BIG_TP
Bluesky Social Icon
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Yekta Armanc Hatipoğlu yazdı |

Karşı kutuplara itmeden sosyalizmi tartışabilmek

Yekta Armanc Hatipoğlu yazdı |

Yekta Armanc Hatipoğlu

DEM Parti’nin düzenlediği “Barış ve Demokratik Toplum Konferansı”nda yurt dışından da gelen pek çok akademisyen ve siyasetçinin katkılarıyla hem 21. yüzyılda sosyalizm hem de Türkiye’deki süreç üzerine çeşitli konuşmalar yapıldı.

Katılımcılar ekseriyetle, reel sosyalizm deneylerinden de yola çıkarak, sosyalizmin daha demokratik, ademi-merkeziyetçi, katılımcı, komünal, ekolojik, kadın ve LGBTİ+ özgürlükçü olması gerektiğini savundu.

Abdullah Öcalan’ın konferansa gönderdiği mesaj ise Türkiye solunun belli kesimleri tarafından, konferans konusunda, en çok tartışılan konulardan biri oldu. Özellikle “geleneksel sol”, Öcalan’ın fikirlerinin 1960’lardan beri söylenen klasik avro-komünist fikirler olduğunu savundu, kimileri ise uzun yıllardır yaptıkları gibi Öcalan ve Kürt Özgürlük Hareketi’ni “anti-Marksist” olmakla suçlayıp işin içinden sıyrıldı.

Öcalan, mesajında özetle geleneksel Marksizmin artık geçerliliğini yitirdiğini söylüyor, buna neden olarak da Marks’ın toplumsal tarihi sadece sınıfla izah etmeye çalışmasını, devlet ve ulus devleti yeterince çözememesini işaret ediyor ve ekliyor: “Tüm bu eleştirileri yaparken Marks’ın emeğine büyük saygı duyduğumu, niyetinden kuşku duymadığımı ve Marksizmi Marks’tan ayrı gördüğümü de eklemek isterim. Biz bazı temel konularda Marksizm ve reel sosyalizm eleştirisi yaparken bir sosyalist olarak hissettiğimiz şey özeleştiridir.”

Demokratik sosyalizm açılımı yaptığı, süreci kendi penceresinden anlattığı metni Lenin’le bitiriyor Öcalan: “Lenin de ‘Kapsamlı, gelişmiş bir demokrasi olmadan sosyalizm inşa edilemez’ diyordu. Bu düşünce ve inançla tekrar toplantımızın başarılı geçmesini diler, bitmeyen yoldaşça selam ve sevgilerimi sunarım.”

Bu yazıya eklenenlerin haricinde de Öcalan’ın konferansa gönderdiği metin incelendiğinde metnin ne solun belli kısmının iddia ettiği gibi klasik bir avro-komünist metin olduğu ne de anti-Marksist olduğu söylenebilir.

Geleneksel solun inatla üstüne bastığı ve demokratik sosyalizmi yanlışlamak için kullandığı “üretim araçlarının toplumsallaştırılmasından ayrı bir sosyalizm olamayacağı” tezi gayet yerinde ve doğru bir tez. Özgürlük Hareketi, buna Rojava’daki toplumsallaştırılmış, kooperatifçi üretim sistemiyle zaten yanıt veriyor. Demokratik sosyalizm ise bir bütün olarak “yerel yönetimleştirme” modeliyle üretim araçlarına ne olacağı sorusunu yanıtsız bırakmıyor.

Üretim araçlarının toplumsallaştırılması kadar doğru olan başka bir şey de sosyalizmin salt ekonomik bir model olmadığı. Sosyalizm, üretim araçlarıyla birlikte iktidarı da toplumsallaştırmalı, tabana yaymalı. Doğal olarak devleti aşmalı. Reel sosyalizm bunu yapamadı, burayı eksik bıraktı.

Reel sosyalizm deneyinde devlet büyüdü, toplum küçüldü. Görünürde var olan yerel meclisler, Komünist Parti’nin başlarında salladığı kılıç altında kararlar aldı. Yerelden demokrasi ne Sovyetler Birliği’nde ne de Doğu Avrupa’da işleyebildi. Merkeziyetçilik esas alındı. Merkeze bağlı yerel tıkandı, ezildi, söz söyleyemedi. Nihayetinde devletçi sosyalizm tankla tüfekle değil kültürel etkilerle yıkıldı. Bürokrasi altında ezilen kitleler Batı’dan gelen hamburger, kot pantolon ve punka tutundu. Tutundukları dal ise kapitalizmdi. Renkli görünüyordu ancak içinde yoğun sömürü ilişkileri, açılık, yoksulluk barındırıyordu. Sınırsız “eğlence” vardı ancak onunla beraber sınırsız sömürü de geliyordu.

İktidara ortak olamayan, edilgen olan, karar alamayan, söz söyleyemeyen Doğu Avrupa ve Sovyet halkları için sosyalizmin çözülmesi ve kapitalizmin egemen olmasıyla birlikte her şey daha kötü oldu. Kapitalizm sınırsız sömürü anlayışıyla eski sosyalist coğrafyanın altını üstüne getirmeye bugün de devam ediyor.

Kapitalizm sınırsız sömürü demek, reel sosyalizm ise yeni bir ayrıcalıklı bürokrasi sınıfı ve baskıcılık… İşte demokratik sosyalizm özellikle bu ikilemde devreye giriyor. Marks’ın söylediklerini, teşhis ettiklerini güncelliyor; 21. yüzyılın gerçeklerine uyarlıyor, reel sosyalizmin hatalarından dersler çıkarıyor, anti-komünizm yapmıyor ve Paris Komünü’ne sırtını yaslarken nostaljik histerilere kapılmıyor. Anlamaya, anlatmaya, derinleşmeye çalışıyor. Devrimi bir “an” olmaktan çıkartıp “sürece” yayıyor. Üzerine tartışmayı kesinlikle hak ediyor.

Türkiye solu buna cephe almamalı, belli birtakım Türkiye solcusunun yaptığı gibi indirgemeci olmamalı ve kendi sözünü, demokratik sosyalizm diyenlerin fikrini küçümsemeden, onları karşı kutba yerleştirmeden söylemeli.

Militarizmin, ırkçı ve şoven söylemlerin toplumda daha fazla kabul gördüğü şu günlerde, bunu yapmak çok daha önemli, çok daha hayati.

Benzer Haberler

İstanbul Barosu duyurdu l

19 Mart sürecindeki eylem yasakları hukuka aykırı bulundu

Akın Olgun yazdı |

“Bir devletten daha fazlası” üzerine

Meclis’te yeni taciz iddiası l

"Yönetici istismarına uğradım"

Süreç için “yol temizliği” |

Hatimoğulları önerilerini tek tek sıraladı

14 ay geçti, Kürdistan hükümeti kurulamadı |

KDP ve KYB heyetleri 14. kez bir araya geldi