Anayasa Mahkemesi AYM, Taybet İnan başvurusunu ‘süre aşımı’ gerekçesiyle reddetti. Dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin önüne gidecek. Taybet İnan için adalet mücadelesi sürerken hukukçular, bundan sonra atılacak adımları, AYM’nin tutumunu ve AİHM’in geçireceği sınavı anlattı.
Anayasa Mahkemesi (AYM), cenazesi Şırnak’ın Silopi ilçesinde 7 gün boyunca sokakta bekletilen Taybet İnan hakkında yapılan yaşam hakkı ihlali başvurusunu ‘süre aşımı’ gerekçesiyle reddetti. AYM’nin bu kararı cezasızlık tartışmalarını yeniden gündeme taşırken, hukukçular bunun ne ilk ne de son örnek olacağını vurguluyor.
Hacı BİŞKİN
Peki, AYM’nin bu kararlarının arkasında yatan nedenler ne? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) bu tür başvurulara nasıl yaklaşıyor, bu dosya özelinde nasıl bir sınav verecek?
BAŞVURU NEDEN REDDEDİLDİ?
Cansız bedeni tam 7 gün boyunca sokak ortasında bekletilen 9 çocuk annesi Taybet İnan için yapılan başvuru, AYM tarafından “süre aşımı” gerekçesiyle reddedildi. Kararın ardından dava AİHM’e taşınacak.
İnan ailesinin avukatı Ramazan Demir, AYM kararını Nûmedya24‘e değerlendirdi:
דAYM, 90’lı yıllardaki faili meçhul dosyalarını incelememek için kullandığı bahaneyi bu dosyada da kullandı. O davalarda 20-30 yıl boyunca dosya bekletiliyor, sonra da ‘soruşturmanın etkisiz olduğunu anladığınız anda AYM’ye başvurmalıydınız’ diyerek süre aşımı kararı veriliyordu. Taybet İnan dosyasında da aynı gerekçeyi kullandı. Ancak etkili soruşturmanın ne zaman yürütülmediğinin anlaşılacağına dair net bir ölçüt yok. AYM, belirsiz bir içtihat üzerinden dosyaları incelemekten kaçınıyor.”
Demir ayrıca şunları ekledi:

“Savcılık dosyasında işlemler sürüyor gibi görünüyor. Gelen-giden evraklar oluyor, dosya açık kalıyor. Mağdur da doğal olarak soruşturmanın sonucunu bekliyor. Ancak AYM, başvurucuya ‘savcılığın etkili soruşturma yürütüp yürütmediğini denetleme’ yükümlülüğü yüklüyor. Bu hem belirsiz hem de mağdur açısından imkânsız bir durum.”
“AİHM’İN ONAYLAMAYACAĞINI DÜŞÜNÜYORUZ”
Taybet İnan davası AİHM’e taşınacak. Ancak daha önce yaşam hakkı ihlallerine ilişkin yapılan başvurular göz önüne alındığında, dosya hakkında birçok soru işareti sürüyor. Avukat Demir, bu durum için, “AYM’nin içtihadındaki belirsizlik ve mağdurdan beklenen imkânsız sorumluluklar, AİHM tarafından onaylanmayacaktır” dedi.
Peki, bu davalarda AYM ve AİHM kararları Kürtlere yönelik sistematik hak ihlallerine karşı caydırıcı bir mekanizma oluşturuyor mu? Demir bu soruya şöyle yanıt verdi:
דMaalesef oluşturmuyor. Sokağa çıkma yasakları dosyalarında AYM devleti rahatsız edecek kararlar almak istemiyor, devletin beyanlarını esas alıyor. AİHM de AYM’yi çiğnemek istemiyor. Olan mağdura oluyor; yıllarca süren hukuk mücadelesinde yalnız ve yüzüstü bırakılıyor.”
EREN KESKİN: CEZASIZLIK BİR DEVLET POLİTİKASIDIR
İnsan hakları avukatı ve İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin de AYM’nin bu başvuruyu reddetmesinde haklı bir gerekçenin oluşturmadığını söyledi. “Bu, failin devlet güçleri olduğu suçlardaki cezasızlık politikasının bir devamı” diyen Keskin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Soruşturmanın etkisiz hale geldiğinin tespitini kim yapacak? AYM, cezasızlık politikasını nasıl sürdürebiliriz diye düşünerek bu kararı verdi. Bu hukuki değil, siyasi bir karardır. Bölgede sokağa çıkma yasakları döneminde yapılan suç duyuruları ilerlemedi. Bu bir devlet politikasıdır. Türkiye birçok uluslararası sözleşmeye taraf ama iç hukuk kurumları insan hakları ihlallerini örtmekte. Zamanaşımı da bu örtünün en büyük parçası.”
“AİHM DÜNYADAKİ SAĞCILAŞMADAN ETKİLENİYOR”

Keskin, AİHM’in de geçmişe göre daha etkisiz kaldığını belirtti: “90’larda AİHM çok daha güçlü kararlar veriyordu, tedbir kararları bizim için çok değerliydi. Ancak bugün durum farklı. AİHM de dünyadaki sağcılaşmadan etkileniyor. Örneğin, gözaltında kaybetme davalarında eskiden Türkiye’yi mahkûm eden kararlar çıkıyordu. Şimdi bu pek olmuyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. maddesi ayrımcılığı düzenliyor. Kürtlere yönelik hak ihlallerinde bugüne kadar Türkiye bu maddeden hiç mahkûm edilmedi. Bu bile gerçeği gösteriyor.”
İÇ HUKUK YOLU TÜKENDİ, AİHM NE YAPACAK?
AİHM, daha önce yapılan birçok başvuruyu reddetmişti. Bugüne kadar kamuoyuna yansıyan ve avukatların verdiği bilgilere göre sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili AİHM’e toplamda 34 başvuru yapıldı.
Adalet Bakanlığı, tarafından hazırlanan yazılı görüşler, 13 Temmuz 2017’de AİHM’e iletildi. AİHM, yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine dair yapılan bu 34 başvuru arasından daha önce 2 başvuruyu duruşmalı olarak incelemeye karar verdi.
Strazburg’da 13 Kasım 2018’de görülen duruşmanın ardından AİHM, 29 Ocak 2019’da açıkladığı kararlarla söz konusu 2 başvuruyu kabul edilemez buldu.
Kararda, AİHM’den önce şikayetlerini Türkiye’deki mahkemeleri önünde dile getirmeleri gerektiği belirtildi. Bu kapsamda özellikle AYM’ye yapılan bireysel başvurularla ilgili incelemenin henüz sürdüğüne işaret edildi. Kararda, AYM’nin “tüketilmesi gereken ve etkili iç hukuk yolu” olduğu vurgulandı.
AİHM, 4 Nisan 2019 tarihinde verdiği kararlarla, daha önceki kararlarına atıfta bulunarak AYM önündeki başvuruların henüz inceleme aşamasında olduğunu, bu nedenle etkili iç hukuk yollarının tüketilmediğini belirtti ve diğer 32 başvuruyu da kabul edilemez bulmuştu.
Şu an ise gözler, AİHM’in Taybet İnan için başvuru yapıldıktan sonra vereceği kararda olacak.
Cenazesi 7 gün sokakta bırakılmıştı | Taybet İnan başvurusuna AYM’den ret