Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Gazze’de savaşın ekolojik bedeli I

Doğa kiminle anlaşacak?

Gazze’de savaşın ekolojik bedeli I

İsrail ve Hamas arasında ateşkes sağlandı. İsrail’in “yakıp yıkma” taktiği yalnızca insan yaşamını değil, tüm bir ekolojik sistemi de hedef aldı. Fakat Gazze’de artık ne su içilebilir ne de toprak ekilebilir durumda. Geriye yalnızca kül ve yoksulluk kaldı.

HABER MERKEZİ- İki yıl süren kanlı çatışmaların ardından 9 Ekim’de İsrail ve Hamas, Gazze’de ateşkes anlaşmasına vardı. Anlaşma, İsrailli rehinelerin ve Filistinli mahkûmların serbest bırakılmasını, ayrıca insani yardımın Gazze’ye girmesini öngörüyor. Ancak bölgede kimse henüz “barış” kelimesini telaffuz etmeye cesaret edemiyor. Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre 68 binden fazla insanın öldüğü bu savaş, yalnızca kentleri değil, tarımı, doğayı ve yaşamı da yerle bir etti.

© Philippe Pernot / Reporterre

Gazze’nin çevresinin kasıtlı ve sistematik biçimde tahrip edilmesi, İsrail’in Ekim 2023’ten bu yana yürüttüğü askeri kampanyanın temel unsurlarından biri haline geldi. Yoğun nüfuslu bölgelerde ağır patlayıcı mühimmatın kullanımı, şehri devasa bir enkaz yığınına dönüştürdü. Bu bombardımanlar, yalnızca binaları değil, çevresel açıdan hayati öneme sahip altyapıyı da hedef aldı: Su arıtma tesisleri, kanalizasyon hatları, yağmur suyu toplama sistemleri ve atık yönetim merkezleri büyük ölçüde kullanılamaz hale geldi. Bombalamalar, buldozerlerle yıkım derken 2 yılda 2 milyona yakın insan yerinden edildi.

Bu sayılara ek olarak  tarım arazilerinin yüzde 80’i yok edildi, meyve bahçelerinin yüzde 97’si kül oldu. Bölgenin sembollerinden sayılan zeytinin kaderi Afrin’le aynı oldu: 40 binden fazla zeytin ağacının yakıldığı düşünülüyor.

“YAŞAMI İMKÂNSIZ KILMAK İÇIİ TASARLANMIŞ BİR STRATEJİ”

Reporterre’e konuşan Gazze Ulusal Çevre ve Kalkınma Enstitüsü direktörü Dr. Ahmed Hilles, “Gazze’de İsrail’in amacı sadece bizi yenmek değil, yaşamı imkânsız hale getirmek,” diyor : “Tüm altyapı, tarlalar, su kaynakları yok edildi. Gazze artık bir hayalet şehir.”

“Bu yalnızca bir savaş değil, bir ekolojik soykırım,” diyor Hilles. “Bombalar kadar kirlenmiş su, hastalık ve tarımın çöküşü de insanları öldürüyor.”

DOĞANIN SÖMÜRGELEŞTİRİLMESİ

Bölgedeki çevre tarihçileri, bu yıkımın kökeninin çok daha eskiye uzandığını söylüyor. Beytüllahim’deki Filistin Doğa Tarihi Müzesi’nin direktörü ve Filistin Biyoçeşitlilik Enstitüsü’nün kurucusu Mazin Qumsiyeh’e göre doğayı kontrol etmek, Filistin’in sömürgeleştirilme sürecinin merkezindeydi.

“İngiliz mandası döneminde bile toprak, sömürgecilik projesinin temeliydi,” diyor Qumsiyeh. “1948’deki Nakba’da yüzlerce köy boşaltıldı, yüzbinlerce kişi sürüldü. Ardından ekosistem de dönüştürüldü: incir ve zeytin ağaçları Avrupalı çamlarla değiştirildi.”

Sonuç, yalnızca kültürel değil, biyolojik bir kayıptı. Nakba’dan sonra bölgeye özgü leopar, çita ve balıkçı baykuşu gibi türler ortadan kayboldu. Bugün Batı Şeria’da 250’den fazla kontrol noktası, tarım alanlarını bölerken, yasadışı yerleşimler toprağı parça parça yutuyor.

×Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) kuruluş belgesi Roma Statüsü’ne göre, “tahmin edilen somut ve doğrudan askeri avantajlara kıyasla, aşırı olacak şekilde, sivillerin yaralanmasına veya ölmesine veya sivil nesnelerin zarar görmesine yol açacağı ve geniş çapta, uzun vadeli ve ağır bir biçimde doğal çevreye zarar vereceğinin bilincinde olarak saldırı başlatılması” savaş suçu olarak değerlendiriliyor.

DOĞAYI BİR SAVAŞ ENSTRÜMANINA DÖNÜŞTÜRMEK

İsrail’in çevresel yıkımı sadece Gazze veya Lübnan’la sınırlı değil. Yangınlar, beyaz fosfor, dinamitleme, tarım arazilerinin sistematik tahribi… İsrail’in ‘güvenlik bölgesi’ yaratma bahanesiyle yürüttüğü eko-kırımın ayak izleri.

© Philippe Pernot / Reporterre

Amaç belli: İnsanla toprak arasındaki bağı koparmak, köyleri boşaltmak ve toprağı zehirlemek…

Ürdün’den Suriye’ye uzanan coğrafyada tarım alanları, ormanlar ve su kaynakları sistematik biçimde zarar gördü. İsrail ordusu, Eylül 2024’te Suriye sınırında 400 km²’lik bir bölgeyi işgal etti; tarlalar yıkıldı, kuyular kurutuldu.

Sonuç olarak Gazze’de hava, su ve toprak ciddi biçimde kirlendi; gürültü ve toksik atık kirliliği kritik seviyelere ulaştı. Nüfusun yaklaşık yüzde 90’ının zorla yerinden edilmesiyle birlikte, Filistinli kurumların çevresel yıkımı önleme ya da etkilerini hafifletme çabaları da fiilen imkânsız hale geldi.

YAŞAMI ÖRGÜTLEYEBİLMEK MÜMKÜN

Bu kara tablonun yanında umut verici hareketlenmeler de var: Agroekolojiye dayalı yeniden inşa hareketi aktivistleri, çiftçiler ve bilim insanları, tarımı ve doğayı yeniden canlandırmak için sınır ötesi projelerde bir araya geliyor, savaş kalıntıları arasında sürdürülebilir bir yaşamı örgütlemeye çalışıyorlar.

Anlaşmanın kırılganlık testi biter bitmez de sahaya inecekler. İsrail’in hedef aldığı, yerel gıda üretiminin temelini oluşturan çiftlikler ve seralar yeniden kurulacak. Ancak yüzbinlerce ton kimyasal bombanın zehirlediği toprak ve suyun kendini temize çekmesi daha uzun zaman alacak.

Benzer Haberler