Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Faik Bulut yazdı

Lozan tartışmaları ve Türklük Sözleşmesi

Faik Bulut yazdı

Kürtler Lozan’ı sorgulayıp eleştirirler. Bölünmenin ve Kürt halkının Türk egemen sınıfına zimmetlenmesinin simgesi sayarlar. Ama bu demek değildir ki Kürtler Lozan ile belirlenmiş sınırları ortadan kaldıracaktır.

Faik BULUT

PKK, 12 Mayıs 2025 tarihinde silahı bıraktığını ve kendini feshettiğini açıkladı. Kamuoyuna yönelik bildirisinde Lozan Anlaşması ve 1924 Anayasası’na yönelik kimi eleştiriler de vardı.

Bunu bahane eden İYİ Parti-Zafer Partisi çevresi, bazı emekli generallerle diplomatlar kimi basın mensupları ve akademisyenler örgütü Türkçülük-Atatürkçülük ekseninde topa tutarak Kürt açılımı girişimine karşı büyük bir kampanya başlattılar.

Bizce bu furyanın ana sebebi, Türklük Sözleşmesi’nin bilinçaltına yerleştirilip sokağa egemen hale getirilmiş olmasıdır. Peki, nedir bu Türklük Sözleşmesi?

Akademisyen Barış Ünlü’nün “Türklük Sözleşmesi: Oluşumu, İşleyişi ve Krizi” başlıklı kitabı Ağustos 2023’te Dipnot yayınlarında çıkmıştı. Kitapta yazılana göre durum şöyleydi:

“Türklük, asıl olarak 1915-1925 yılları arasındaki savaş(lar) dönemi boyunca inşa edilmiş bir Türklük Sözleşmesi üzerine kuruludur.

Yazılı olmayan sözleşmenin birinci maddesi: Türkiye’de güvenli ve imtiyazlı bir şekilde yaşamak ve yaşayabilme umuduna sahip olmak için Türk olmak veya Türkleşmek gereklidir.

İkinci madde: 1915-1924 arasında gayrimüslimlere ve onlar arasında özellikle Ermenilere yapılanlardan, gayrimüslim mal ve mülklerinin Müslümanlar arasında nasıl paylaştırıldığından asla bahsedilmeyecek, bu konuda bilimsel araştırma ve siyaset üretilmeyecektir.

Sözleşmeye 1925’te eklenen üçüncü madde: Kürtlere yapılanlardan asla bahsedilmeyecek, Kürt meselesi hakkında bilimsel çalışma ve siyaset üretilmeyecektir.

Siyaset Türkler arasında ve Türkler için yapıldı; kurumlar Türkleri korudu, Türk-olmayanları cezalandırdı veya yok saydı. Sözleşmeye uymayanlar ağır şekilde cezalandırıldı. Ancak yazılı olmayan veya fiziksel şiddet içermeyen başka mekanizmalar da vardı. Dışlanma bunlardan biriydi…

Özellikle silahlı ve sivil Kürt hareketinin bu sözleşmeye karşı verdiği mücadele 1990’lı yıllardan itibaren sözleşmenin önemli bir bileşeni olan bilgisizlik sözleşmesinin sürdürülebilirliğini imkânsız hale getirmiştir.

Buna 2000’li yıllarda AKP’nin ‘Kürt Açılımları’ eklenince, nüfusun büyük çoğunluğu daha önce hiç duymadığı, görmediği, okumadığı şeyleri duymaya, görmeye ve okumaya başlamıştır. Bu da sayısız insan için derin bir benlik ve kimlik krizine yol açmıştır.

AKP ise -kısmen iç ve dış şartların zorlamasıyla, kısmen de Türklük Sözleşmesi’ni genişletip tekrar Osmanlı tipi bir Müslümanlık Sözleşmesi’ni kurma projesi/ideolojisi nedeniyle- 1910’lardaki İttihatçılara benzer bir şekilde çoklu söylemler kullanmakta. Yerine göre Türklüğe, yerine göre Sünniliğe, yerine göre İslam kardeşliğine, yerine göre de daha kapsayıcı bir Osmanlılığa vurgu yapmaktadır.”

Lozan için kıyamet koparanların anlamadığı üç olgu vardır.

Bir: Mustafa Kemal 1920-1922 yılları arasında Kürtleri ya kendi adıyla yahut Anasırı İslam (Müslüman unsurlar/topluluklar) diye nitelendirerek 1919 Sivas Kongresi ve Amasya Tamiminde bu halkın kültürel, idari, etnik ve sosyal haklarını tanımış; 1921 Anayasasındaki iller kanunu çerçevesinde Kürt bölgelerindeki yerel yönetimi kabul etmiştir. Osmanlı haritasındaki Kürdistan’ın yeniden birleştirilmesinden de söz etmiştir.

İki: Kürtler Kasrı Şirin, Sadabad, Sevr ve Lozan gibi anlaşmaların hiçbirini içine sindirememiştir. Zira bunlar Kürtlerin yaşadıkları Kürdistan coğrafyasının toprak ve toplumsal bütünlüğünü bölüp parçalamıştır.

Kürtler Lozan’ı sorgulayıp eleştirirler. Bölünmenin ve Kürt halkının Türk egemen sınıfına zimmetlenmesinin simgesi sayarlar. Ama bu demek değildir ki Kürtler Lozan ile belirlenmiş sınırları ortadan kaldıracaktır.

Dikkat ediniz Iraklı Kürtler, kendi sorunlarını ülke sınırları içinde çözdüler. Rojava Kürtleri de Suriye sınırları içinde çözmekteler.

Prof. Hamit Bozarslan bu gerçeği şöyle formüle ediyor: “Bu durumda Kürtler bir yandan Iraklılaşıyor, diğer yandan Kürdistani bir özellik kazanıyorlar. Aynı şey Rojava’da yaşanıyor. Suriyelileşmenin yanı sıra Kürdistanileşmek!”

Abdullah Öcalan ve PKK ise sıkça “Ortak vatan” demekteler. Çözüm belki de buralarda bir yerdedir.