BIG_TP
Bluesky Social Icon
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

İki dil, bir direniş hafızası:

Evdalê Zeynikê ile Dadaloğlu’nun Kozan Dağı Savaşı – (1865-1866) (I)

İki dil, bir direniş hafızası:

Sedat ULUGANA

Kozanoğulları’nın, Adana–Kozan (Sis) dağlık bölgesinde yaşamış bir Kürt hanedanı olduğu sıkça ileri sürülmektedir. Kozan adının, yaşadıkları dağlık ve vadili bölgeyi tanımlamak için kullanılan Kürtçe “kuz, xuz” kelimesinden türediği iddia edilir. Kürtçedeki çoğul eki “-an”ın kelimeye eklenmesiyle Kuzan (Xuzan) formunun oluştuğu, bunun da zamanla “Kozan” biçiminde telaffuz edilmeye başlandığı öne sürülmektedir.

Alman araştırmacı Wolfram Eberhard, Kozanoğulları’nın köken olarak Kürt olduklarını ve Yavuz Sultan Selim döneminde bölgeye sürgün edildiklerini belirtir. Ailenin Adana’ya Antep civarlarından geldiği tahmin edilmektedir. Kozanoğulları üzerine çalışmalar yapan Dr. Celile Celil, Rusya Devlet Arşivi’nde, Kozan Beyi Süleyman Bey’in İstanbul Konsolosluğu aracılığıyla Rusya Dışişleri’ne gönderdiği bir dilekçeye ulaşmıştır. Bu dilekçede, Kozanoğulları’nın Kürt oldukları, yaşadıkları bölgede fiilen bağımsız bulundukları, Osmanlı egemenliğini tanımadıkları ve aksi hâlde başkaldıracakları belirtilmektedir. Süleyman Bey ayrıca eski topraklarına dönebilmek için Rusya’dan yardım talep etmektedir. Belgede Süleyman Bey’in şu ifadeleri yer alır:

“Kozan ve çevresindeki bölgenin Kürdistan topraklarında olduğu ve bu bölgenin 1130 (1710) yılından beri Kürt aşiretler liderliğinin, atalarımın egemenliği altında bulunduğu herkes tarafından bilinmektedir.”

Kozanoğlu ailesinin Kozan (Sis) yöresindeki hâkimiyeti Selçuklu dönemine kadar geri götürülür. 1830–1840’lı yıllara kadar büyük ölçüde bağımsız yaşayan bu beyliğe Osmanlı merkezi idaresi tarafından sürekli seferler düzenlenmiştir. Osmanlı döneminde Mehmed Ali Paşa’nın oğlu Mısırlı İbrahim Paşa da Anadolu’ya geldiğinde Kozanoğulları üzerine ordu sevk etmiş, ancak başarılı olamamıştır. İbrahim Paşa’dan sonra bu kez Osmanlı Devleti Kıbrıslı Mehmed Paşa komutasında Kozan’a büyük bir ordu göndermiş, fakat bu birlik de Kozanoğulları karşısında tutunamayarak yenilgiye uğramıştır.

1700’lerden itibaren beylik giderek güç kazanır. En güçlü dönemini Yusuf Ağa zamanında yaşar. Sınırlarını Çukurova, İmamoğlu ilçesi, Anavarza Kalesi ve Ceyhan Irmağı’na kadar genişletir; Kars (Kadirli) ve Kozan (Sis) sancaklarını ele geçirir. Kozan’ın büyük beyi Yusuf Ağa, 1800’lü yılların başında Kozan’ı (Sis) iki oğlu arasında paylaştırır: Batı Kozan’ı büyük oğlu Ahmed Paşa’ya, Doğu Kozan’ı ise küçük oğluna verir. Osmaniye’nin güneyi, Kadirli’yi (Zulkadir) çevreleyen dağlar ve Ceyhan (Çemê Cihanê) Irmağı çevresi Doğu Kozan toprağına dahildir. Doğu Kozan’da çoğunlukla Türkmen aşiretleri (özellikle Avşar oymağı), ayrıca Ermeniler ve az da olsa farklı Kürt aşiretleri yaşamaktadır. Batı Kozan ise Ala Dağ (Eladağ) ile Kozan Dağı (Çiyayê Sisê) ve Seyhan Irmağı arasında kalan topraklardan oluşur; nüfusun yaklaşık yarısı Türkmen, yarısı ise Lek Kürtleridir.

Çoğunluğu Avşar oymağından oluşan Türkmenler, savaşlarda hemen daima Kozanoğulları’nın yanında yer almıştır. Avşarlarla Kozanoğulları arasındaki bu yakınlık, Türkmen ozanlarının dizelerinde açıkça görülür. Örneğin 1783’te Osmanlı’nın desteklemesiyle Çapanoğulları beyliği Kozanoğulları’na saldırdığında, Kozanoğulları’nın zaferi sonrasında Türkmen ozanları şu dörtlüğü söyler:

Çapanoğlunun kurşunu çatır patır
Kozanoğlununki hiç saymaz hatır su
Dağın ardında üç bin Çapanlı yatır
Yusuf beyim emme de atmış satır

Ağalık sistemiyle yönetilen Kozanoğulları ile sürekli göçe ve iskâna maruz bırakılan Avşarlar, Osmanlı açısından “asayişi bozan” temel tehdit unsurlarındandır. Bağımsız ve fiilen vergisiz yaşayan Kozanoğulları ve Avşarlar için, Kırım Savaşı’nın hemen ardından sistemli bir iskân politikası devreye sokulur. Bu dönemde Osmanlı için Kozan Dağı ve Gavurdağı’ndan Çukurova’ya (Kilikya Ovası) uzanan geniş bölge, “isyan” ve “tehdit” alanı olarak kodlanmıştır. Göç ve iskânın izleri ünlü ozan Dadaloğlu’nun türkülerinde çarpıcı biçimde yansır:

Kalktı göç eyledi Avşar elleri
Ağır ağır giden eller bizimdir
Belimizde kılıcımız Kirmani
Taşı deler mızrağımın temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı
Ferman padişahın, dağlar bizimdir.

Velakin 1865 yılının baharında Osmanlı Sultanı tarafından Eleşkirt hakimi Sürmeli Mehmet Paşa’ya bir ferman gönderilir. Fermanın amacı, Kozanoğulları’na karşı sefer düzenlenerek bölgedeki  hakimiyetlerinin tasfiye edilmesi, göçebe yaşam tarzının sona erdirilmesi, aşiretlerin denetim altına alınması, askerî kaynak sağlanması, vergi mükellefiyetinin tesis edilmesi ve vergilerin düzenli biçimde toplanmasının temin edilmesidir. Fermanda şu ifadelere yer verir:

“Adana yöresinde Kozanoğlu ailesi devlete isyan etmekte, eşkıyalık ve çapulculuğa önderlik etmektedir… Şimdiye kadar devlet bu sorunu barışçıl yollarla çözmek istemiş, bu amaçla birçok defa Kozanoğlu’na nasihat edilmiştir. Fakat o hiçbir zaman nasihatlerimize kulak asmamıştır. Âli Osman Devleti bu çıbanı yok etmek için karar almıştır; böylece Muhammed’in şeriatını ve devletin hükmünü burada daim kılacağız.

Bunun için ‘Fırka-i Islahiye’ adında askerî bir birlik oluşturduk. Bu askerî birlik 15 yaya taburundan, 2 süvari alayından müteşekkildir. Bir Nizam (Nizam-ı Cedid) taburu da Girit’ten gelip birliğe katılacaktır.

Bu birliğin komutanı Rumeli kahramanı Derviş Paşa’dır. Onun komutasında Kırım Savaşı kahramanı Kürt İsmail Paşa, Mirliva Hasan Paşa, Halep komutanı Seyyid Paşa, Mirliva Hüsnü Paşa gibi becerikli subaylar ve yiğit kahramanlar vardır. Bilindiği üzere sizin aileniz de bugüne kadar Âli Osman Devleti’ne pek çok mühim hizmette bulunmuştur. Devletin nazarında da sizin çok kıymetli bir yeriniz vardır. Bu görev için de hizmetiniz bizim için önemlidir.

Bunun için siz de yörenizdeki Kürtlerden en az 400 süvari toplayıp kısa sürede hazırlıklarınızı tamamlayarak derhâl yola çıkasınız ve Adana dolaylarında Derviş Paşa’ya ulaşasınız. Gürcü komutan Aslan Bey de Sarıkamış tarafından bir grup Çerkez ve Gürcü süvarisiyle Kozan’a gidecektir. Yola çıkmadan önce Erzurum valisini ve paşasını haberdar ediniz, sizin için ne gerekiyorsa yapsınlar.

Muvaffak olunuz. Gazanız mübarek olsun.”

Fermanın kendisine ulaşmasının ardından Sürmeli Mehmet Paşa divanını toplar ve hazır bulunanların fikrini tek tek sorar. Divanda çoğunluk “gitmeme” yönünde görüş bildirir. “Gitme” diyenler arasında dönemin efsanevi Kürt dengbêji Evdalê Zeynikê ile Paşa’nın ilk eşi Eyşan Hanım da vardır.

Eyşan Hanım Paşa’ya şu uyarıda bulunur:

“Âli Osman Devleti uzun zamandır bu aileyi sevmiyor. Bize düşmanlığı var. Koca Osmanlı Devleti senin birkaç süvarine muhtaç değildir. Seni tuzağa çekip öldürmek istiyor Paşa, gitme…”

Sürmeli Mehmet Paşa ise divandakilere şu cevabı verir:

“Gitmemek olmaz; gitmemek, Osmanlı Devleti’ne karşı isyan anlamına gelir. Ben gideceğim. Ama öyle savaşçılar götüreceğim ki yiğitliğim bundan sonra her yerde duyulsun, bilinsin…”

Sürmeli Mehmet Paşa, çevreye haber salarak birkaç gün içerisinde kendi kalesi olan Toprakkale’den (Topaxqele) 400 savaşçı toplar. Savaşçıları  yiğitliği (mêrxas), savaşma gücü ve at biniciliği esas alınarak seçer. Bu uzun mızraklı seçkin savaşçıları,   kendi konağının önünde toplar ve yola çıkmaya hazırlanır. Paşa, yola çıkmadan önce Evdalê Zeynikê’ye dönerek: “Evdal, haydi bize bir stran söyle de yola çıkalım.” der. Evdal, bir ağıtla başlar; söylediği stran, kadın ve çocukların ağlamasına yol açar:

Heyla wayê, heyla wayê
Ezê li dihayê kela Elajgirê dikevim ha li beyara
Hela mêzekin li leşkerê qerenizamiyê u li refê siyara
Çarsid xortê eşiretê berê xwe daye xeribiyê
Rebbê alemê, mîrê mîra, sihuda wana bişxuline

Kadınların ve çocukların ağlamaya başlaması üzerine Sürmeli Mehmet Paşa, Evdal’a dönüp şöyle der:

“Allah razı olsun, sefere gidiyoruz; şenlik yapacağımıza hepimizi ağlattın. Evdal, biz yas mı tutuyoruz ki böyle acıklı söylüyorsun? Her zamanki gibi söyle; çoluk çocuğu sustur ki yola çıkalım.”

Bunun üzerine Evdal daha hareketli, neşeli ezgilere geçer:

Evdal Begê bi sê denga kire gazî,
Go Surmelî Memed Paşa bavo,
Wê hal û hewalê me çawa be?
Li kêleka me ya rastê eskerê Romê ye,
Li pêşya me eskerê Hecî Ûsiv Paşayê Sîpikî,
Sofî Paşayê Hesenî, Temoyê Cibirî ye,
Li xana Çerkeza, bi me ra hûre-hûr e, gaze-gaz e,
Surmelî Memed Paşa digo Evla Beg, lawo, tu bajo
Ez bavê te me, kilê çevê Eyşan Xanimê me
Ez xudanê şanzde eşîrê me, lawo tu bajo!
Bavê te yê şev-xûnê li Ereb xe,
Li warê Husên Begê ra lêxe
Di Sîneka Êzdiya û Çemçê ra derbas be
Bi sibê ra konaxa bavê te Pîrkend e…

Yazının ikinci bölümü haftaya…

Benzer Haberler

Tişrin Barajı’na saldırı |

DSG, Şam’ın sorumluluğuna işaret etti: Tehlikeli bir tırmanış

İki dil, bir direniş hafızası:

Evdalê Zeynikê ile Dadaloğlu’nun Kozan Dağı Savaşı – (1865-1866) (I)

Meclis’te istismar soruşturması l

Eski stajyerler ifadeye çağırıldı

Şirkete kayyum atandı l

GAİN Medya'ya operasyon

2013’teki süreç için “heba edildi” dedi

Kurtulmuş: Şimdi öyle olmayacak, bu sefer Türkiye kazanacak

İmralı Heyeti-Gelecek Partisi görüşmesi |

"Hukuki zemin" ve "yasal adımlar" vurgusu

Berlin görüşmeleri: ABD toprak tavizinde ısrarlı |

Avrupa'nın zor haftası: Yeni Ukrayna zirvesi