Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

13 Haziran ve Qasr-i Şîrîn

13 Haziran ve Qasr-i Şîrîn

Derlenip toparlanma zamanıdır, oysa. Şimdi değilse, ne zaman? Kürt partileri değilse, kim? Ağır olur vebali, kaçırılırsa yarım asırda bir, kapıyı çalan böylesine bir fırsat. Sadece Rojhilat değil, uyanık olmalı Başur, Bakûr, Rojava da.

Memo ŞAHİN

Çarmix ve Qasr-i Şîrîn, ayrılmaz bir bütünün adıdır, Kürt belleği ve tarih anlatımında.

Adıdır bir travmanın Qasr-i Şîrîn, dört asırdır kanayan ve onlarca nesli etkisi altına alıp bugünlere taşıyan.

Çar, dört; mix, çividir Kürtçe’de, melezleştirilerek Türkçe’ye çarmıh diye çevrilen. Çar, dört; mix ise çividir, oysa Türkçe’de.

Hangi dilin daha güçlü ve köklü olduğu değil konumuz, çocuklar bile varır ayırdına, biraz lügat karıştırdıklarında.

Osmanlı ile Safevi devletleri arasında 17 Mayıs 1639’da imzalanan ve Kürdistan’ın bölünmesine yol açan ilk anlaşmanın, Kürt halkının göğsüne saplanan ilk paslı hançerin adıdır, Qasr-i Şîrîn.

Qasr-i Şîrîn ile başlar yakın tarih anlatımı, biter Qasr-i Şîrîn ile.

Ve Kürdistan parçalı ve yaralıysa bugün, çakılmasındandır çarmixtan birinin Qasr-i Şîrîn’de 386 yıl önce.

Çakılmamamış olsaydı şayet Qasr-i Şîrîn’de bu ilk çivi, başka bir seyir izleyebilirdi, belki de tarih.

Ve işlevsiz kalabilirdi Lozan’da çakılan üç çivi.

Qasr-i Şîrîn, Kirmanşan Eyaleti‘nde yirmi bin nüfuslu, yaralı, mahçup ve mazlum bir kenttir, işgali altında İran’ın.

Şayet Cuma günü, denk geliyorsa ayın 13’üne, uğursuz sayılır Germenler arasında ve ertelenir önemli işler sonrasına.

Yahudilerde ise uğurlu ve kutlu bir sayıdır 13 ve yer alır tanrının sembolleri arasında.

Bir 13 Haziran günü, ilk mix’tan üç yüz seksen altı yıl, 26 gün sonra taht ve qesrına sökün etti İsrail, kendilerini tanrıdan da kudretli gören Ayatollahların.

Ağlama duvarına iliştirdiğinde dileğini, aklındaydı Haziran’ın 13’ü Netanyahu’nun.

Ne hissediyordur, Çar Çira’da asılan Qazi Muhammed, Viyana’da katledilen Dr. Qasımlo, Berlin’de kurşunlanan Dr. Said, şimdi?

Ne hissediyordur, gül mamosteler, Hêmin, Hêjar, Celîl Gadanî?

Ne hissediyordur, Nexede’de bir düzine yoldaşı ile kurşuna dizilen gözleri bağlı Perwîz?

Ne hissediyordur, Ferzad Kemanger, Şîrîn Elemhulî, Ali Heydaryan, Ferhad Wekilî ve Mehdî İslamiyan?

Ne hissediyordur, sêpiye gülücükle giden Hûsên Xizrî?

Ne hissediyordur, Jîna Amini ve JIN JÎYAN AZADÎ ile direnişe katılan ve sokak ortasında katledilen onca can?

Ve ne hissediyordur Nergîs Muhammedî, Pexşan Ezîzî, Werîşe Muradî ve Şerife Muhammedî gün beklerken zindanlarda şimdi?

Böylesine bir travmayı yaşatanlar Kürtlere, can derdindeler şimdi, tek tek avlandığında kurmay heyeti, savaş kabinesi, gizlendikleri inlerinde.

Yıkılır zulmün kaleleri, demiş bilgeler, bazen içerden, dışardan bazen.

Söküldü iki çivisi Lozan’ın, Başur ve Rojava’da.

Qasr-i Şîrîn’dedir sıra şimdi.

Ve ayağa kalkma ve dalgalandırma zamanıdır JIN JÎYAN AZADÎ’yi Mahabad, Kirmanşan, Xorasan ve Sîne’de; Tahran, Tebriz ve Sistan’da.

Dağınık Kürt kurmay heyeti ne zamandır, herbiri bir diyarda, farklı tellerde.

Derlenip toparlanma zamanıdır, oysa.

Şimdi değilse, ne zaman?

Kürt partileri değilse, kim?

Ağır olur vebali, kaçırılırsa yarım asırda bir, kapıyı çalan böylesine bir fırsat.

Sadece Rojhilat değil, uyanık olmalı Başur, Bakûr, Rojava da.

Ve yetişmeli carına Rojhilat’ın.

Ve sıklaştırılmalı saflar, parti amblemlerinden azade.

Atanda gün Rojhilat’ta, ısınır içim, kaynar kanım.

Rojhilat’ta doğan bir çocuğum bugün, 13 Haziran’da!

Benzer Haberler