Yıldız Önen
Esad rejiminin sona ermesi, Suriye’de uzun süredir beklenen özgürlük ve adalet arayışını karşılamaya yetmedi.
ABD’nin geçtiğimiz hafta açıkladığı Ulusal Güvenlik Stratejisi, Washington’ın artık Ortadoğu’da demokratik dönüşümleri teşvik etme hedefini terk ettiğini gösteriyor. Bu belgede, Ortadoğu’ya dair bölümde, “Körfez monarşilerini tarihi yönetim biçimlerinden vazgeçmeye zorlama yönündeki Amerika’nın yanlış yönlendirilmiş deneyinin sonlandırıldığı” ilan ediliyor. Başka bir ifadeyle ABD artık bölgede demokratik yönetim kurma hedefi taşımıyor. Bu hedef doğrultusunda Afganistan, Irak, Libya ve daha pek çok ülkeye yıkım getirdiklerini unutmadık. Ama bu hedefi bırakıp monarşileri destekleme işini öne çıkarmaları Ortadoğu’daki diktatörlüklere nefes aldıracak. ABD elçisi Tom Barrack, bu yaklaşımı “Ortadoğu’da en iyi yönetim biçimi hayırsever monarşidir” sözleriyle tarif etti.
ABD’nin bu politikası, Suriye’de rejimin çöküşünden sonra ortaya çıkacak yönetimin sınırlarını daha baştan belirledi. Uluslararası desteğin özgürlükçü bir geçişi teşvik etmek yerine güçlü ve kontrol edilebilir otoritelerin kurulmasına odaklanması, yeni dönemin demokratik bir karakter kazanmasını zorlaştırdı. Bu nedenle Suriye’nin son bir yılını değerlendirirken, yalnızca iç dinamikleri değil, dış aktörlerin stratejik tercihlerinin yarattığı koşulları da dikkate almak gerekiyor.



