BIG_TP
Bluesky Social Icon
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Deniz Osoy yazdı |

Oyun bozuculuktan masaya dahil olma çabasına Türkiye

Deniz Osoy yazdı |
Deniz OSOY

Türkiye’nin Kürt politikası ve bölgesel rolü üzerine uzun yıllardır süregelen tartışmalar, 2024’ün ikinci yarısından sonra niteliksel bir değişim geçirme sürecine girdi. Tarihsel geçmişi olan ve 1990’lardan sonra daha da katılaşan “eski statükonun” çöküşü, 2024’ten itibaren yerini yeni ama bir o kadar da zorlu bir düzenin inşasına bıraktı.

Bu yeni düzenin merkezinde İsrail’in güvenliğini temel alan bir denklemin kurulduğunu, İsrail merkez alınarak Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmeye başlandığını gözlüyoruz. Bu büyük değişim, dolayısıyla içeride Türkiye siyasetini de dönüştürüyor. Burada can alıcı soru şu: Türkiye bu sancılı dönüşümün oyuncusu mu olacak, yoksa masadan dışlanıp eski reflekslerle kaybeden tarafında mı konumlanacak?

Detaylara geçmeden önce biraz gerilere gidelim. 1990’dan 2024’e kadar Türkiye, Orta Doğu’da genellikle “oyun bozucu” rolünü oynadı. Sahadaki fiili müdahaleler, sınır ötesi operasyonlar, Suriye – Irak ve İran ilişkileri— Türkiye’nin denklemde kendi alanını açma çabası ve yollarıydı. Doğrusu bu strateji kısa vadede avantaj da sağladı. Ancak uzun vadede problemli ve kırılgan bir statüye dönüşmesi de kaçınılmazdı. Öyle de oldu. Çünkü 21. yüzyılın ikinci çeyreğinde bölge aktörleri, ABD, İsrail ve Batı ile yeni ittifaklar kurup yeni dengeler tesis etme çabasına girdi. Özellikle 1 Ekim 2024 sonrasında yaşananlar — Gazze’ye yönelik müdahaleler, Lübnan, Suriye ve Irak hattındaki gelişmeler — Orta Doğu’da yeni bir konjonktüre kapı araladı. İran’ın “direniş ekseni” olarak tanımladığı yapının tasfiye sürecinde Türkiye, bölgede oyun bozma kapasitesini ciddi biçimde yitirdi.

Nitekim Türkiye’nin Mısır’da, ABD denetiminde yürütülen görüşmelerde Hamas’ın doğrudan temsilcisi konumunda masaya oturtulması, artık eski siyasetini yürütemeyeceğine dair güçlü mesajlar da vermiş oldu.

Bu yeni konjonktürde en belirgin dönüşüm, kuşkusuz Kürtlerin statüsünde ve perspektifinde yaşanıyor. 20. yüzyılın başlarında inşa edilen Orta Doğu düzeni, Kürtleri statüsüz bırakmıştı. Ancak 1990’lardan itibaren Irak’ta başlayan ve Rojava süreciyle devam eden yakıcı gelişmeler, Kürtleri Batı açısından bir “kart” olmaktan çıkarıp bir “özne” haline getirdi. Dolayısıyla bugün yeni Orta Doğu düzeninin inşasında Kürtlerin bir statü kazanması artık neredeyse kaçınılmaz görünüyor.

Bu noktada Filistin örneği ibret verici. Hamas’ın sorumsuzca attığı adımların bedelini Filistin halkı canıyla ödüyor. Elbette denebilir ki, İsrail bu savaşı gerçekleştirmek için bir bahane mutlaka bulurdu; ancak Hamas’ın stratejik öngörüsüzlüğü, İsrail’in saldırılarını dünya kamuoyu nezdinde meşrulaştırdı.

Kürt siyasi hareketi işte bölgeye hakim kılınmak istenen bu tabloyu önceden gördü ve son derece temkinli bir tutum sergiledi. Yapısında gerekli stratejik dönüşümleri yaparak mevcut konjonktürü doğru okuduğunu gösterdi. Dolayısıyla bu süreç, hem Kürtleri hem de Türkiye’yi çok ciddi biçimde zorunlu dönüşümlere itiyor. Kürtlerin son dönemde attığı adımlar, Türkiye’yi yeni seçeneklerle yüzleşmeye zorluyor.

Ve bu yeni gerçeklik, Ankara’yı iki olasılıkla karşı karşıya bırakıyor: Ya Kürtlerin kazanımlarını sıfırlamak için oyun bozmayı sürdürecek, ya da masaya oturup yeni dengelerle yüzleşecek. Üstelik masaya oturmak artık yalnızca bir iç siyaset tercihi değil, bölgesel bir zorunluluk haline gelmiş durumda.

Tam da burada iç siyasete bakmak gerekiyor. Türkiye’de devlet geleneğinin temsilcisi MHP bu süreci görerek Türkiye’yi yeni konjonktüre göre konumlandırmaya çalışırken — güvenlik bürokrasisi ve onun siyasi yansıması olan AKP — hâlâ savaş reflekslerine dayalı güvenlikçi bir çözüme eğilimli. AKP‘ye göre Kürt meselesini dışlamak, sahada baskı kurmak Türkiye’ye alan kazandırır. Ancak yeni konjonktürde bu yaklaşımın karşılığı çok zayıf; uluslararası aktörler artık “oyun bozuculuğa” daha az tolerans gösteriyor. Buna karşın AKP için birinci öncelik iktidarını sürdürmek. Ekonomik sıkıntılar, iç siyasetteki baskılar ve seçime dönük hesaplar, AKP’yi kısa vadeli hesaplarla hareket etmeye itiyor. Bu da güven bunalımını derinleştiriyor.

Yeni Orta Doğu denklemi Türkiye’ye ve Kürtlere çok ciddi fırsatlar sunuyor; masada olmak, bölgesel dizayn sürecine katılmak gibi. Tuzak ise şeffaflık ve güven eksikliği: Eğer kısa vadeli siyasi hesaplar ve güven bunalımı aşılmaz ve eski biçimiyle yürütülürse, sonuç hem Türkiye ve hem de Kürtler için geri dönülmesi zor zararlar doğurabilir. Masa bir kez daha devrilirse, hem iç barış hem de bölgesel istikrar sağlamak zorlaşır.

Dolayısıyla dış politika düzeyinde Türkiye, oyun bozuculuktan ziyade oyuna dahil olmanın gerektirdiği uyumu kabul etmeli; iç politikada ise barışı toplumsallaştıracak, güven inşa edecek adımlar atmalıdır. Adalet, yerel demokrasi, ekonomik entegrasyon, kültürel haklar, güvenlik reformu ve en önemlisi toplumun barışa ikna edilmesi burada önemli başlıklar.

Bu süreç çok kırılgan olsa da aynı zamanda tarihin nadir fırsatlarından biri olarak da karşımızda duruyor. Türkiye eğer masada akılcı, sorumlu ve şeffaf bir aktör olmayı başarırsa, hem bölgesel rolünü güçlendirir hem de yüzyıllık bir yarayı tedavi etme yolunda büyük bir adım atar. Ancak tarihi reflekslerle hareket edip geleneksel politikasını sürdürürse, dışarıda ve içeride kaybedilen zamanın bedelini ağır ödemeye devam edecek. Kürtler de bundan payını alacak kuşkusuz.

Son dönemde Kürt hareketi tarafından atılan cesur adımlar Kürtlerin siyasi çözümdeki kararlığını gösteriyor. Dolaysıyla bu süreçte barış isteyenlerin çabası artık daha çok ön plana çıkmak durumunda. Süreci sadece siyasetçilere bırakmamak, barış talebini toplumsal dinamikler üzerine oturmak o denli önemli. Toplum, bugüne kadar hep savaşın mağduruydu. Ancak artık barışın güçlü bir taşıyıcısı olabilmeli.

Benzer Haberler

Eşbaşkanlar Bucak ve Hatun ile görüştüler |

AB Delegasyonu'ndan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ne ziyaret

Hangi sınav ne zaman? |

ÖSYM 2026 sınav takvimini açıkladı

Trump – Şara görüşmesi de gündemdeydi |

Özerk Bölge’de üst düzey toplantı

4 işçi yaşamını yitirmişti |

İMO Kulp raporunu açıkladı: İş kazası değil

LeMan karikatüristi Pehlevan’a tahliye I

Başka dosya nedeniyle tutuklu kalacak

Bakırhan’dan ‘süreç’ açıklaması:

Demokrasiden bahsedeceksek, önce kayyumların kaldırılması gerekir

Süreç açıklaması l

Özgür Özel: Karşılıklı adımlarla geliştirilmeli