Fatih Polat
Koşulların zorlamasıyla, 1991 yılında “Kürt realitesini tanıyorum” diyen eski Cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel’in “29. isyan” olarak nitelediği PKK’nin fesih kongresi düzenlediği 2025 yılı geriden kalırken, bir taraf için ‘tasfiye’, diğeri için ‘demokratik çözüm’ beklentileri yeni yıla devrediyor.
Hızla değişen bölgesel dinamiklerin tetiklediği İmralı’da devletle Öcalan arasındaki görüşmelerin, Bahçeli’nin Mecliste DEM Parti yöneticilerinin ellerini sıkmasıyla yeni bir sürece evrilmesinin 14. ayındayız. 2025 yılının sonu, hem Türkiye’de bu süreçle bağlantılı kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun çalışmaları bakımından, hem de ABD ile Fransa’nın garantörlüğünde HTŞ ile SDG arasında Suriye’de 10 Mart’ta imzalanan 8 maddelik mutabakatın tamamına ermesi bakımından hedef tarih ilan edilmişti. Türkiye’deki sürecin yeni yıla sarktığı kesinleşti. Yılın son düzlüğünde çok hızlı bir görüşme trafiği olmazsa Suriye açısında da beklentiler yeni yıla devrediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Öcalan’ın çağrısı üzerine PKK’nin attığı adımları kendi başarı hanesine yazarak yılı kapatıyor. AKP ve MHP, Meclis komisyonunun hazırlayacağı rapor bakımından da tasfiye öncelikli ortak anlayışla yeni yıla giriyorlar.
Komisyonun 4 Aralık 2025 günü gerçekleştirilen 19. toplantısında AKP Kayseri Milletvekili Ayşe Böhürler şunları söylemişti: “Meclisteki bu süreç, bu Komisyonun temel hedefi, PKK’nın silahsızlandırılmasına ilişkin bir süreçtir. Daha büyük bir baslıkta Kürtlerin toplumsal statüsü̈ veya çeşitli konulara ilişkin bir adım atmak değildir bu Komisyonun temel hedefi.”



