Seçimlerin teknik altyapısı nüfus kayıtları, kimlik belgeleri, seçmen listeleri hâlâ eksik. Bu durum, doğrudan seçimleri imkânsız kılarken, rejimin dolaylı atama sistemini “zorunlu” hale getirdiği iddiasını güçlendiriyor. Bazı bölgesel uzmanlar, bu süreci geçmişe kıyasla “ilerleme” olarak yorumlasa da, halkın iradesinin dışlandığı bir sistemin demokratik geçişe katkısı tartışmalı.
HABER MERKEZİ – Suriye’de Esad rejiminin Aralık 2024’te çöküşüyle başlayan geçiş süreci, Ahmed el-Şara liderliğindeki HTŞ kökenli yönetimin iktidarı ele almasıyla yeni bir döneme girdi.
Ocak 2025’te Şara’nın geçici başkan olarak atanmasıyla birlikte, demokratik geçiş ve kapsayıcı ulusal diyalog vaatleri, hızla merkeziyetçi bir atama sistemine evrildi. 5 Ekim 2025’te yapılması planlanan parlamento seçimleri, bu dönüşümün en somut örneği olarak karşımıza çıkıyor.
Ulusal Diyalogdan Merkezi Atamaya: Seçim Sürecinin Kurgusu
Şara yönetimi, Şubat 2025’te başlattığı Ulusal Diyalog Konferansı’nı, çoğunlukla HTŞ’ye sadık isimlerden oluşan bir hazırlık komitesiyle yönetti. Mart 2025’te ilan edilen Geçici Anayasa, beş yıllık bir geçiş dönemi öngörürken, Şara’ya bakanları ve yasama konseyini doğrudan atama yetkisi tanıdı. Haziran 2025’te kurulan 11 üyeli Yüksek Seçim Komitesi (Haziran 2025’te Şara Kararnamesi No. 66 ile kuruldu) ise seçim sürecini şekillendiren ana yapı oldu.
Suriye’de yapılacak parlamento seçimlerinde 210 sandalyenin yaklaşık üçte biri doğrudan Ahmed el-Şara tarafından atanacak. Geriye kalan sandalyeler ise, Şara’nın belirlediği 11 kişilik Yüksek Komite tarafından vilayet bazında oluşturulan alt komiteler aracılığıyla dolaylı biçimde belirlenecek. Bu alt komiteler, aday olacak isimleri seçme yetkisine sahip. Böylece halkın doğrudan oy kullanma hakkı fiilen ortadan kalkarken, seçim süreci demokratik temsilden uzak, merkeziyetçi bir “meşruiyet vitrini”ne dönüşüyor.
Temsil Krizi: Halkların ve İnançların Dışlanması ve Güvenlik Gerekçeleri
Suriye hükümeti, 23 Ağustos 2025’te yaptığı açıklamayla Süveyda, Hesekê ve Rakka illerinde seçim yapılmayacağını duyurdu. Gerekçe olarak güvenlik sorunları gösterilse de, bu illerdeki Dürzi ve Kürtlerin rejime duyduğu güvensizlik ve özerklik talepleri göz ardı edilemez. Bu bölgelerdeki sandalyeler “askıya alınırken”, halkların ve inançların siyasi temsili fiilen ortadan kaldırılmış oldu.
Yüksek Seçim Komitesi Başkanı Muhammed Taha el-Ahmed’in açıkladığı sandalye dağılımı da dikkat çekici: Halep 32, Şam 22, Humus ve Hama 12’şer, Haseke ve Deyrizor 10’ar, Lazkiye 7, Dera ve Rakka 6’şar, Tartus 5, Süveyda ve Kuneytra ise yalnızca 3’er sandalye aldı. Bu dağılım, nüfus ve siyasi ağırlık açısından ciddi eşitsizlikler barındırıyor.
Seçim Sürecinin Görünümü
Seçimlerin teknik altyapısı nüfus kayıtları, kimlik belgeleri, seçmen listeleri hâlâ eksik. Bu durum, doğrudan seçimleri imkânsız kılarken, rejimin dolaylı atama sistemini “zorunlu” hale getirdiği iddiasını güçlendiriyor. Bazı bölgesel uzmanlar, bu süreci geçmişe kıyasla “ilerleme” olarak yorumlasa da, halkın iradesinin dışlandığı bir sistemin demokratik geçişe katkısı tartışmalı.
Uluslararası kuruluşlar seçim sürecini izleyebilecek olsa da, bu gözlem mekanizmalarının etkisi sınırlı. Yerel STK’lar tarafından yürütülen seçmen farkındalığı kampanyaları ve eğitim programları, seçimlerin şeffaflığına dair bir gösterişten ibaret. Uygulamada zaten halkın temsilcilerini seçme hakkı bulunmuyor.
Meşruiyet Arayışı ve Diplomatik Hesaplar
Şara yönetimi, seçimleri uluslararası topluma demokratik bir görüntü sunmak için kullanıyor. 24 Eylül 2025’te BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “dengeleyici diplomasi” ve “geçiş adaleti” vurgusu yapan Şara, Batı ülkelerinden destek ve yaptırımların kaldırılmasını talep etti. Ancak seçim sürecindeki kapsayıcılık eksikliği ve halkların ve inançların dışlanması, bu taleplerin karşılık bulmasını zorlaştırıyor.
Batı’nın açıklamalarla yetinmesi ve somut adımlar atmaması, rejimi yüzeysel çözümler üretmeye teşvik ediyor. Demokratik kurumların inşası, halkların ve inançların haklarının korunması ve hesap verebilir bir yönetim sistemi kurulmadıkça, bu seçimler Suriye’nin yeniden inşasına katkı sunmayacak.
Seçim mi, Siyasi Dekor mu?
5 Ekim seçimleri, halkın iradesini yansıtmaktan uzak, sembolik bir prosedür olarak şekilleniyor. Şara’nın doğrudan atamaları, halkların ve inançların dışlanması ve seçim sürecinin teknik eksiklikleri, demokratik geçişin önünde ciddi engeller oluşturuyor. Bu tablo, Suriye’nin geleceği için bir umut değil; geçmişin baskıcı yöntemlerine dönüş sinyali veriyor.
Şara’nın Atadığı Komiteler Tartışma Yarattı
Suriye’de demokratik geçiş süreci, Ahmed el-Şara’nın doğrudan atadığı komiteler aracılığıyla merkeziyetçi bir yapıya dönüşmüş durumda. Örneğin, Hesekê’de seçim komitesi başkanlığına atanan Ebu el-Fadl, Dışişleri Bakanı el-Şeyban’ye yakınlığıyla bilinen ve geçmişte IŞİD ile ilişkili bir isim olarak dikkat çekiyor. Şara’nın desteğiyle hareket eden Ebu el-Fadl, Serêkaniyê için devrimci geçmişi olmayan Abdullah Abdulhamid el-Abdullah’ı aday gösterdi; ayrıca alt komiteye IŞİD’in Amak Ajansı’nda çalışmış Abdullah Ceş’am gibi tartışmalı figürleri yerleştirdi.
Suriye’nin güneyindeki stratejik kentler Kuneytra ve Deraa’da da seçim süreci şimdiden tartışmalı hale geldi. İsrail’in kara ve hava operasyonlarının gölgesinde yürütülen hazırlıklarda, Şara’nın atadığı alt komitelerde istifalar yaşanırken, yerel halk seçimlerin sadece göstermelik olduğunu ve halk iradesini yansıtmadığını ifade ediyor.
Kuneytra
Eylül 2025 itibarıyla Kuneytra’da seçim alt komitelerinin kurulması sürecinde en az üç üst düzey üye istifa etti. Bu istifaların temel nedenleri arasında, komitelere eski rejim bağlantılı ve yolsuzlukla ilişkilendirilen isimlerin atanması ve cinsiyet eşitliği vaatlerinin ihlal edilmesi yer alıyor. Ebu Halid el-Cumeyzi, komiteye yozlaşmış aşiret liderlerinin yerleştirilmesini protesto ederek görevinden çekildi. Dr. Selma el-Hatib, kadın temsiline dair sözlerin tutulmadığını ve yolsuzluk dosyaları olan adayların desteklendiğini belirterek istifa etti. Muhammed el-Savvan ise IŞİD bağlantılı kişilerin komiteye sızdırıldığını belirterek, güvenlik riskine dikkat çekti. Bu istifalar, seçim sürecinin meşruiyetini zedeleyen yerel tepkilerin ve protestoların önünü açtı. Bölgeden görüştüğüm kimi kaynaklar, seçim komisyonuna atanan başka isimlerinde istifa etmesinin gündemde olduğunu belirtti.
Deraa
Deraa’da seçim süreci, Kuneytra’daki istifalarla benzer biçimde yerel düzeyde ciddi tartışmalara yol açtı. Özellikle Yüksek Seçim Komitesi’nin alt komiteleri oluştururken bölgede tanınan isimleri dışlaması ve yerine eski rejimle bağlantılı figürleri tercih etmesi, halk arasında tepkilere neden oldu. Dr. Beşşar el-Kadri gibi tanınmış muhaliflerin olarak bilinen adaylıklarının engellenmesi, sürecin kapsayıcılıktan uzak olduğunu gösteriyor. Yerel aşiretler ve sivil toplum temsilcileri, seçimlerin halk iradesini yansıtmadığını ve Şara yönetiminin merkeziyetçi yaklaşımını pekiştirdiğini savunarak protesto çağrıları yaptı. Bu durum, Deraa’da seçimlere katılımın düşebileceği ve güneydeki siyasi gerilimin derinleşebileceği aktarılıyor.