Onur Hamzaoğlu
Yaklaşık iki hafta önce, 4 Aralık’ta Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından “Sağlık Harcamaları İstatistikleri-2024” başlıklı haber bülteni yayımlandı. Bültendeki verilere göre, Türkiye’de sağlık hizmetleri için 2024 yılında bir önceki yıla göre yüzde 90’lık bir artışla toplam 2 trilyon 359 milyar 151 milyon TL’lik harcama yapılmış. Toplam harcamanın yüzde 76’sı “genel devlete”, yüzde 24’ü “özel sektöre” ait. Söz konusu haber bülteninde ayrıca, 2024 yılında 2023 yılına göre genel devlet toplam sağlık harcamasında yüzde 86, özel sektör harcamasında ise yüzde 102’lik bir artışın olduğuna yer veriliyor. O gün ve takip eden birkaç gün içinde özellikle bu verinin öne çıkarılarak yazılı ve görsel medyada sağlık harcamalarının haber yapıldığını, yorumcular tarafından paylaşıldığını izledik. Oysa, sağlık harcamalarında gerçek durumun bilgisine TÜİK’in kamuoyuna açıkladığı verileri; hem kaynakları hem de Türkiye’de halen uygulamadaki sağlık finansman modelinin işlevi ve işleyiş bilgileri kapsamında analiz ederek ulaşabiliriz.
Haber bülteni ekinde ayrıca, önceki yıllarda olduğu gibi, kullanılan metodolojiyle (hesaplama ve veri kaynakları) ilgili açıklamalar, sağlık harcamalarının kaynakları ve harcama alanlarını gösteren tablolar bulunuyor. Bu tablolarda harcamaların kaynağı; a) Genel Devlet b) Özel Sektör, harcama alanları ise; a) Cari ve b) Yatırım harcamaları olarak gruplanmıştır. “Genel Devlet” merkezi devlet, yerel devlet (mahalli idareler) ve sosyal güvenlik (Sosyal Güvenlik Kurumu), “Özel Sektör” ise hanehalkları, sigorta şirketleri ve diğer (hanehalklarına hizmet eden kâr amacı gütmeyen kuruluşlar) başlıklarından oluşmaktadır.



