Hicri İzgören
Barış süreçleri, çatışmaların sona erdirilmesi ve şiddetin yeniden alevlenmesini önlemek için atılan kritik ve kapsamlı adımların bütünüdür. Ancak bu süreçler, doğası gereği yüksek riskler ve aşılması zor engeller içerir. Barış sürecinin handikapları, genellikle sürecin kırılganlığını artıran, sürdürülebilirliğini tehlikeye atan ve başarı şansını düşüren temel zorluklardır.
Belki de en temel handikap, çatışmanın birincil tarafları arasındaki derin güven eksikliğidir. Yıllarca hatta on yıllarca süren düşmanlık ve şiddet ortamından sonra, tarafların birbirine samimi bir şekilde taahhütte bulunması ve verilen sözleri tutacağına inanması zordur.
Taraflardan biri, diğerinin anlaşma sonrası vaatlerini yerine getirmeyeceğinden veya elde ettiği gücü yeni bir saldırı için kullanacağından endişe eder. Bu güvensizlik, somut siyasi adımların atılmasını engeller ve süreci bir çıkmaza sokabilir.
Liderlerin ve aktörlerin süreci gerçekten barışa ulaşmak için mi, yoksa zaman kazanmak veya pozisyonunu güçlendirmek için mi kullandığı yönündeki şüpheler, kamuoyunda ve karşı tarafta sürecin samimiyetini sorgulatır.
Barış süreçleri genellikle tekil aktörler arasında yürümez; çok sayıda iç ve dış aktörün, siyasi uzantıların ve çıkar gruplarının dâhil olduğu karmaşık dinamiklere sahiptir.
Anlaşma sağlandıktan sonra bile süreci baltalamak isteyen, barıştan çıkarı olmayan veya şiddete dayalı ideolojilerle hareket eden sabotajcı aktörler (örgüt içi muhalifler, aşırı uçlar vb.) ortaya çıkabilir. Bu aktörlerin etkisizleştirilememesi, masayı dağıtabilir ve şiddeti yeniden tırmandırabilir.



