İsrail’in Humus’a dönük son hava saldırısı, Suriye Arap Ordusu Hava Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Asım Havvari’nin Türkiye ziyaretinin hemen ardından geldi. Söz konusu saldırıda Türkiye’nin Suriye’ye gönderdiği silahların vurulduğu belirtiliyor. İsrail hem hedeflrin belirlendiğini hem de isabetli bir şekilde vurulduğunu anlatıyor. Zaten Netenyahu daha önce ‘Suriye’de kiminle mücadele ettiğimiz biliyoruz’ demişti. Peki bu durum İsrail’in Suriye hedefleri ve Suriye’nin geleceğine dair ne anlatıyor?
Doğan CİHAN
Beşar Esad döneminde Suriye, İran’ın bölgedeki stratejik hedeflerine hizmet eden kritik bir lojistik ve ideolojik kanal olarak işlev gördü. Rejim, ülke topraklarını ve askeri-bilimsel altyapısını; gelişmiş silahlar, insansız hava araçları, balistik füzeler ve diğer mühimmatların üretimi için kullandı. Bu cephaneliğin büyük bir bölümü Lübnan’daki Hizbullah’a aktarıldı.
8 Aralık 2024 tarihinde Esad rejiminin tasfiye edilmesi ve Şam’da selefi, cihatçı ve radikal çizgideki Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) lideri Ahmed el Şara’nın geçici hükümetin başına gelmesi, Suriye ile 235 kilometrelik kara sınırı bulunan İsrail açısından yeni ve alışılmadık bir stratejik tabloyu beraberinde getirdi. İsrail, sınırında radikal geçmişe sahip bir yönetimle karşı karşıya kaldı. İsrail zaman kaybetmeden henüz Şara Şam’a gelmeden 6 Aralık’ta Suriye’ye kara harekatı düzenleyerek, önceden hazırlamış olduğu aşikar olan ‘Suriye Stratejik Hedeflerini’ devreye koymuş oldu.
Esad rejiminin devrilmesinin hemen ardından, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, 1974 tarihli BM Silahsızlanma Gözlem Gücü (UNDOF) anlaşmasını artık tanımayacaklarını bildirdi. Esad’ın gidiş kargaşası ve Şara öncülüğündeki cihatçı grupların Şam’a gelmesi endişesi içerisinde olan Netanyahu, Golan Tepelerinde konuşlanarak, İsrail ordusuna “Rejim ordusunun terk ettiği mevzileri devralarak sınır hattında hiçbir düşman gücünün yerleşmesine izin verilmemesi” talimatını verdi. Bu adımın “uygun bir düzenleme bulunana kadar geçici” olacağı ifade edilse de, gelişmeler bunun yalnızca başlangıç olduğunu gösterdi.
İsrail güçleri kısa sürede 235 kilometrekarelik sınır şeridinin tamamını kontrol altına aldı. Ardından İsrail Hava Kuvvetleri, rejime ait silah depolarını hedef alarak, Suriye ordusunun kalan kapasitesini ciddi şekilde zayıflatmayı amaçlayan kapsamlı bir hava harekâtı başlattı. Bu operasyon, İsrail tarihinin en büyük hava saldırılarından biri olarak kayıtlara geçti.
İsrail’in Suriye’deki ‘Yeni Güvenlik Stratejisi’
Başlangıçta ulusal güvenlik söylemiyle gerekçelendirilen müdahaleler, zamanla İsrail’in Suriye’nin güneyindeki geniş toprakları fiilen silahsızlandırma ve Esad sonrası geçiş sürecinin güvenlik mimarisini şekillendirme çabasına dönüştü. İsrail, bu hedef doğrultusunda hem doğrudan askeri operasyonlar hem de açık tehdit mekanizmaları kullanarak bölgedeki etkisini artırdı.
İsrail, rejimin çöküşünden sonraki altı ay içinde sınır hattındaki askeri varlığını genişletti; Kuneytra ve Dera’daki birliklere yönelik saldırılar düzenledi. İsrail nüfuzu, kara harekâtları, yoğun hava bombardımanları ve sahadaki faaliyetleriyle ülkenin iç bölgelerine kadar yayılmaya başladı. Son gelişmelere göre İsrail, Şam’a yaklaşık 22 kilometre mesafede bulunan güneydeki Qatana (Katana) bölgesinde varlık göstermeye başladı. Bu hamle, İsrail’in Suriye içindeki askeri ve stratejik nüfuzunu daha da derinleştirdiği yönündeki değerlendirmeleri güçlendiriyor.
Qatana’nın konumu, başkent Şam’a olan yakınlığı nedeniyle hem sembolik hem de operasyonel açıdan dikkat çekici. Bölgedeki gelişmeler, İsrail’in Suriye’deki yeni güvenlik mimarisine doğrudan müdahil olma stratejisinin bir parçası olarak yorumlanıyor.
İsrail’in Sahada Gerçeklik İnşası
İsrail’in 1948’deki kuruluşundan bu yana değişmeyen stratejik yaklaşımı, kontrol altına aldığı toprakları kolay kolay terk etmemesiyle dikkat çekiyor. 2000 yılında Güney Lübnan’dan çekilmesi, Hizbullah’ın uzun soluklu ve etkili gerilla harekâtının sonucunda gerçekleşmiş istisnai bir durum olarak öne çıkıyor.
Hava Kuvvetleri Komutanı Ankara’da
Suriye Arap Ordusu Hava Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Asım Havvari’nin 8 Eylül 2025 tarihinde gerçekleşen resmi ziyareti kapsamında Ankara’da Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ziya Cemal Kadıoğlu ile bir araya geldi.
Ziyaretin, Türkiye’nin daveti üzerine düzenlendiği bildirilirken, görüşmede bölgesel güvenlik konuları ve askeri iş birliği olanaklarının ele alındığı aktarıldı.
Bu görüşme hem Türkiye’nin davet etmesiyle hem de Havvari’nin cihatçı geçmişi ve kimliğinin üzerine bulunan soru işaretleri nedeniyle dikkatleri çekti.
İsrail Saldırıları ve Türkiye-Suriye Mutabakatı Arasındaki Bağlantı
Dün gerçekleşen görüşmeyi anlamlandırmak için öncelikle Türkiye ile Suriye arasında imzalanan Askeri İş Birliği Mutabakatı’na bakmak gerekiyor. Mutabakatın içeriği incelendiğinde, İsrail Hava Kuvvetleri’nin aynı akşam ve gece saatlerinde Lazkiye, Humus ve Palmira’da gerçekleştirdiği hava saldırılarının hedef seçimi daha net anlaşılabiliyor.
İsrail’in bombaladığı askeri noktalar ve silah depoları, Türkiye ile Suriye arasında imzalanan mutabakat kapsamında teknik destek sağlanması ve belirli silah sistemlerinin teslimi planlanan bölgelerle örtüşüyor. Bu durum, İsrail’in söz konusu iş birliğini bölgesel dengeleri tehdit eden bir gelişme olarak değerlendirdiğini ve askeri müdahaleyle yanıt verdiğini gösteriyor.
Mutabakata Dair
13 Ağustos’ta Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler, Türkiye’ye resmi ziyarette bulunan Suriye Savunma Bakanı Murhef Ebu Kasra ile Ankara’da bir araya geldi. Görüşmenin ardından iki bakan, Ortak Eğitim ve Danışmanlık Mutabakat Muhtırası’nı imzaladı.
Mutabakat; askeri personel eğitimi, siber savunma, terörle mücadele, lojistik destek ve komuta–kontrol sistemlerinin modernizasyonu gibi kapsamlı alanları içeriyor. Türk uzmanların sahada Suriye ordusuna teknik destek sağlayacağı ve belirli silah sistemlerinin teslimiyle ilgili eğitimler vereceği bildirildi.
Bu kapsamda; Ağustos 2025’te imzalanan güvenlik anlaşma kapsamında Türkiye, Suriye asker ve polislerine eğitim vermeye başladı. Bu adım, Suriye silahlı kuvvetlerinin yeniden yapılandırılması sürecinde kritik bir eşik olarak değerlendiriliyor.
Eğitim Faaliyetleri Başladı
Şu anda yaklaşık 300 Suriyeli personel, Türkiye’nin orta ve doğu bölgelerinde bulunan iki askeri kampta eğitim görüyor. Eğitim programı, hem askeri hem de iç güvenlik alanlarını kapsıyor. Katılımcılar arasında subay adayları, polis teşkilatı mensupları ve özel harekât birimleri yer alıyor.
Eğitimler, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Jandarma Genel Komutanlığı tarafından yürütülüyor. Programın kısa vadede 5 bin, uzun vadede ise 20 bin Suriyeli personeli kapsayacak şekilde genişletilmesi hedefleniyor.
Askeri Danışmanlık ve Silah Desteği
Anlaşma, yalnızca eğitimle sınırlı değil. Türkiye, Suriye’ye askeri danışmanlık, teknik uzmanlık ve teçhizat desteği de sağlıyor. Bu kapsamda:
– Modern silah sistemleri ve lojistik malzemeler gönderiliyor.
– Ortak tatbikatlar ve saha gözlemleri planlanıyor.
– Suriye Savunma Bakanlığı yetkilileri, Türk askeri kurumlarını ziyaret ederek bilgi alışverişinde bulunuyor.
Stratejik Konuşlanma Görüşmeleri Sürüyor
Ankara ve Şam, Türk birliklerinin en az üç büyük Suriye üssüne konuşlandırılmasını içerebilecek daha geniş bir savunma paktı üzerinde de görüşmeler yürütüyor. Bu üslerin Lazkiye, Hama ve Deyrizor bölgelerinde olabileceği iddia ediliyor.
İsrail’in Lazkiye’ye Yönelik Hava Saldırıları: Stratejik Bölge Yeniden Hedefte
İsrail, 8 Eylül’ü 9 Eylül’e bağlayan gece Suriye’nin batısında yer alan Lazkiye bölgesine yönelik hava saldırılarını yoğunlaştırdı. Akdeniz kıyısında bulunan ve önemli bir ticaret limanına ev sahipliği yapan Lazkiye, hem coğrafi konumu hem de son dönemde yaşanan gelişmeler nedeniyle stratejik bir kent olarak öne çıkıyor.
Mart ayında, Ahmed el-Şara liderliğindeki Suriye Savunma Bakanlığı’na bağlı güçlerin bölgede Alevi sivillere yönelik saldırıları, Lazkiye’deki rejim şiddetini yeniden gündeme taşıdı. Bu olaylar, İsrail’in bölgedeki askeri hedeflerini genişletmesine zemin hazırladı.
İsrail, daha önce de Lazkiye’de konuşlu Savunma Bakanlığı’na bağlı 84. Tümene yönelik hava saldırıları düzenlemişti. Bu tümende, Çeçen, Kazak, Uygur, Kırgız, Türkmen ve Özbek kökenli yabancı radikal savaşçılardan oluşan unsurların bulunduğu biliniyor.
Son saldırılarda İsrail savaş uçakları, Lazkiye’ye bağlı Sqoubin kasabasındaki askeri kışlaları hedef aldı. Bombardımanda, Suriye ordusunun 107. Tugayı’na ait bir askeri üs vuruldu. Üste füze depoları ve mühimmat ambarlarının yer aldığı bilgisi paylaşıldı.
Lazkiye’nin demografik yapısı da dikkat çekici: Alevi ve Hristiyan inancına sahip Suriyeli toplulukların yoğun olarak yaşadığı bu bölge, İsrail’in son dönemdeki hava operasyonlarında öncelikli hedef haline gelmiş durumda.
Bu gelişme, İsrail’in Suriye’deki askeri varlık ve istihbarat faaliyetlerini kıyı bölgelerine doğru genişletme stratejisinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Bölgedeki demografik yapı ve askeri altyapı, Lazkiye’yi hem sembolik hem de operasyonel açıdan kritik bir konuma taşıyor.
Humus: İsrail’in Stratejik Hedefleri Arasında Öne Çıkan Kent
İsrail, Esad rejiminin çöküşü ve Ahmed el-Şara liderliğindeki yeni yönetimin kurulmasından önce Suriye’ye yönelik stratejik hedeflerini belirlemiş ve bu doğrultuda kapsamlı bir askeri planı hayata geçirmiştir. Güney Suriye’ye yönelik kara operasyonları ve ülke geneline yayılan hava saldırıları, İsrail’in bölgedeki güvenlik ajandasını sahaya yansıttığı adımlar olarak öne çıkıyor.
Bu çerçevede Humus kenti, İsrail’in hava saldırılarına en fazla maruz kalan yerleşimlerden biri haline geldi. Suriye’nin batı-kuzeybatı kesiminde yer alan Humus, hem askeri altyapısı hem de lojistik konumu nedeniyle stratejik bir hedef olarak değerlendiriliyor.
İsrail’in Humus’a yönelik saldırılarında, özellikle Savunma Bakanlığına bağlı birliklerin konuşlandığı noktalar, mühimmat depoları ve radar sistemleri hedef alınıyor. Kentin bu yoğun bombardımana uğraması, İsrail’in yeni rejimin askeri kapasitesini sınırlama ve bölgesel dengeyi kendi lehine yeniden şekillendirme stratejisinin bir parçası olarak görülüyor. İsrail, Suriye’de Türkiye Menşeli Silah Sistemlerini Hedef Aldı
Yerel kaynaklara göre, İsrail Hava Kuvvetleri 8 Ağustos gecesi Suriye’de Ahmed El-Şara liderliğindeki rejime yeni teslim edilen Türk yapımı silah sistemlerine yönelik bir dizi hava saldırısı gerçekleştirdi. Operasyonlar Humus, Lazkiye ve Palmira bölgelerinde yoğunlaştı.
İsrail’e yakın kaynaklar ise Türkiye’nin Suriye’deki cihatçı unsurlara kısa menzilli hava savunma sistemleri sağladığını ve bu sistemlerin İsrail için doğrudan tehdit oluşturduğunu ileri sürdü. İsrailli kaynaklar, saldırıların sınır güvenliğini koruma ve rejimin askeri kapasitesini sınırlama amacı taşıdığı belirtildi.
Palmira’daki son saldırıda, El Şara rejiminin yeni teslim aldığı bir başka hava savunma sistemi hedef alındı. Bu operasyonlar, Türkiye ile Suriye arasında gelişen askeri iş birliğine karşı İsrail’in sahadaki doğrudan tepkisi olarak değerlendiriliyor.
Öte yandan İsrail ordusu, 25 Mart tarihinde Palmira Askeri Havaalanı ve T-4 Hava Üssü’ne yönelik ayrı bir hava saldırısı düzenlediğini duyurmuştu. Bu üslerde daha önce Türk Silahlı Kuvvetleri’nin konuşlandığı ve çeşitli hava savunma sistemlerinin yerleştirildiği bildirilmişti. Bazı kaynaklar, sistemlerin kurulumu sırasında görevli iki mühendisin hayatını kaybettiğini de aktarmıştı.
Türkiye tarafından konuya ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.
İsrail’in Suriye’deki varlığı ve stratejik hedefleri-Doğan Cihan