Dünya, 2024’te 1946’dan bu yana en fazla silahlı çatışmanın yaşandığı yılı yaşadı. PRIO verilerine göre çatışmalarda 13 bin 900 sivil yaşamını yitirdi.
HABER MERKEZİ- Norveç’in başkenti Oslo merkezli Barış Araştırmaları Enstitüsü (PRIO), bugün yıllık küresel çatışma raporunun sonuçlarını açıkladı.
Sonuçlara göre, 2024 yılı son 80 yılın en yoğun çatışmalarından biri olarak kayda geçti. Geçtiğimiz yıl, 1989’da Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana en yüksek dördüncü ölüm oranının kaydedildiği yıl oldu.
Dünya genelinde 61 devlet temelli çatışma yaşandı. Bu rakam, 1946’dan bu yana kaydedilen en yüksek ikinci seviye olarak öne çıkıyor.
Raporda, 2024 yılında yaşanan çatışmalarda yaklaşık 160 bin kişi hayatını kaybetti. Bu ölümler yalnızca savaşan taraflar arasında değil, sivillere yönelik doğrudan saldırılarla da gerçekleşti. 13 bin 900 sivil, kasıtlı saldırılar sonucu yaşamını yitirirken, bu oran bir önceki yıla göre yüzde 31 artış gösterdi.
PRIO, 11 silahlı çatışmanın “tam ölçekli savaş” düzeyine ulaştığını belirtti. Bu savaşların başında Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail’in Filistin’e saldırıları ve ablukası, Sudan ve Etiyopya’daki iç savaşlar geliyor.
Afrika kıtası, 2024’te en fazla çatışmanın yaşandığı bölge oldu. Afrika’yı Asya (17), Orta Doğu (10), Avrupa (3) ve Amerika (2) takip etti.
Enstitü ayrıca çok sayıda ülkenin aynı anda birden fazla çatışmaya sahne olduğunu da vurguladı. Özellikle 9 ülkede, birden fazla devlet temelli çatışma eşzamanlı yaşandı.
BARIŞ GİRİŞİMLERİ ZAYIFLADI
Kathimerini gazetesinde yer alan habere göre raporun baş yazarı Siri Aas Rustad, yaşananları şu sözlerle değerlendirdi:
“Bu sadece bir zirve değil, yapısal bir değişim. Bugünün dünyası on yıl öncesine göre çok daha şiddetli ve çok daha parçalanmış durumda.”
Raporda, artan savaşlar karşısında küresel barış girişimlerinin zayıfladığına dikkat çekiliyor. PRIO, çok taraflı diplomasinin ve bölgesel barış inisiyatiflerinin desteklenmesi gerektiğini vurguluyor.
Enstitü şu tespiti yapıyor:
“Bu gelişmeler, büyük ölçekli savaşların endişe verici şekilde yeniden yükselişe geçtiğini gösteriyor ve küresel çatışma manzarasının yeniden dikkatle ele alınması gerektiğini ortaya koyuyor.”