Suriye’nin sahil kentlerinde Alevilere yönelik katliamları, geçici hükümet güçleri ve Türkiye’nin finanse ettiği SMO gruplarının “kimlik temelli” yaptığını vurgulayan HRW Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölümü Müdür Yardımcısı Adam Coogle, “güvenlik sektöründe” acil reformlar yapılmazsa ülkenin “yeni bir cezasızlık ve mezhepsel şiddet döngüsüne girme riskiyle karşı karşıya” kalabileceğini söyledi.
New York merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Mart ayında en az 1.400 kişinin katledildiği, doğrudan Alevi kimliğinin hedef alındığı, katliama katılan güçlerin Suriye geçiş hükümetinin Savunma Bakanlığı tarafından koordine edildiği yönünde tespitler yaptığı raporunu 23 Eylül’de kamuoyuna duyurdu.
Nedim TÜRFENT
“ALEVİ MİSİNİZ?” SORUSU VE KARANLIK NİYET
HRW’nin Hakikat ve Adalet İçin Suriyeliler ile Suriye Arşivi ile birlikte ortaklaşa hazırladığı “Alevi misiniz? – Suriye’nin Geçiş Sürecinde Kimlik Temelli Cinayetler” başlıklı 51 sayfadan oluşan rapora göre Savunma ve İçişleri Bakanlığı birimlerinden oluşan hükümet güçleri ve onlara bağlı silahlı gruplar, Tartus, Lazkiye ve Hama vilayetlerindeki Alevilerin çoğunlukta olduğu mahalle ve köyleri bastı ve geride yakılmış evler, yığılmış cesetler, toplu mezarlar ve parçalanmış topluluklar bıraktı.
Sistemli ev baskınları ve vahşi infazlar öncesinde tekrarlanan tek bir sorunun cevabı, genellikle yaşayıp yaşayamayacağınızı belirliyordu: “Alevi misiniz?” Saldırgan gruplar, katliamların çoğunu “soruşturma” bahanesiyle gerçekleştirdi, ancak taciz ve kimlik temelli sorgulama, daha karanlık bir niyeti ortaya koydu: “Alevi topluluklarını, bireysel suçluluk veya masumiyete bakılmaksızın toplu olarak cezalandırmak.”
Alevi Katliamı’na dair yeni rapor | Şara ABD’de, katliam suçu raporda
COOGLE: FAİLLER, SAVUNMA VE İÇİŞLERİ BAKANLIĞI İLE BAĞLI GRUPLAR
HRW Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölümü Müdür Yardımcısı Adam Coogle, rapora dair Nûmedya24‘e değerlendirmelerde bulundu.
Geçici Şam ordusu güçlerinin işlediği savaş suçlarına değinen Coogle, “Rapor, ihlallerin faillerini, Savunma ve İçişleri Bakanlığı birimlerinin yanı sıra hükümet yanlısı silahlı gruplar ve silahlı gönüllülerden oluşan hükümet güçleri olarak tanımlıyor. Birimlerin veya komutanlarının isimlerini büyük ölçüde belirleyemedik. Yargısız infazlar, mala zarar verme ve yağmalama, Suriye iç hukukunun yanı sıra uluslararası insancıl hukuk kapsamında da cezalandırılabilir” dedi.
SUÇLAR ALEVİ KİMLİĞİ HEDEF ALINARAK İŞLENDİ
Raporda yer alan “kimlik temelinde sivilleri hedef alan ciddi ihlaller” ifadelerini sorduğumuz Coogle, şu yanıtı verdi:
“Raporda belgelenen yargısız infazlar, mala zarar verme, keyfi tutuklamalar ve yağmalama gibi ihlaller, yalnızca Alevi oldukları için kasabalara/köylere ve kişilere karşı gerçekleştirilmiş gibi görünüyor. Savaşçıların ve hayatta kalanların ifadeleri bunu gösterdiğinden, bu suçların kimlik temelinde işlendiğine inanıyoruz.”
SAVAŞ SUÇU İÇİN SORUŞTURMA AÇILABİLİR Mİ?

Ortada insanlığa karşı suç ve savaş suçu kategorisine giren ciddi ihlallerin bulunmasına rağmen uluslararası hukuk mekanizmalarının yetersizliğine dikkat çeken Coogle, “Suriye, Roma Statüsü’nü imzalamadığından, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) bu suçları soruşturma yetkisi yoktur. Savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla ilgili olası soruşturmalar, evrensel yargı yetkisi ilkesi uyarınca üçüncü ülkeler tarafından yürütülebilir” dedi.
TÜRKİYE’NİN DESTEKLEDİĞİ GRUPLARIN SUÇLARI
Raporda Türkiye’nin finanse ettiği Suriye Milli Ordusu’na (SMO) bağlı grupların sorumluluğu hakkında BM ve Reuters raporlarına benzer sonuçlara ulaştıklarını vurgulayan Coogle şunları ifade etti:
“BM ve Reuters raporlarında yer alan kanıtlara benzer kanıtlar elde ettik. SMO grupları resmi olarak Suriye silahlı kuvvetlerine dahil edildiğinden, bu grupların davranışlarından nihai sorumluluk Suriye silahlı kuvvetlerine aittir. Türkiye’nin bu gruplarla süregelen bağlantıları, Türkiye’nin de ihlallerden sorumlu olanları hesap sorma yükümlülüğü olduğu anlamına gelmektedir.”
×Reuters ve BM raporlarında Türkiye’nin yıllarca destekleyip finanse ettiği SMO’ya bağlı Sultan Süleyman Şah Tugayı, Hamza Tümeni ve Sultan Murad Tümeni adlı üç grubun yaklaşık 700 Alevi’yi katlettiği açığa çıkmıştı.
SÜVEYDA’DA BELGELENEN YARGISIZ İNFAZLAR
Şam geçici hükümetinin Temmuz ayında Dürzi kenti Süveyda’ya yönelik saldırılarına da değinen Coogle, şunları ifade etti:
“HRW, hükümet güçlerinin Dürzi ve Bedevi silahlı gruplarıyla birlikte Süveyda’da sivillere karşı yaygın ihlallerde bulunduğunu gösteren çok sayıda kanıt belgelemiştir. İnsan Hakları İzleme Örgütü, 59 saha infazını, kontrol noktalarından kaçmaya veya geçmeye çalışan araçlara rastgele ateş açılması sonucu 24 ölümü belgelemiştir. Ayrıca, cesetlere yönelik saygısızlık, yağma ve mala zarar verme vakalarını da belgeledik. Kurbanlar arasında kadınlar, çocuklar ve yaşlılar yer alıyordu.”
ŞİDDET DÖNGÜSÜNE GİRME RİSKİ
Raporda yer alan “Suriye yeni bir cezasızlık ve mezhepsel şiddet döngüsüne girme riskiyle karşı karşıya” ifadeleri hakkında konuşan Coogle, bu riski yönlendiren en önemli faktörlerden birinin “güvenlik sektöründe acil reform ihtiyacı” olduğunu söyledi ve ekledi:
“Suriye geçiş dönemi yetkilileri, son derece dağıtılmış ve ideolojik açıdan çeşitlilik gösteren güvenlik sektörünü reform etmek için bazı adımlar attı. Silahlı grupların tek bir komuta altında birleştirilmesini hızlandırma çabalarının yanı sıra, hesap verme yükümlülüğü olmayan birimlerin lağvedileceği ve tüm silahların devlet kontrolü altına alınacağına dair taahhütlerde bulunmuş, 30 Mayıs’ta Savunma Bakanlığı, sivillere kötü muamele, ayrımcı eylemlerde bulunma veya tutuklulara kötü muamele yapma yasaklarını özetleyen Askeri Davranış ve Disiplin Kuralları’nı yayınladı.”
“Ancak, bu kuralların uygulanması belirsizliğini korumaktadır” diyen Coogle son olarak şunları ifade etti:
“Birçok silahlı grup uzun süredir bağımsız olarak faaliyet göstermekte olup, birbiriyle rekabet eden ideolojiler, sadakatler ve liderlik yapıları, merkezi bir ordu içinde birliği sağlamayı zorlaştırmaktadır. Komutanlara olan sadakat hala güçlüdür ve rütbe, nüfuz ve kaynak tahsisi konusundaki anlaşmazlıklar şimdiden sürtüşmelere yol açmıştır.”
×
ADAM COOGLE KİMDİR?
Adam Coogle, 2010 yılında katıldığı İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölümünde müdür yardımcısıdır. 2013-2020 yılları arasında HRW’de kıdemli araştırmacı olarak görev yapan Coogle, Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri ve Ürdün’e odaklanarak bölgedeki insan hakları ihlallerine ilişkin araştırmalarına dayanarak kapsamlı makaleler yazdı.
Coogle, 2009 yılında Georgetown Üniversitesi’nden Arap Çalışmaları alanında yüksek lisans, 2005 yılında Florida Eyalet Üniversitesi’nden Din alanında lisans derecesi aldı.
Sahil kentlerindeki Alevi katliamları raporu | BM: Yaygın, sistematik ve muhtemel savaş suçu