BIG_TP
Bluesky Social Icon
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Kandil’de açıklanan “çekilme” kararı I

Köşe yazarları çekilme adımını nasıl gördü?

Kandil’de açıklanan “çekilme” kararı I

Kandil’de dün yapılan basın toplantısı ve gerilla güçlerinin Türkiye sınırlarından çekildiğinin açıklanması, Türkiye medyasının bir bölümünün manşetindeydi. Kimi manşetler sürecin iki tarafın inisiyatifiyle yürütüldüğüne atfen daha olgun başlıklar seçerken, çoğunluk “AKP’nin büyük zaferi” olarak göstermeyi tercih etti. Cumhuriyet, Sözcü, Aydınlık gibi gazeteler ise sürecin tüm hatlarıyla birlikte Cumhuriyet düşmanı olduğuna, Atatürkçü değerlerin hedef alındığını öne sürdü.

HABER MERKEZİ- Abdullah Öcalan’ın çağrısı ve PKK’nin fesih kararı aldığı 12. Kongresi doğrultusunda, Barış ve Demokratik Toplum Süreci kapsamında dün Kandil’de yapılan açıklamada gerilla güçlerinin Türkiye’den çekildiği duyuruldu.

Basın toplantısında, “Türkiye içindeki tüm güçlerimizi Medya Savunma Alanları’na çekiyoruz” açıklaması yapıldı. Açıklamada, “PKK’ye özgü Geçiş Hukuku esas alınmalı, demokratik siyasete katılabilmek için gerekli özgürlük ve demokratik entegrasyon yasaları gecikmeden çıkarılmalıdır” denildi.

Bu adıma dünya ve Türkiye basını geniş yer verdi.

Peki Kürtlerin süreçteki en önemli adımlardan birini ve sonuçlarını Türkiye medyası nasıl değerlendirdi? “Umutlu olmak için hala sebeplerimiz” var diyen de oldu, süreci tüm aşamalarıyla, cumhuriyet değerlerini yıkmak için oluşturulduğunu öne sürenler de…

ABDULKADİR SELVİ: TARİHİ SÜREÇTE TARİHİ ADIM

Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi “Tarihi süreçte tarihi adım” başlıklı yazısında, dünkü açıklamanın tarihi bir eşiğin aşılması olarak nitelendirdi:

PKK’nın Irak ve Suriye’deki silahlı varlığını sona erdirmesi için atılmış önemli bir adım demektir. Çünkü bu örgüt, Türkiye’de kuruldu. Kökü burada. Silah bırakma sürecinin Türkiye’de başlaması o açıdan çok önemli. Ayrıca PKK’nın tasfiye süreci aşama aşama gerçekleşecek. Adım adım ilerlenecek. Türkiye’de faaliyetlerini sonlandırmada aşaması gerçekleştikten sonra, sırayla diğer adımlar gelecek. Eğer Kandil kapanacak, PKK tasfiye olacak, Suriye’deki varlığı sona erecekse önce Türkiye’deki faaliyetlerini sona erdirmesi ve çekilmesi gerekiyordu.”

“Çekilme” açıklamasını Suriye ve Kuzey ve Doğu Suriye bağlamı üzerinden değerlendiren bir başka köşe yazarı da Milliyet’ten Özay Şendir oldu.

Şendir’in “PKK’nın açıklaması, sürece karşı olan ülkeler ve süreci baltalamak adına provokasyonlara girişen gruplara rağmen başladığımız noktadan ileride olduğumuzu bize gösteriyor” dediği yazısının devamı şöyle:

Silah bırakma ve mağaraların teslimi konusu her seferinde kamuoyuna açıklanarak yapılmayacak. Bir gün sürecin bittiği duyurulacak. Milli İstihbarat Teşkilatı bu anlamda sadece sahayı değil işin psikolojisini de yönetiyor. Ankara’daki Komisyon çalışmaları somut öneriler haline geldiğinde diğer adımlar haliyle hızlanacaktır.

Komisyon’daki dinlemeler de sona erdiğine göre Kalın’ın yakın bir gelecekte tekrar Meclis’e gideceğini düşünmek hata olmaz. MİT Başkanı, siyasetin görev alanına son derece saygılı ve her siyasi görüşün tatmin olacağı bir çerçevenin ortaya çıkması için çabalıyor.”

 “KÜRTLERLE ARAMIZDAKİ SON DUVARI DA KALDIRIYORUZ”

Karar gazetesi yazarları Mustafa Karaalioğlu ile Yıldıray Oğur da dünkü açıklamayı köşelerine taşıdı. Karaalioğlu, “Dilini, kültürünü ve hatta etnik kökenini inkar ettiğimiz insanlarla aramızdaki son duvarı da kaldırıyoruz” dedi yazısında:

דBöylesine derin, kanlı ve acılı bir problemini çözmek üzere olan ülkede barış, hukuk ve tolerans rüzgarı esmiyor; aksine o büyük problemin yerine meşru siyasetten seçilmiş bir başka unsur problem olarak ikame ediliyor.

Oysa, Kürt meselesi, PKK, terör ile buna bağlı bir dizi hukuk ve demokrasi geriliminin üstesinden gelebilmek Türkiye için geç de olsa çok önemli bir adımdır. Sadece kendi adımıza bir gelişme hamlesi değil, dünyaya da örnek olabilecek bir çözüm başarısıdır.

Neredeyse bir asırdır ülkeyi sürekli artan bir gerilime mahkum eden, son elli yıldır da terörle can yakan bir sorunu aşıyoruz. Bir zamanlar dilini, kültürünü ve hatta etnik kökenini inkar ettiğimiz insanlarla aramızdaki son duvarı da kaldırıyoruz. Bunu da hiçbir komplekse kapılmadan onlarla birlikte yapıyoruz.”

Yıldıray Oğur ise “50 yıllık bir örgüt bütün bunları Pazar günü serpme kahvaltı sofrasında oturmuş bazı vatandaşları kandırmak için de yapıyor olamaz” ifadelerini kullandı, sürecin aşamalarına ikna olmamışlar için:

ד70’lerine dayanmış, 20 yılı hapiste geri kalanı dağda geçmiş bir adam için de 50 yıl sonra örgütünün kendini fesh etmesi, silah bırakmak, militanlarını geri çekmek kolay verilecek kararlar değil.

Çünkü bunlardan geri dönüş zor. Bir kere silahın devri geçti deyip kendini fesheden ve silah yakan bir örgüt bir daha dağa silahlı mücadele için adam götüremez. Dağda örgüt kalmamış, gerillacılığın çağının hem siyaseten hem de teknolojik olarak geçtiği bir dönemde üstelik…

Ama dün bu basın toplantısını izleyenlere göre “tiyatro bunlar” Uzun süredir yaşanan her şeye ilk refleks olarak “tiyatro” diyen güvensiz vatandaşlar ülkesinde bir meseleyi gerçekten çözmek kolay değil. Özellikle de ülkede birlik hissi ve iyi şeyler olabileceğine inanç bu kadar diplerdeyken…

Ama 50 yıllık bir örgüt bütün bunları Pazar günü serpme kahvaltı sofrasında oturmuş bazı vatandaşları kandırmak için de yapıyor olamaz. Ama işte o vatandaşların da ikna edilmesi gerekiyor. İşte bu adımlar biraz da o vatandaş için atılıyor. Çünkü esas zor kısım olan devletin adımı için toplumun rızası önemli. Nihayetinde bu süreci siyasetçiler yürütüyor. Devlet ise tabii ki bu adımları tiyatro olarak görmüyor. Herhalde kimse PKK’nın devleti, devletin de PKK’yı kandırabileceğini, her şeyin gözümüzün önünde olduğunu, bunca riskin sadece bir grup vatandaşı kandırmak için alındığını düşünmüyordur.”

Oğur’un işaret ettiği “ikna olmayı bekleyen kesim”lerin başında ulusalcılar geliyor. Ulusalcı gazeteler ise süreci tüm hatlarıya ABD’nin organize ettiğine inanarak,  “çekilme” adımını cumhuriyet değerlerine saldırı” olarak görmeyi tercih etti:

Manşetinde “çekilme şovu yaptılar” diyen Sözcü Gazetesi’nin yazarlarından Naim Babüroğlu, “Cumhuriyet düşmanları” başlıklı yazısıyla Cumhuriyetin ve Atatürk’ün değerlerinin çözüm süreci altında  yıkılmak istendiğini ileri sürerek, talep edilen eşit yurttaşlığın en büyük tehlike olduğunu öne sürdü:

ד2025 yılında, aynı senaryonun üçüncü perdesi sahnede…

“Üçüncü Çözüm Süreci” ya da “Terörsüz Türkiye” dedikleri… Gerekçe yine aynı, “Eşit yurttaşlık”… Sihirli sözcük… Oysa… Anayasa’nın 10. maddesinde eşit yurttaşlık, çok açık şekilde garanti altına alınmıştı. Ama, bu gerçeği hiç dillendirmezler… Çünkü, perde arkasında yine aynı hedef vardır: Cumhuriyet’in temellerini yıkmak ve Atatürk’ün mirasını yok etmek.”

Cumhuriyet Gazetesi’nde ise Mine Esen açıklamayı köşesine Suriye’deki gelişmeler üzerinden taşıdı: “ABD destekli SDG artık Suriye ordusunun temel unsuru haline gelecek”:

דİmralı süreci de ülkenin önündeki zorlu süreçlerden. Terör örgütü PKK Türkiye’den çekileceğini duyurdu. Gözler Suriye’deki PKK/YPG yapılanmasının Şam yönetimiyle yaptığı/yapacağı anlaşmalarda. Görünen YPG’nin ana unsurunu oluşturan ABD destekli SDG artık Suriye ordusunun temel unsuru haline gelecek. PKK geride kalan güçlerini Suriye’ye çekerek buradaki yapıda buluşacak.

Peki, SDG hâlâ Suriye’de ulusal, bütüncül bir yapıya dahil olur mu yoksa zaman kazanıp yarı bağımsız, federasyon modelini mi hedefte tutar?” 

“GERİ DÖNÜŞ YASASI HAZIRLANACAK”

Evrensel Gazetesi’nden Fehim Taştekin, Fatih Polat ve Yusuf Karataş,  “çekilme” açıklamasını bugün köşelerinde değerlendirdi.

Fehim Taştekin, “Kandildekiler de Türkiye’yi teskin eden adımlarla Suriye’de SDG’yi mevcut güç denklemi sayesinde özerkliğin azamisine ulaştırmayı umuyor,” derken,

“Ankara, biraz da Colani yönetiminin oturması ve güç kazanmasını bekliyor. Yani bir bakıma Türkiye tarafından tahkim edilmiş yeni Suriye yönetiminin kas gücüne bel bağlıyor. Ayrıca gerektiğinde Suriye’ye bizzat müdahale edebilmek için 30 km derinliklerde operasyon iznini içeren yeni bir güvenlik anlaşması istiyor. İster Ankara ister Şam kaynaklı olsun çatışma seçenekleri, ABD’nin kırmızı çizgilerinin devreye girmesini, İsrail’in Kürtlere el atmasını ve HTŞ rejiminin çökmesini tetikleyebilir. Öyle anlaşılıyor ki Kandildekiler de Türkiye’yi teskin eden adımlarla Suriye’de SDG’yi mevcut güç denklemi sayesinde özerkliğin azamisine ulaştırmayı umuyor”, ifadelerini kullandı.

“Kürt hareketi geri dönüşü, ‘demokratik entegrasyon’ süreci olarak tanımlıyor” diyen Evrensel yazarı Yusuf Karataş, hem Kürt hareketi hem de Türk devleti açısından çözülmesi gereken bir soruna işaret ediyor:

דGelinen yerde PKK, Öcalan’ın özgürlüğünü ‘geri dönüş’ için bir güvence olarak görüyor ve devletten bu adımı atmasını bekliyor. İktidar ise hem bölgedeki yayılmacı emelleri ve hem de iç politikadaki hedefleri doğrultusunda süreci sürdürmeye ihtiyaç duymasına rağmen kendi hedefleri doğrultusunda risk oluşturması muhtemel hiçbir adımı atmak istemiyor. Ancak buna rağmen bu süreçte iki taraf arasında uzlaşılması muhtemel noktaların başında Öcalan’ın durumu ve ‘geri dönüş’ yasasının çıkartılması yer alıyor. Çünkü iktidar, Öcalan’ı serbest bırakmasa da İmralı’daki koşullarda belli başlı iyileştirmeler yaparak süreci götürebilir ve zaten “terörsüz Türkiye” hedefi doğrultusunda bir ‘geri dönüş’ yasası hazırlaması da bekleniyor. İki taraf için de asıl sorun burada başlıyor.

Kürt hareketi geri dönüşü, ‘demokratik entegrasyon’ süreci olarak tanımlıyor. Oysa ana muhalefet partisinden başlayarak bütün muhalif güçlerin hedef alındığı ve medyanın susturulmaya çalışıldığı bir siyasal atmosferde demokratik entegrasyon; yani geri dönenlerin toplumsal ve siyasal hayata katılımının sağlanması hoş bir seda olmanın ötesine gitmiyor. »

Fatih Polat ise “SDG’nin Şam’a entegrasyonu Ankara’nın talep ettiği gibi dağılarak, bir anlamda ‘Silah bırakarak’ gerçekleşmesi başarılamadı,” dediği yazısında, dünkü « kritik » adımının olası sonuçlarına bakıyor :

׫ Bir adım geri çekilerek tabloya bakıldığında, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ortağı Bahçeli’nin ortaklaştığı ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın telkin dozlu ifadelerle sıkça dile getirdiği SDG’nin Şam’a entegrasyonunun, Ankara’nın talep ettiği gibi dağılarak, bir anlamda ‘Silah bırakarak’ gerçekleşmesi başarılamadı.

İmralı’nın da devreye sokulduğu süreç içinde Ankara, bu amacını yerine getirmek için tüm düğmelere birden basmış olsa da istediği sonucu alamadı. Bunlar yaşanırken, bir yandan da PKK’nin silah bırakma sürecinin yavaş ilerlediği iddialarını içeren söylentiler yayıldı.

Şimdi Kürt Özgürlük Hareketi, kendisi açısından stratejik bir adım ile sürece dair kararlılığını yeniden somut bir göstergeyle ifade etmiş oluyor.”

Benzer Haberler