Ziya Gökalp’in Anayasa Notları, Türkler, Kürtler ve Lazlar[i]
Namık Kemal DİNÇ
15 Nisan 1923’te I. TBMM’nin tarihe karışmasından 20 Nisan 1924’e, yani yeni Anayasa’nın kabulüne kadar geçen süre; çoğulculuktan çoğunlukçuluğa, sonrasında tekçiliğe evrilen süreçte önemli bir merhaledir.
“Kız gibi bir meclis”
Daha I. TBMM kapanmadan, gazeteci İsmail Habip Sevük’le sohbetinde Mustafa Kemal “kız gibi bir meclis” istediğini söylemiştir[ii]. Zira Meclis’in kapanmasına sebep Lozan tartışmalarıdır ve mebusların sert muhalefetinden Mustafa Kemal rahatsızdır.
Ağır baskı koşullarında gerçekleşen seçimler sonucunda, bir tek kişi (Gümüşhane mebusu Zeki Kadirbeyoğlu) dışında muhaliflerden kimse II. TBMM’ye giremez. Kürtler, İslamcılar, solcular, yani bilumum muhalifler meclisin dışına atılır ve çoğunlukla askerlerden, eski İttihatçılardan oluşan bir meclis teşkil eder Mustafa Kemal.
I.TBMM’nin çoğulculuğunun tam zıttı bir karakterde olan II. TBMM açılır (11 Ağustos) ve ilk iş olarak Lozan Antlaşması’nı onaylar (23 Ağustos); Ankara’nın başkent oluşunu kabul eder (13 Ekim); Cumhuriyet ilan edilir ve yeni rejimi tanımlayan anayasal değişiklikler yapılır (29 Ekim). 20 Nisan 1924’te yeni Anayasa’yı kabul eder ve rejimin inşası açısından bir merhale tamamlanmış olur.
İstasyon Toplantıları
Yeni anayasa çalışmaları Nisan’dan Ağustos ayına uzanan seçimler sürecinde daha yeni meclis kurulmadan başlatılır. Anayasa hazırlıkları özel bir ekip tarafından gizli yürütülür. Kazım Karabekir, 18 Temmuz 1923 tarihinde günlüğüne şunları not düşer: “İstasyondaki İntihap Komitesine uğradım. Teşkilat-ı Esasiye müzakere olunuyormuş. İkinci müzakere bana haber verilmedi. Hâlbuki hayati bir mesele. Ben tesadüfen bulundum”.
Karabekir, toplantıya katılan hazirun içerisinde bazı bakanların isimlerini sayar, haricinde dönemin önemli milliyetçi simalarından Ağaoğlu Ahmet ve Ziya Gökalp’in de bulunduğunu söyler. Bugüne kadar tarihçilerin İstasyon Toplantıları adını verdiği bu oturumlara katılanların tam bir listesi ve müzakere konuları, tutanakları hakkında resmi bir belge bulunabilmiş değil.
Elimize ulaşan iki önemli metin var. Bunlardan biri, Ziya Gökalp’ın anayasa hazırlık sürecinde tuttuğu notlar, diğeri ise 23 Ekim 1923 tarihinde Vatan Gazetesi’nde, hazırlanan anayasa taslak metninin yayınlanmış hali.
Ziya Gökalp’in Anayasa Notları
Cumhuriyet Müzesi Arşivi’nde bulunan Ziya Gökalp’ın anayasa notlarında; Amerikan Başkanlık sistemi, Mesleki Temsil, Kanunların anayasaya uygunluğu ilkesi, kadın erkek eşitliği ve daha birçok konuda fikirler ileri sürdüğü görülmekte[iii].
Kimlik tartışmaları bağlamında Gökalp’in notlarında iki hususun öne çıktığı söylenebilir. İlki, etnik kimliklerin açıkça yazılmış olması ve Türkiyelilik tabirine yer vermesi; ikincisi ise 1921 Anayasası’nda bulunan muhtariyet fikrinin devam etmesi.
İlginç olan yayınlanan notlar arasında vatandaşlık tanımına dair bir maddenin bulunmaması. Notları bularak bir makalede yayınlayan Ömer Erden, elde ettiği bütün malzemeye dair bilgi vermediği için kesin bir hüküm ileri sürmek imkânsız. Ancak Gökalp’in bir vatandaşlık tanımı yapmadığını düşünmek de mantıklı değil.
Ziya Gökalp’in “Yeni Teşkilat-ı Esasiye Kanunumuz Ne Gibi Esaslara İstinat Etmelidir?” başlıklı notları arasında, iki madde kimlik tartışmaları açısından oldukça önemli. Hiçbirinde numara olmayan maddelerin işaret ettiğim ikisi şunlar:
Madde- Türkler, Kürtler ve Lazlar müstesna olmak üzere dışarıdan gelecek olan Müslüman muhacirlerle yabancıların milli köy ve mahalle kurmalarına müsaade edilmeyecektir.
Madde- Türkiyeliler, dernekler kanunu gereğince hükümete beyanname vererek dernek kurabilirler…
Gökalp’in Anayasa maddesinde Türklerle birlikte Kürtler ve Lazlara da yer vermesi oldukça dikkat çekici. Bu an itibarıyla, cumhuriyet döneminde uygulanacak zora dayalı, tek bir kimlikte bütün grupları eritmeyi hesaplayan bir yaklaşıma mesafeli olduğu söylenebilir.
1919-1923 arasında daha mutedil bir çizgide durduğu, savaş dönemindeki çizgisinden uzaklaştığı görülmekte. 1 Ocak 1923 tarihli “İstimlâl” başlıklı makalesinde Türklerin ve Kürtlerin birbirlerini doğal asimilasyona uğrattığını, ama Araplarla böyle bir etkileşimin olmadığını söylemekte[iv]. Konjonktür itibarıyla doğal asimilasyonu savunan bir noktada duruyor.
İsmi zikredilen üç etnik grubunda yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan, yani dışarıdan gelmemiş (tabi Müslüman) halklardan olması da dikkat çekiyor. Belki de; Türklüğü bir üst kimlik, Kürtler ve Lazları da alt kimlik olarak konumlandırmayı düşünmüştür.
Anayasayı, “kanunların en kutsalıdır” diye kutsayan Gökalp, hayali “turan” dan Türkiyeci bir çizgiye kaymıştır. Hal böyle olunca Kürtlere verilen önem artmıştır. 1922-1923’de Küçük Mecmua dergisinde Kürtlere dair yazdıkları da bunu ispatlamakta.
Bu dönemde Misak-ı Millici bir perspektife sahip olan Gökalp, “Türkler ve Kürtler” başlıklı yazısına şu cümleyle giriş yapar:
“Milli misakımız bize etnografik bir hudut çiziyor. Bu hududun içine alınan yerler nereleridir? İki milletin yani Türkler’le Kürtler’in sakin oldukları yerler”[v].
Devlet Bahçeli kullandıktan sonra kamuoyuna mâl olan “Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir. Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir” sözü de aynı makalenin finalinde yer almakta.
1921 Anayasası’nın muhtariyete yer veren maddelerinin, neredeyse aynıyla Ziya Gökalp’in notlarında yer bulması da ayrıca dikkat çekici. Ömer Erden, Ziya Gökalp’in notları arasından yerel idareye dair beş maddeye yer vermiş, fazlası var mı bilmiyoruz. Bu maddeler 1921 Anayasası’ndaki 11, 12, 13, 14, 15. maddelerin aynısı. Gökalp, sadece vilayet geçen yerde sancak, vali geçen yerde mutasarrıf ismini kullanmış, bir de dilini sadeleştirerek günümüz Türkçesine yaklaştırmış. İşte 11. maddenin Gökalp’in notlarındaki hali:
Madde- Sancakların yerel hususlarda tüzel kişilikleri ve muhtariyetleri vardır. İç ve dış siyaset, adli ve askeri işler, uluslararası ekonomik ilişkiler, devletin genel teklifleri, Büyük Millet Meclisi’ne ait olduğundan bunlar ve birden fazla sancağın menfaatinin olduğu hususlar müstesna olmak üzere, Büyük Millet Meclisince çıkarılacak kanunlar gereğince eğitim, sağlık, iktisad, ziraat, bayındırlık ve sosyal yardımlaşma işlerinin düzenlenmesi ve idaresi sancak şuralarının yetkisi dâhilindedir.
Sümen Altı Edilen Anayasa Taslağı
Ziya Gökalp’in de içinde bulunduğu komisyonun Temmuz ayında anayasa için çalışmalara devam ettiği anlaşılıyor. Ancak 11 Ağustos 1923’te açılan II. TBMM bünyesinde kurulacak olan anayasa komisyonunda, kendisi de mebus olmasına rağmen Ziya Gökalp’in ismi yer almamaktadır.
Meclisteki anayasa komisyonunun haricinde bir de “mütehassıslar encümeni” denilen bir uzmanlar heyetinin de paralel çalışmalar yapmaya devam ettiği anlaşılmakta. Ne kadar sürdüğünü bilmek imkânsız ama Ziya Gökalp’inde bu heyette yer aldığı söylenebilir. Eylül ve Ekim aylarından bu heyetin yaptığı anayasa çalışmaları basında tartışılmaya başlar[vi]. Doğal olarak tartışmaların ekseni, cumhuriyet ve yeni rejimin isminin ne olacağıdır.
Nihayetinde bu çalışmanın kamuya mal olması 23 Ekim 1923’te Vatan Gazetesi’nde çıkan bir haberle olur. Cumhuriyetin ilanının öngünlerinde haberi yapan Vatan Gazetesi, “Mühim Bir Tarihi Vesika: Teşkilat-ı Esasiye Kanunu Projesi” başlığıyla anons eder.
Taslak metne o zaman proje demeyi tercih etmektedirler. Kanun-i Esasi tartışmalarının önemine vurgu yapan gazete, 116 maddeden oluşan projenin 72 maddesini yayınlar, devamı yarın yayınlanacak denir ama sonraki sayıda maddelerin devamı gelmez. Belli ki yayından rahatsızlık duyan siyasal iktidarın engeline takılır.
Vatan Gazetesi, taslak 116 maddeden oluşuyor yazsa da sonradan kitap olarak yayınlanan metne bakılırsa 114 madde olduğu anlaşılmakta. Taslak metnin tamamına Cumhuriyet’in 75. Yılı vesilesiyle hazırlanan bir belgesel sırasında tesadüfen Çankaya Köşkü’nde rastlanır. Şimdilerde kitap halinde basılmış metinde[vii], Mustafa Kemal’in sayfa kenarlarına tuttuğu notlarda bulunmakta.
Bu taslak metinde, Ziya Gökalp’in notlarındaki gibi Türkiyeliler tabirine birkaç yerde rastlanır. Ancak, Türk’ten başka bir etnik grubun ismi geçmez. Vatandaşlık tanımında ise “Türkiye devleti tabiiyetinde bulunan kişilerin tamamı Türk sıfatını taşır” ibaresi yer alır. Memur ve mebus olmak için Türkçe bilme zorunluluğu vardır. Gökalp’in notlarıyla ortaklaşan yönlerinden biri ise yerel idareye muhtariyet (özerklik) tanıyan maddelerdir ki, burada da temel alınan 1921 Anayasası’nın ilgili kısmıdır.
Ziya Gökalp, bu taslak metnin hazırlanmasında rol oynadı mı, yoksa İstasyon Toplantıları’nı bir aşamadan sonra bıraktı mı bilemiyoruz. Kesin bildiğimiz şey, Mustafa Kemal’in bu taslağı da bir süre sonra tamamen rafa kaldırdığıdır. 1924 yılının Şubat ayında mecliste anayasa komisyonu kurulur ve 9 Mart’ta başlayan görüşmeler 20 Nisan’da tamamlanır ve yeni Anayasa kabul edilerek yasalaşır.
Netice itibarıyla
Aklımızda kalan soru şu: Ne oldu da, anayasa tartışmalarında, taslaklarda yer bulan Türkiyelilik tabiri; Kürt, Laz isimleri ve tabi, idari taksimatta özerkliği öngören muhtariyet maddeleri, 1923’ün sonundan 1924’ün Nisan ayına geldiğinde berhava oldu?
Ayrıntılarını bilemesek de görünen şu ki; aşırılıkçı bir akıl, tekçi bir ulus inşa etmek isteyen bir ekip galip geldi ve erken cumhuriyet döneminde bunu en kaba haliyle icra etti. Faturasını da bugüne kadar bütün nesiller ödedi ve ödemeye devam ediyor.
Bugün MHP ve Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yürütülen yeni süreçte aktif bir rol alırken, Ziya Gökalp’in fikirlerinden hayli faydalanmakta, hatta benzer bir projeyi gündeme getirdiği görülmekte. Ancak MHP’nin yüzyıl içerisinde yaşananları hesaba katmadan, dar bir Türklük tanımı içerisinde çözüm araması ihtiyaca ne kadar cevap olabilir?
[i] Metnin ilk halini okuyup değerlendirmeleriyle katkı sunan, sevgili Alişan Akpınar’a teşekkür ederim.
[ii] İsmail Göldaş, Takrir-i Sükun Görüşmeleri, Belge Yayınları, İstanbul 1997, s. 35.
[iii] Ömer Erden, Ziya Gökalp’in 1924 Anayasası ile ilgili çalışmaları, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Mart 2013, Sayı 85, s. 47-71.
[iv] Ziya Gökalp, İstimlâl, Küçük Mecmua, sayı 29, 1 Ocak 1923, s. 1-6.
[v] Ziya Gökalp, Türkler’le Kürtler, Küçük Mecmua, sayı 1, 5 Haziran 1922, s. 7-11.
[vi] https://artigercek.com/makale/29-ekim-1923-anayasa-revizyonuna-dogru-315483
[vii] Türkiye Cumhuriyeti İlk Anayasa Taslağı, Kentbank Yayınları