Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Seyfo’nun 110’uncu yılı I

Yaşamını yitirenler anıldı, yüzleşme talep edildi

Seyfo’nun 110’uncu yılı I

1915’te Osmanlı yönetimi tarafından Süryani, Asuri ve Keldani halklara yönelik başlatılan katliamlar, aradan geçen 110 yıla rağmen hâlâ “soykırım” olarak resmen tanınmadı. Süryani halkı, Seyfo’nun inkârına karşı tarihsel adalet ve yüzleşme talebini sürdürüyor.

HABER MERKEZİ- 1915’te Süryanilere yönelik gerçekleşen Seyfo Katliamı’nın 110. yıldönümünde yapılan açıklamalarla yaşamını yitirenler anıldı, adalet ve yüzleşme çağrısı yapıldı.

Mezopotamya’nın kadim halklarından olan Süryanilerin nüfusunun büyük bir bölümünün katledildiği dönem, “kılıç” anlamına gelen Seyfo adıyla anılıyor. 15 Haziran 1915 tarihi, Süryanilere uygulanan katliamın başlangıcı olarak kabul edilir.  110 yıl sonra hala Süryani ve Keldani toplumu uluslar arası bir soykırım tanınması talebi ve samimi bir yüzleşme beklentisini konuşuyor.

DEM PARTİ: TOPLUMSAL BARIŞ İÇİN SOYKIRIMIN TANINMASI ŞART

DEM Parti Halklar ve İnançlar Komisyonu, Seyfo’nun 110. yılında yaptığı açıklamada, yaşanan acıların tanınmasının toplumsal barışın tesisi için hayati önem taşıdığına dikkat çekti. Eş Genel Başkan Yardımcısı Yüksel Mutlu, “Seyfo’nun yıl dönümünde Süryani halkının acısını paylaşıyor, hayatını kaybedenleri saygıyla anıyoruz” dedi. Açıklamada, Süryani halkının hâlâ adalet ve yüzleşme beklentisi içinde olduğu vurgulandı.

HDK: HAKİKATLE YÜZLEŞMEDEN BARIŞ MÜMKÜN DEĞİL

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) de yazılı bir açıklamayla 15 Haziran 1915’in Süryanilere yönelik katliamların başlangıcı olduğunu hatırlattı. Açıklamada, “Barış ve demokratik toplum inşasında hakikatlerle yüzleşmenin önemini bir kere daha hatırlatıyoruz” denilerek yüzleşme talebinin altı çizildi.

DBP’DEN MİDYAT’TA BULUŞMA: ÖCALAN’IN FELSEFESİ BİRLİKTE YAŞAMI MÜMKÜN KILIYOR

DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, Mardin’in Midyat ilçesinde Süryani kurumlarıyla gerçekleştirilen buluşmada, Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nı hatırlatarak, “Sayın Öcalan’ın felsefesi birlikte yaşamı, eşit ve özgür bir toplumsal modeli sunuyor” dedi. Süryani halkından destek talep eden Bayındır, “Bu topraklarda yaşanan acıların nedeni tek dil, tek inanç, tek ulus anlayışıdır” ifadelerini kullandı.

KUZEY VE DOĞU SURİYE’DE ANIT: SEYFO TANINMAYI BEKLEYEN BİR AÇIK YARA

Süryani Birlik Partisi, Kuzey ve Doğu Suriye’nin Tirbespiye kentinde 1915 Seyfo kurbanları anısına bir anıt dikti. Anma yürüyüşü ve açıklamada “Seyfo hâlâ duyulmamış büyük bir çığlık ve tanınmayı bekleyen bir davadır” denildi. Süryani Birlik Partisi Eş Başkanı Faya Ardiş, uluslararası toplumun sessizliğine dikkat çekerek, soykırımla yüzleşmenin tüm insanlık için ahlaki bir sorumluluk olduğunu vurguladı.

×TÜRK DEVLETİ’NİN 110 YILDIR TANIMAKTA DİRENDİĞİ KILIÇ YARASI: SEYFO

Mezopotamya uygarlığının en kadim halklarından biri olan Süryaniler, tarih boyunca farklı dönemlerde çeşitli egemen güçlerin baskı, saldırı ve yok etme politikalarına maruz kaldı. Bu yıkımın en ağır ve sistematik örneği ise, I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı-Türk yönetimi tarafından uygulanan 1915 soykırımıyla yaşandı.

1915 ve sonrasındaki süreç, yalnızca Ermeni halkı için değil, Süryani, Asuri, Arami, Keldani ve diğer Hristiyan topluluklar için de bu coğrafyanın en karanlık dönemlerinden biri oldu. Bu dönemde, “tek din, tek dil, tek ulus” anlayışıyla yürütülen Müslümanlaştırma ve Türkleştirme politikaları çerçevesinde, Mezopotamya’da yaşayan Hristiyan halklar kitlesel olarak katledildi, sürgün edildi ve asimile edilmeye çalışıldı.

Hristiyanlığı kabul eden ilk halklardan olan Süryaniler, Bethnahrin (Mezopotamya) coğrafyasının en eski ve köklü topluluklarından biriydi. Ancak 1915 yılında kılıç ve hançerlerle gerçekleştirilen katliamlarla yüz binlerce Süryani hayatını kaybetti. Bu yüzden Süryaniler, 1915 soykırımını “Seyfo” (Süryanice’de “kılıç”) olarak adlandırır ve her yıl 15 Haziran’da katledilenleri anmaya devam ederler.

Seyfo, yalnızca bir katliam değil, aynı zamanda Süryani halkına yönelik dil, kültür ve kimlik temelli bir yok etme politikasıydı. Yaklaşık 700 bin kişilik nüfusun üçte ikisi hayatını kaybetti ya da kimliğini kaybetmeye zorlandı. 300 bin kişi doğrudan katledildi, 200 bini zorla Müslümanlaştırıldı veya kimliksizleştirildi. Binlerce kadın ve çocuk şiddet, tecavüz ve istismara uğradı. Hayvanlar dahi öldürüldü; doğa, yaşam, kültür – her şey hedef alındı.

Seyfo’dan sağ kalanlar, ya topraklarını terk etmek zorunda kaldı ya da kimliğini gizleyerek hayatta kalmaya çalıştı. Bugün Bethnahrin bölgesinde yaşayan Süryani sayısı 200 binin altına düşmüş durumda.

Üzerinden 110 yıl geçmiş olmasına rağmen, Süryanilere yönelik baskılar ve kültürel yok sayma politikaları hâlâ sürüyor. Binlerce mülk, kilise ve manastır gasp edilirken, bazı kiliseler “satılık” ilanlarıyla gündeme geldi. “Define var” gerekçesiyle yapılan sözde yasal kazılarla ibadet yerleri tahrip edildi, mezarlıklar yok edildi, kiliseler yakıldı, yıkıldı, hatta ahıra çevrildi.

En büyük tahribatlardan biri ise dil ve kimlik alanında yaşandı. Seyfo’nun ardından Süryanice eğitim veren tüm okullar kapatıldı, yakıldı. Bu nedenle Süryanice, bugün yok olma tehlikesi altındaki diller arasında yer alıyor. Ancak Turabdin bölgesinde yaşayan ve büyük ölçüde Avrupa’ya göç etmiş Süryaniler, tüm baskı ve imkânsızlıklara rağmen, Süryaniceyi ve kültürel miraslarını yaşatmak için direnmeye devam ediyor.

Ermeni Soykırımı ile birlikte yürütülen bu sürecin Süryanilere etkisi, uluslararası hukuk ve tarih yazımı açısından henüz tam anlamıyla tanınmamıştır. 2007 yılında İsveç Parlamentosu, Seyfo’yu soykırım olarak tanıyan ilk kurumsal yapı olmuştur.