BIG_TP
Bluesky Social Icon
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Ercan Jan Aktaş yazdı |

Fransa ve Almanya'da zorunlu askerliğe dönüş

Ercan Jan Aktaş yazdı |

Fransa ve Almanya’nın Rusya–Ukrayna savaşını gerekçe göstererek zorunlu askerliği yeniden gündeme taşımaları, aslında savaşın gölgesinde toplumsal rızanın yeniden şekillendirilmesi çabasını bir kez daha açığa çıkarıyor. Avrupa’da yükselen bu yeni militarist dalgaya karşı en güçlü yanıt, “ulusal güvenlik” adına normalleştirilen otoriterleşme eğilimlerini ifşa eden ve toplumların kendi barışçı öz-savunma biçimlerini geliştirmesini savunan kolektif bir antimilitarist politik hattın kurulmasıdır.

Ercan Jan AKTAŞ

Fransa ve Almanya’nın militer kurgularında son perde zorunlu askerlik üzerine paralel çalışmaları oldu. Basın üzerinde izlediklerimiz ile birlikte her iki devlet yetkililerinin verdiği demeçlerde Ukrayna savaşını gerekçe göstererek militer politikalara hız verdiklerini görmekteyiz. Bunun siyasete yansımaları olduğu gibi, gündelik hayat, sosyal hayat ve çalışma hayatına negatif etkilerini de gün geçtikçe daha da büyümektedir.

Almanya’da koalisyon hükümeti, aylardır süren tartışmaların sonra asker sayısını artıracak yeni bir planını devreye soktu. Yeni plana göre, 18 yaşına ulaşan tüm erkeklerin askerlik yapmaya uygunluklarını belirlemek için bir form doldurmaları, 2027’den itibaren de sağlık taramasından geçmeleri de gerekecek. Alman hükümeti, Avrupa’nın en güçlü konvansiyonel ordusunu kurma hedefiyle bu yeni askerlik hizmeti planını hayata geçirmeye başladı.

Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, 13 Kasım’da Federal Ordu’nun 70’inci kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Berlin’de düzenlenen törende, “Savunma kapasitemizi artırmak için ordumuzun artık daha fazla askere ihtiyacı var. Bence uzun vadede en adil çözüm, bazılarının orduda, bazılarının ise sosyal hizmette görev yapacağı herkes için zorunlu hizmet dönemi olacaktır” açıklamasında bulunurken, aynı zaman diliminde Almanya’nın en büyük savunma şirketi Rheinmetall’ın CEO’su Armin Papperger, ordunun güçlendirilmesi hedefine beş yıl içinde ulaşılabileceğini belirtti. Yeni askerlik hizmeti yasa teklifinin 2025 sonuna kadar Meclis’te oylanması planlanıyor. Papperger, Başbakan Friedrich Merz’in orduyu güçlendirme hedefini gerçekçi bulduğunu ve hükümetin bu yönde somut adımlar attığını ifade etti.

Almanya Genelkurmay Başkanı Carsten Breuer Rusya’dan gelebilecek olası bir tehdide karşı hazırlıklarını hızlandırdıklarını ifade ederken, ülkenin 2029’a kadar savunma kapasitesini güçlendirmesi gerektiğini ifade etti. CDU/CSU ile SPD’nin üzerinde anlaştığı yeni askerlik modeli, başlangıçta gönüllülük esasına dayansa da zorunlu askerliği yeniden gündeme taşıdı. Hâlihazırda 182 bin askeri bulunan Alman ordusunun, yasa çıkarsa gelecek yıl 20 bin kişi artması, 2035’e kadar ise 260 bin askere ve 200 bin yedek güce ulaşması hedefleniyor.

Almanya’daki sol siyasetin bir bölümü zorunlu askerlik hizmetine şiddetle karşı çıkarken, yapılan kamuoyu araştırmalarına göre birçok Alman genci askerliğe temkinli yaklaşıyor ve önemli bir çoğunluk da zorunlu askerliği istemiyor. Özellikle 18-29 yaş arası gençlerde zorunlu askerliğe karşı olanlar, yüzde 63 gibi bir rakam üzerinde ifade edilse de, toplumun diğer kesimlerinde zorunlu askerliğe karşı büyük bir tepkinin olmadığına dair yayınlar paylaşılıyor.

Alman güvenlik kurumları, Rusya’nın 2030’a kadar NATO üyesi bir Avrupa ülkesine saldırabileceği değerlendirmesi üzerinde militarizasyon politikalarına hız kazandırırken, benzer bir sürecin Fransa’da da geliştiğini görebilmekteyiz. Eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın 1996’da zorunlu askerliği kaldırmasının üzerinden yaklaşık 30 yıl geçtikten sonra Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un açıklamalarında zorunlu askerliğe dair yeni bir sürecin ilerlemekte olduğunu görebilmekteyiz.

Genelkurmay Başkanı Fabien Mandon, göreve gelir gelmez Rusya’nın 2030’a kadar Batı’yla bir çatışmaya hazırlandığı ifadesi üzerine, “Ülkemiz, çocuklarını kaybetmeye hazır olmadığı, ekonomik sıkıntı çekmek istemediği veya gerçekleri adlarıyla söylemekten kaçındığı için zayıflarsa, tehlikedeyiz” açıklaması Almanya’ya benzer bir süreç içinde olduklarını göstermektedir. 2026’dan itibaren uygulanması hedeflenen, resmen doğrulanmayan plana göre birkaç ay içinde ilk 3 bin gencin kışlalarda eğitime başlaması, 2030’da yıllık sayının 10 bine, ardından 50 bine çıkması öngörülüyor.

Aylık 900-1000 Avro arasında ücret öngörülen bu 10 aylık programın, özellikle 18-20 yaş arası genç Fransızlara yönelik olması bekleniyor. Farklı sosyal kesimlerden gençlerin ortak askerî eğitim almasıyla toplumsal dayanışmanın ve ulusal kimliğin güçlendirilmesi amaçlanıyor. Bu programın resmî olarak “ulusun bütünlüğünün” pekiştirilmesi amacıyla başlatıldığı ifade edildi. Programda askerî eğitimin yanında disiplin, ekip ruhu ve vatanseverlik gibi değerlerin aktarılması planlanıyor.

Bütçe görüşmelerinde uzlaşamayan hükümet ve sağ muhalefet, gönüllü askerlik konusunda birbirine daha yakın duruyor. Muhafazakâr Cumhuriyetçiler (Les Républicains) partisinin senatörü ve Senato Dışişleri ve Savunma Komitesi Başkanı Cédric Perrin, La Tribune gazetesine “Yılda 50 bin gönüllünün yüzde 10’u orduda kalırsa, her yıl 5 bin iyi hazırlanmış personel kazanılmış olur” değerlendirmesini yaparken, aşırı sağcı Ulusal Birlik (Rassemblement National) partisinin lideri Jordan Bardella da Macron’un gönüllü askerlik planlarına destek verdiğini açıkladı.

Fransa ve Almanya’nın Rusya–Ukrayna savaşını gerekçe göstererek zorunlu askerliği yeniden gündeme taşımaları, aslında savaşın gölgesinde toplumsal rızanın yeniden şekillendirilmesi çabasını bir kez daha açığa çıkarıyor. Her iki ülkede de siyasal elitler, güvenlik söylemini merkezileştirerek militarizmi kaçınılmaz bir “vatandaşlık görevi” gibi sunarken, genç nesillerin geleceğini askeri stratejilerin bir uzantısına dönüştürüyor

Oysa Avrupa’nın bu hamlesi, gerçek bir savunma ihtiyacından çok, uzun süredir derinleşen jeopolitik rekabetin iç politikada yarattığı baskılara yanıt niteliği taşıyor; sivil alanı daraltan, toplumsal kaynakları silahlanmaya yönlendiren ve demokrasi adına iddia edilen değerleri fiilen zayıflatan bir yönelim bu.

Almanya’nın NATO merkezli tehdit söylemine yaslanarak “en güçlü konvansiyonel orduyu” kurma iddiası ile Fransa’nın gençleri disiplin, vatanseverlik ve ulusal birlik adına kışlaya çağırması, militarizmin toplumsal sorunlara çözüm değil, yeni krizler üretme potansiyeli taşıdığını gösteriyor. Bu nedenle Avrupa’nın önündeki temel soru, güvenliği yeniden tanımlamak ve toplumları güçlendirmek midir, yoksa Soğuk Savaş reflekslerini canlandırarak yeni bir silahlanma sarmalına teslim olmak mı? Bu gidişat, demokratik değerlerin korunmasından çok, militarist bir Avrupa tahayyülünün güç kazanmasına kapı aralamaktadır.

Bu tablo karşısında biz, sol, sosyalist ve anarşist çevrelerin temel görevi, devletlerin savaş atmosferini kullanarak toplumu yeniden militarize etme girişimlerine karşı güçlü, toplumsal tabanı olan bir demilitarizasyon hattını güçlendirmektir. Bunun için gençlik hareketlerinden sendikalara, feminist ve ekolojik örgütlerden göçmen topluluklarına uzanan geniş bir toplumsal ağ kurularak zorunlu askerlik yerine barış politikalarını, sivil direnci ve toplumsal savunma modellerini öne çıkaran ortak bir mücadele zemini yeniden tartışmaya açmak anlamlı olacaktır.

Militarizmin yalnızca orduyla sınırlı bir mesele olmadı; emeği disipline eden, toplumsal eşitsizlikleri derinleştiren, kadınlar ve gençler üzerinde baskıyı artıran bir iktidar biçimi olduğunu kendi yaşamlarımızda deneyimledik. Savaş gerekçeli güvenlik söylemlerinin demokratik alanı nasıl daralttığını görünür kılarak, silahlanmaya ayrılan kaynakların sosyal hizmetlere, ekolojiye ve kamusal ihtiyaçlara yönlendirilmesi için somut kampanyalar konuşmak gerekiyor. Kısacası, Avrupa’da yükselen bu yeni militarist dalgaya karşı en güçlü yanıt, “ulusal güvenlik” adına normalleştirilen otoriterleşme eğilimlerini ifşa eden ve toplumların kendi barışçı öz-savunma biçimlerini geliştirmesini savunan kolektif bir antimilitarist politik hattın kurulmasıdır.

Benzer Haberler

SPK dolandırıcılığı l

6 kişi gözaltına alındı

Zehirlenme şüphesi l

Ankara'da 154 kişi hastanaye başvurdu

Ek bilirkişi raporu hazırlanacak |

Suruç Katliamı davası: Davutoğlu talebi reddedildi

İlk yurtdışı ziyareti |

Papa 14. Leo Erdoğan’la görüştü

Güler’den Özel’in iddialarına sert yanıt:

Çelik çomak oynamıyoruz, bu işi basitleştirmeyin

Duruşma ertelendi l

Demirtaş hakkında 7 yıla kadar hapis istemi

“Öcalan’ın ne söylediğini 4 Aralık’ta öğreneceğiz” |

Doğan: İmralı tutanakları kamuoyunun erişimine açık olmalı