Ercan Jan Aktaş
Erdoğan, kendi kulvarında ne büyük bir siyaset ustası/dehası olduğunu bir fotoğraf karesi ile bir kez daha göstermeyi başardı!
Evet, Erdoğan bu fotoğraf karesi için çalıştı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Dairesi ve başka kurum ya da yapılar bu kare için çalışmışlardır.
Öncesinde bu fotoğraf için simülasyon çalışmaları da yapılmıştır. Hangi bakışlar nasıl oldaklandığında deklanşöre basılacağına dair de yoğun bir çalışma yapılmıştır.
O an geldiğinde o deklanşöre basıldı ve tarihin sayfaları için, birilerinin canhıraş bir şekilde DEM Parti’ye “Daha önceden dememiş miydim” motivasyonları ile saldırıya geçtiler.
Erdoğan/karşıtlığı ya da düşmanlığı şimdi bu fotoğraf ile DEM Parti düşmanlığına ve karşıtlığına bir kez daha dönüştü!
Tam da Erdoğan’ın yapmak istediği gibi.
YAPMAYIN!
“Bir fotoğraf çok şeyi anlatır” veya “bir fotoğrafın anlatamadıkları” üzerine ahkamlar kesiliyor. Bunu yapanların bir kısmı zaten Kürdün kendi özgür iradesi ile konuştuğu her ana kindar ve öfke ile yaklaşırlar, her zaman olduğu gibi. Ya bir şekilde Kürtlerin dostu/yoldaşı olduğunu tekrarlayıp duranların bir fotoğraf karesi üzerine kustukları nefrete ne demeli.
Değerli bir Türk yoldaşımın da emekleri ve katkıları ile devam edeyim; Buradaki negatif dolayım, fotoğrafa bakan, onu yorumlayan özne ile baktığı fotoğraf (nesne) arasındaki ideolojik dolayımdır. Fotoğrafın anlattığı kendi gerçek özüyle, fotoğrafı bakan yorumcunun bakış açısı arasında bir özdeşsizlik meydana gelmesi büyük bir olasılıktır. Bir fotoğraf bir foroğraf değildir sadece, içerisinde onlarca potansiyel barındırabilir. Özellikle tarihsel, sosyolojik ve politik momentlerden soyutlandırılmış determinist her türlü iddea, iddea sahibini ideolojik yanılsamalara götürebilir.
Bu fotoğrafı gösterip “Fotoğrafta ne görüyorsunuz?” diye sorulup, CHP’nin en reaksiyoner çevrelerinden ve Türk Solu’ndan, DEM Parti’nim kimin kimi “dostlarına kadar
DEM Parti’ye ağır ithamlarda bulunulmaktadır.
Bu fotoğrafta, CHP’nin Cumhurbaşkanı seçimlerinde, olası en geniş toplumsal mutabakat adına altılı masaya topladığı, toplam oy oranları yüzde 3’ü geçmeyen, muhafazakar partnerlerini görüyoruz. CHP’den sonra en geniş toplumsal tabana sahip olduğu halde, “terörle” ilişkilendirilmemek için CHP tarafından altılı masaya oturtulmayan, yerel seçimlerde “Kent uzlaşılarıyla” CHP’ye onlarca belediye kazındırmış DEM Parti’yi görüyorum. Bir de, gizli aşk yaşama yerine, “terörle” ilişkilendirilmekten ikinci kez çekinmeyen AKP’yi görüyoruz…
Tartışma konusu olan bu fotoğraftan tam bir yıl önce, “Öcalan gelsin mecliste konuşsun…” dedikten sonra bütün siyasi hayatını düşmanlığı/karşıtlığı uzerinden yaptığı Öcalan’a “Kurucu önder” Bahçeli’yi görüyoruz.
TBMM açılışına toplu ve haklı olarak katılmayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel bile DEM Parti’nin açılışa katılmasıyla ilgili daha uygun bir dil kullanırken, CHP’li muhafazakarların ve Türk Solu’nun bir kısım DEM Partili Kürdün kullandığı vulger dili görüyoruz.
AKP ve MHP’nin DEM Parti’yi kendi emelleri için kullanma ihtimalleri tabi ki çok yüksektir bir ihtimaldir. Siyaset de öyle bir şey değil midir zaten. DEM Parti’nin de eline geçirdiği bu tarihsel fırsatı, AKP ve MHP’den hiç aşağıya kalmayacak bir biçimde, kendi emelleri için kullanacakları niçin daha düşük bir ihtimal olsun?
Bunun cevabı pragrafta saklıdır. Sorun fotoğraf değildir aslında, sizin ideolojik bakış açınızdır. Fotoğrafa yanlış bir yerden bakıp, fotoğrafın tüm gizli potansiyellerini anti-diyalektik bir biçimde yok sayıp kafanızı duvarlara vurabilirsiniz!
Ama yapmayın bütün hayatları mücadele ile geçmiş, şimdi binlerce yoldaşı cezaevinde tutsak bu siyasetçilere bu kadar basiretsiz yaklaşmayın. Onlar Erdoğan’ı sizden mi tanıyacaklar!
Emin olun onların her birisi Erdoğan’ı, Erdoğan’ın politikalarını sizden çok daha iyi tanıyorlar.
Bütün bu tepki ve öfkeniz ile sizin değil ama Erdoğan’ın sizi ne kadar iyi tanıdığını bir kez daha göstermiş oldunuz.
7 Haziran 2015 tarihinde HDP ve de bileşeni parti, grup ve yapı ile elde ettikleri başarı ile Erdoğan’in iktidarına son verdiler. Demirbaş, Figen Yüksekdağ ve onbinlerce HDP/HDK’li bu sebeple hala siyasi rehine olarak cezaevlerinde tutuluyorlar.
Erdoğan karşıtlığı/nefreti ya da öfkesini anlayan birisiyim. Emin olun o karşıtlık bize tutsaklık ya da sürgün olarak dönmüş de olsa bu karşıtlıktan hiç vazgeçmedik/vazgeçmeyeceğiz de!
Ancak bu gerçekliğimizin bizi esir almasına da izin vermeyeceğiz.
Konuşmaya, tartışmaya, en küçük imkanlarla bile haklarımızın özgürlüğü ve eşitliği için Erdoğan ile de kavgaya devam edeceğiz.