Sömürgeciliğe karşı verdiği mücadeleyle tanınan Martinique doğumlu düşünür ve psikiyatrist Frantz Fanon, doğumunun 100’üncü yılında anılıyor. Fanon’un şiddet, sömürgecilik ve kurtuluş üzerine fikirleri ise hâlâ dünya çapındaki politik tartışmaların yol haritası niteliğinde.
HABER MERKEZİ- “Fanon’u yalnızca anmayın, yaşayın!” – Oğlu Olivier Fanon’un çağrısı, babasının 100. doğum yılındaki tüm etkinliklerin odak noktasına oturdu.
20 Temmuz Frantz Fanon’un doğumunun 100’üncü yılı. Fransa sömürgesi Karayip’e bağlı bir ada olan Martinik’te 1925’te dünyaya gelen Fanon, sadece bir psikiyatrist değil, aynı zamanda sömürgeciliğe karşı mücadelede Cezayir direnişine katılmış bir devrimciydi.
Onun adı bugün, dünyanın dört bir yanında düzenlenen sempozyumlarla, film gösterimleriyle, akademik konferanslarla ve sokak hareketleriyle yeniden yankılanıyor. New York’taki New School’dan Küba’daki akademik toplantılara, Martinik’ten Karayip Felsefe Derneği’nin düzenlediği sempozyumlara kadar Fanon’un fikirleri bugün hâlâ tartışılıyor, okunuyor, yaşanıyor.
SÖMÜRGECİLİĞİN AKIL SAĞLIĞINA ETKİSİ
Fanon’un hikâyesi, Fransız sömürge yönetimini hem Karayipler’de hem de Kuzey Afrika’da doğrudan deneyimlemiş bir ismin hikâyesi. 1953’te Cezayir’in Blida-Joinville Psikiyatri Hastanesi’ne atandığında, sömürgeci aklın yalnızca toprağa değil, zihne de tahakküm kurduğunu tespit etti. Sömürge koşullarının bireyleri nasıl “çocuklaştırdığını, yabancılaştırdığını ve insanlıktan çıkardığını” analiz etti. Sömürgeciliği sadece politik ya da ekonomik bir düzen değil, aynı zamanda psikolojik bir şiddet rejimi olarak tarif etti. Bu yönüyle Fanon, psikiyatri ile siyaseti birleştiren öncü isimlerden biri oldu.
Fanon’un kalemi, onun en güçlü silahlarından biriydi. Siyah Deri, Beyaz Maskeler adlı ilk kitabında, siyah bireyin beyaz egemen dünyayla kurduğu çelişkili ilişkiyi analiz etti. “Siyahlık” kavramının başkalarının bakışlarıyla şekillendiğini savundu. Bu kitap, sömürgeleştirilmiş öznenin kendini yeniden tanımlama çabasına yönelik güçlü bir çağrıydı.
Ancak asıl kırılma, 1961 tarihli Yeryüzünün Lanetlileri ile geldi. Bu kitap, Fanon’un Cezayir Bağımsızlık Savaşı sırasındaki deneyimlerinin ve gözlemlerinin bir ürünüydü. Kolonyal baskıya karşı şiddeti meşru gören yaklaşımı, kitapta şu sözlerle yankı buldu: “Sömürgeci şiddet, devrimci şiddetle aşılır.” Bu fikir, o günden bugüne hem akademide hem de toplumsal hareketlerde konuşulmaya devam ediliyor.
YENİ SÖMÜRGECİLİK VE BUGÜNÜN DÜNYASI
Fanon’un eleştirileri, yalnızca 20. yüzyılın klasik sömürgecilik biçimleriyle sınırlı değildi. Sömürgeciliğin sadece toprak işgalinden ibaret olmadığını, ekonomik bağımlılık, kültürel tahakküm ve psikolojik sömürüyle sürdüğünü yazmıştı. Bugün bu tespitler, “yeni sömürgecilik” kavramı çerçevesinde yeniden ele alınıyor. Borç tuzakları, uluslararası şirketlerin tekelleşmesi ve kültürel hegemonya, Fanon’un uyardığı yapının güncellenmiş halleri olarak görülüyor. Özellikle Afrika, Latin Amerika ve Karayipler’de Fanon’un fikirleri hâlâ bir mücadele aracı olarak görülüyor.
FANON: YAŞAYAN BİR YOL HARİTASI
Fanon’un oğlu Olivier Fanon da bu yılki anma programlarında dikkat çeken bir çağrı yaptı: “Babam sadece akademik olarak anılmak istemezdi. Onu okuyun, anlayın ve harekete geçin.” Bu çağrı, Fanon’un fikirlerinin yalnızca raflara değil, eyleme de taşınması gerektiğini hatırlatıyor. Zira Fanon için düşünmek, mücadele etmeye eşdeğerdi.
Bugün Fanon, yalnızca akademik metinlerde değil, sosyal medya platformlarında da gençler tarafından sahipleniliyor. Siyah hareketleri, anti-emperyalist dayanışma ağları ve üniversite kampüslerindeki öğrenciler, Fanon’un fikirlerini günümüz mücadelesinin sembollerinden biri haline getiriyor. Fanon, onlar için yalnızca bir düşünür değil; “yaşayan bir yol haritası”.