Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Gezi 12 yaşında I

'Bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine'ydi

Gezi 12 yaşında I

Türkiye’nin yakın geçmişindeki en büyük kitlesel eylemi olan Gezi Parkı direnişinin üzerinden 12 yıl geçti. Mayıs 2013’te başlayan ve 20 gün süren eylemler, Türkiye’nin dört bir yanına yayıldı. 12 yıl sonra hala Gezi davası, soruşturmaları, tutuklamaları devam ediyor… Halklar için direniş olan Gezi, iktidar için ise hala korku olmaya devam ediyor.

HABER MERKEZİ – İstanbul Taksim’deki Gezi Parkı’nın Asker Ocağı Caddesi’ne bakan duvarının bir kısmı 28 Mayıs 2013’te yıkıldı ve beş ağaç yerinden söküldü. Yaklaşık 70 kişi ve Taksim Dayanışması üyeleri, parkın yıkılmasına tepki göstererek iş makinalarının önünde durdu, sosyal medya üzerinden toplanma çağrısı yaptı.

HDP Milletvekili Sırrı Süreya Önder, iş makinalarının önüne geçti ve “Hiçbir şey bu ağacın dalından daha kıymetli değildir” diyerek, iş makinelerinin çalışmasını durdurdu. Polisin hedefindeydi artık. Polisin hedef gözeterek attığı gaz fişeğiyle yaralandı.

 

GEZİ: HALKLAR İÇİN BİR DİRENİŞ, İKTİDAR İÇİN KABUS

Gezi eylemlerinin en hararetli günleri Tv kanallarında canlı yayınlanıyordu. Parkta ağaç nöbetinde olan aktivistlerin çadırları yakıldı. Bu görüntülerden sonra eylemler kısa sürede İstanbul sınırlarını aştı ve tüm ülkeye yayıldı: Türkiye ve Kürdistan’da herkes bir ağacın gölgesi altında iktidara duyduğu öfkeyi birleştirmeye başlamıştı. Gezi, bir ağacın hikayesiyle hükümet karşıtı bir kimlik kazandı.

Yaklaşık 3 hafta süren Gezi eylemlerinde polisin orantısız gücü nedeniyle 8 kişi yaşamını yitirdi, 10 bine yakın insan yaralandı, yüzlerce kişi tutuklandı.

×Yaşamını yitirenler

20 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş, 26 yaşındaki Ethem Sarısülük, 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz, 22 yaşındaki Ahmet Atakan, 21 yaşındaki Hasan Ferit Gedik, 15 yaşındaki Berkin Elvan, 22 yaşındaki Abdullah Cömert ve 18 yaşındaki Medeni Yıldırım

ERDOĞAN’IN GEZİ İNCİLERİ

Erdoğan ise daha sonra sloganlaşacak olan “çapulcu” ifadesini de ilk kez kullandı. İstanbul’da yaptığı bir konuşmada, “Açık söylüyorum; birkaç tane çapulcunun o meydana gelip insanımızı, halkımızı yanlış bilgilendirmek suretiyle tahrik etmesine pabuç bırakmayacağız” dedi.

Zaten daha sonra “Polise saldırı emrini ben verdim” sözleri ile hafızalara kazınacaktı.

Ankara’daki bir konuşmasında, “Kızılay’da, Sıhhiye’de, yok şurada yok burada, artık bu eylemlere son verilmesini özellikle rica ediyorum. Bir derdiniz varsa, temsilcilerinizi seçersiniz ben dahi kabul ederim ama aynı şekilde devam ederseniz anladığınız dilden konuşmak zorunda kalırım” dedi. Ayrıca, polisin Beşiktaş’ta yoğun müdahalesi sırasında Dolmabahçe Bezm-i Alem Camisi’ne sığınan eylemcilerin “içeri ayakkabılarla girdiği ve içeride içki içtikleri” iddiasını ortaya attı.

Ancak daha sonra bu iddia Yeni Şafak gazetesi yazarı Süleyman Gündüz ve cami imamı Halil Necipoğlu tarafından yalanlandı. Necipoğlu daha sonra başka yere atandı.

Cami meselesi üzerinden başörtülü bir kadının taciz edildiği, üzerine işendiği haberi servis edildi. Senaryoya göre 25 yaşında bir kadın, İstanbul’un Kabataş semtinde bebeğiyle birlikte eylemcilerin saldırısına uğradığını ve “belden yukarısı çıplak, ellerinde deri eldivenler, başlarında siyah bandanalar bulunan 70-100 kişilik grubun kendisini 52 saniye boyunca dövdüğünü” iddia etti. Çok sayıda liberal ve hükümete yakın gazeteci bu iddiayı köşesine taşıyarak destek verdi. Saldırı iddiaları ile ilgili soruşturma başlatıldı.

Olay gününe ait kayıtlarda herhangi bir saldırıya dair görüntülerin olmadığı ortaya çıkarken, savcılık daha sonra herhangi bir delil bulunamadığı için soruşturmayı kapattı. Ama olmayan bir olayı varmış gibi savunan dönemin bazı ünlü gazetecileri “unutulmadı”.

12 YIL SONRA HALA AYNI KORKU

Erdoğan, aradan geçen 12 yılda her fırsatta Gezi’yi hedef almayı sürdürdü. Bir yandan türlü hukuksuzluklarla Gezi Davası’nda tutuklamalar başlarken diğer yandan Gezi’ye katılan yurttaşlar iktidar tarafından sık sık “terör” ile ilişkilendirmek istendi.

Açılan soruşturma kapsamında 16 kişi hakkında iddianame hazırlandı. 657 sayfalık iddianamede Gezi Parkı protestoları “bir darbe kalkışması” olarak tanımlandı. Sanıklara, “protestoları örgütlemek ve finanse etmenin” yanı sıra “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme” suçlamaları da yöneltildi.

Gezi Parkı davasında aktivist, iş insanı Osman Kavala’ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis ve Ayşe Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ile Yiğit Ali Ekmekçi’ye verilen 18’er yıl hapis cezaları Aralık 2022’de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi tarafından onandı.

Kavala, 1 Kasım’da tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderildi. Tutuklamaya iki gerekçe gösterildi: Gezi eylemleri bağlamında ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ ve 15 Temmuz darbe girişimi bağlamında ‘anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs.’ Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 10 Aralık 2019’da Kavala’nın derhal salıverilmesi yönünde karar verdi. Ancak bu karar uygulanmadı.

Yargıtay, 28 Eylül 2023’te Osman Kavala’nın ağırlaştırılmış müebbet, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku’nun 18’er yıl hapis cezasını onadı. Ali Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi ve Ayşe Mücella Yapıcı hakkında verilen 18’er yıl hapis cezalarıysa bozuldu.

Silivri Cezaevi’nde bulunan Can Atalay, Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) milletvekili adayı oldu ve 14 Mayıs 2023’te yapılan genel seçimde Hatay’dan Milletvekili seçildi. Buna karşın Atalay, Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmayarak tahliye edilmedi.

Gezi Parkı eylemleriyle ilgili 2013 yılında herhangi bir işlem yapılmayan bazı isimler hakkında, olayların üzerinden 12 yıl geçtikten sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yeni bir soruşturma başlatıldı. Soruşturmanın odağında menajer Ayşe Barım yer alırken, ünlü oyuncular Halit Ergenç ve Rıza Kocaoğlu da dosyada “yalancı tanık” olarak suçlandı. Barım tutuklandı, Ergenç ve Kocaoğlu’na 1 yıl 10 ay ceza verildi.

İBB OPERASYONU VE GEZİ RUHU

19 Mart 2025’te, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne dönük “yolsuzluk” operasyonu başlatan iktidarın karşısında bu kez, Gezi direnişi sırasında çocuk olan gençler vardı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, CHP’li İstanbul belediye başkanlarına yapılan operasyonlar, liseli, üniversiteli gençleri sokağa döktü. Ancak Gezi’ye oranla daha “kontrollü” sayılan bu eylemler kısa sürede sönümlendi, yerini CHP’nin haftalık mitinglerine bıraktı.

Analistler Saraçhane’de başlayıp, tüm Türkiye’ye yayılan bu eylemlerde başlangıçta bir Gezi ruhu olduğunu söylese de, politik olarak benzemezlerin biraradalığı yerine daha milliyetçi bir ruh hakimdi. Nitekim kısa sürede eylemler iktidarı sarsmayacak bir hizaya çekildi ve bitti.

Ama Gezi 12’inci yılında hala hafızalarda.

 

Benzer Haberler