir yolun seçilmesinden söz edildiğine göre, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü ve iki taraf arasındaki doğrudan müzakerelerin başarısı, bu sürecin temel koşullarıdır. Ve biliyorum ki siz bunu başaracaksınız. Yıllar süren mücadelenin ardından şimdi müzakere masasında oturup barış ve uzlaşı konularını tartışıyorsunuz. Elbette zafere ulaşacaksınız. Türkiye’nin Kürtleri için özgürlük ve zafer, İran’daki Kürtler için daha iyi koşullara sahip olmalarını diliyorum.”

PROF. NORMAN PAECH: GERÇEK BİR ŞANS VAR

Konferansta uluslararası hukuk profesörü Prof. Norman Paech de bir sunum yaptı. Paech Abdullah Öcalan ile 1996 yılında yaptığı görüşmeyi anlattı ve Ulusal sorunun, ulus devlet tarafından değil, eşitlik ve demokratikleşmeyle çözüleceğini söyledi.

Paech’in sunumundan öne çıkanlar şöyle:

“Saldırganlık, rekabet ve hakimiyet arayışı yüzyıllardır kapitalist devletin karakteristik özelliği olmuştur. Sayısız girişimlere rağmen, 1907’deki Lahey Sözleşmesi, 1928’deki Breon Kellogg Paktı veya uluslararası hukuk yoluyla devletlerarası savaşı ortadan kaldırmak mümkün olmamıştır. Uluslararası hukukçuların gözünden demokrasi anlayışına bakarsak, kendi kaderini tayin hakkı, Kürt halkı gibi bir halkın varlığını ve kimliğini korumak ve güvence altına almak için temel normdur.  Kendi kaderini tayin hakkı, Amerika Birleşik Devletleri Anayasası’nda, Birleşmiş Milletler Anayasası’nda 1’inci Madde’nin 2’nci fıkrasındaki ilkelerle birlikte çok kısaca ve tesadüfen bahsedilmektedir. Bu hakkın, sayısız kararlar yoluyla, bağlayıcı bir hukuki kavram olarak kabul edilmesi yıllar almıştır.

Öcalan, 1996 yılında Türkiye’den ayrılmak suretiyle bir Kürt devleti kurma hedefinden vazgeçti. Bu, Türkiye’yi mevcut sınırları içinde demokratikleştirmek için iyi bilinen adem-i merkeziyetçilik ve federalleşme alternatifini bırakıyor. Her iki talep de yasal olarak kabul edilebilir, ancak Türkiye gibi merkeziyetçi bir devlet için siyasi olarak zorlayıcıdır.

1996 yılında tartıştığı konular artık geride kaldı ve şimdi yeni sorunlar, yeni sorular tartışılıyor. Bu, zamanın değişmesidir ve bu zamanın değişiminin devam edeceği umudunu vermektedir. Ancak, bunun yeni demokratik gerçeklikler yaratan gerçek bir diyalog haline gelmesi için eksik olan bir şey var: Öcalan’ın İmralı adasındaki hapishanede insanlık dışı izolasyonundan serbest bırakılması.  Kürt halkı figürüne, Türk toplumunda hak ettiği konum ve yer verildiğinde ve Irak dağlarından gelen eski savaşçılar tehlikeye atılmadan geri dönebildiklerinde, bu ülkenin demokratikleşmesi gerçekleşecektir. Gerçek bir şansınız var ve bu şans size geliyor.”

Konferansta bugün uzmanlar ve dünyanın farklı ülkelerinden barış mücadelesiyle tanınan isimler sunum yapacak.

Öcalan demokratik entegrasyon için 3 ilke açıkladı

Benzer Haberler

Abdi, Jerusalem Post’a konuştu |

Şara’dan gerçek değişim görmemiz gerek, sadece vaat değil

Barış ve Demokratik Toplum Konferansı |

Demirtaş ve Yüksekdağ’dan mesaj: Süreç halkların onurlu birliğini sağlayacak

Barış ve Demokratik Toplum Konferansı |

Öcalan'ın çağrısı büyük bir dönüm noktası

“Başarmanın eşiğindeyiz” |

Uçum: Geçiş sürecinin en önemli aşamasındayız