BIG_TP
Bluesky Social Icon
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

2025 PANORAMA | Ekoloji- Çevre Mücadelesi

Eko-kırım küresel bir siyasete dönüştü

2025 PANORAMA | Ekoloji- Çevre Mücadelesi

Kuraklık, yangınlar, seller ve mega projelerle şekillenen 2025, iklim adaletinin aciliyetini bir kez daha gösterdi: Milyonlar, dünyanın farklı coğrafyalarında yaşanan yıkım ile Türkiye’de hızlanan ekosistem tahribatı, iklim krizinin artık yalnızca bir çevre meselesi değil, derin bir yönetim ve adalet sorunu haline geldiğini ortaya koydu.

HABER MERKEZİ – 2025, gezegenin artık “alarm verdiği” değil, alarmın kalıcı hale geldiği bir yıl olarak kayda geçiyor. Dünyanın dört bir yanında kuraklık tarım havzalarını susuz bırakırken, orman yangınları mevsim olmaktan çıkıp yıl boyu süren bir yıkıma dönüştü; kasırgalar ve seller yalnızca iklim krizinin değil, siyasi ihmallerin de haritasını çizdi.

Türkiye’de 2025 yılı, ekolojik yıkımın artık “olağan” kabul edildiği bir eşik yılı olarak kayda geçti. Ormanların kesilmesi, zeytinliklerin maden sahasına dönüştürülmesi, su kaynaklarının kuruması ve sıcaklık rekorlarının kırılması, tekil felaketler olarak değil; kalkınma, enerji güvenliği ve yatırım gerekçeleriyle meşrulaştırılan süreklilikler olarak yaşandı.

Bu yıl boyunca doğa tahribatı, kamusal bir tartışma başlığı olmaktan çok, idari kararlarla yönetilen teknik bir meseleye indirgenirken, ekosistem kayıpları toplumsal hayatın arka plan gürültüsüne dönüştü.

İşte Türkiye’nin ekoloji atlasından 2025 sayfaları:

TÜRKİYE 2025’TE DOĞAYI “TİCARET MALI”NA DÖNÜŞTÜRDÜ

Bu yıl, doğanın üstüne biriken baskının hem dili değişti hem de hızı arttı. Bir yanda “iklim” sözcüğüyle parlatılan piyasa düzenekleri, öte yanda “torba” denilerek tek hamlede açılan maden kapıları. Bir yanda deprem bölgesinde barınma ve yaşam hakkı mücadelesi, öte yanda acele kamulaştırma kararlarıyla hızlandırılan yerinden etme riskleri. Sokak hayvanları yasasındaki değişikliklerse, toplumsal vicdanın tam orta yerine bırakılmış bir başka kırılma hattı oldu.

“İKLİM KANUNU” DEĞİL İKLİM TİCARETİ  

Türkiye’nin ilk “İklim Kanunu” 9 Temmuz 2025’te Resmi Gazete’de yayımlandı. Metnin omurgasında Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), karbon kredileri, karbon fiyatlandırma araçları gibi piyasa temelli mekanizmalar yer alıyor. Kanun, bir yandan “iklim adaleti” ve “adil geçiş” gibi kavramları tanımlara alırken, diğer yandan iklimi finansal bir mimariye bağlayan geniş bir araç seti kuruyor.

İklim Adaleti Koalisyonu ve ekoloji örgütleri “Halkın İklim Kanunu” çağrısı yaparak, bilimi, kamuyu ve adaleti önceleyen gerçek bir iklim kanunu talebiyle kampanya yürüttü.

SÜPER İZİN YETKİSİ TORBA YASA’YLA GELDİ

Hazırlanan 7554 sayılı torba yasa 19 Temmuz 2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu yasa “mülksüzleştirme, talan yasası, zeytin yasası olarak adlandırıldı. Metinde, ÇED süreçlerinin süresi ya kısaltıldı ya da önemsiz kılındı. İzin ve ruhsat düzenekleri, enerji ve maden projelerinin önünü hızlandıran hükümlerin olduğu yasa ekoloji hareketlerini sokağa döktü. Yasayla zeytinlikler, meralar, ormanlar, su havzaları gibi müşterek yaşam alanlarının gaspının önü açıldı. 4800’den fazla maden ruhsatı verildiği, Giresun, Gümüşhane gibi kentlerin neredeyse yüzde 90’ı maden alanı olarak ruhsatlandırıldı.

Muğla’nın Milas ve Yatağan ilçelerinde, Akbelen Ormanı içinde kalan zeytinliklerin kömür madeni için sökülmek istenmesi, bu yeni dönemin simgesine dönüştü. Yurttaş tepkisi geçici durdurmalar sağlasa da, yasa zemininde zeytinlikler hâlâ maden tehdidi altında.

DEPREMİN YARATTIĞI FIRSAT: ACELE KAMULAŞTIRMA

6 Şubat depremlerinin ardından “yeniden inşa” söylemi büyüten iktidar, TOKİ seferberliğine girişti. Özellikle Hatay’ın birçok ilçesinde beton santralleri kuruldu, taş ocakları açıldı.

Bunlar yapılırken, halkın tapulu arazileri akşamdan el değiştirip sabah devletin malı oldu: Zeytinlikler, narenciye bahçeleri TOKİ’lere ve bu santrallere giden yollar için gasp edildi, ağaçlar kökünden söküldü.

TOPLU HAYVAN KATLİAMLARI

2025’te Türkiye’de sokak hayvanlarına yönelik uygulamalar, şiddet, cezasızlık ve vicdan tartışmalarıyla hafızalara kazındı.

Yıl boyunca ülkenin dört bir yanından gelen görüntüler, hayvanlara yönelik şiddetin münferit değil, sistematik bir hal aldığını gösterdi. Toplama adı altında yapılan uygulamalarda köpeklerin araçlara fırlatıldığı, sürüklendiği, dar alanlara sıkıştırıldığı anlar kayda geçti.  Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) 2025 yılının ilk 6 ayını kapsayan Hayvan Hakları İhlalleri Raporu’nu yayımladı: Sadece medyada yayımlanan haberlerden derlenen rapora göre; 2025 yılının ilk 6 ayında yaklaşık 478 bin hayvanın yaşam hakkı ihlal edilmişti.

KURAKLIK: TÜRKİYE’NİN ALARM SEVİYESİ YÜKSELDİ

Türkiye, 2025 yazında 50,5 dereceyle dünya sıcaklık rekoruna ev sahipliği yaptı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre Eylül 2025, son 55 yılın en sıcak 11’inci eylülü olarak kaydedildi.

Aşırı sıcaklar artık “olağanüstü hava olayı” değil, her yaz beklenen bir norm haline gelirken; buna eşlik eden kuraklık, yangın ve ani seller toplumsal yaşamı doğrudan etkileyen bir risk rejimi yarattı.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre 2025 su yılı, son 52 yılın en düşük yağış seviyelerinden biri olarak kaydedildi. Kürt coğrafyasında yağışlar bir önceki yıla göre yüzde 60, İç Anadolu’da ise yüzde 35 azaldı.

Konya Ovası’nda su krizi derinleşirken, Beyşehir Gölü’nün doluluk oranı yüzde 55’e geriledi. Barajların dolmaması, yer altı sularının çekilmesi ve göllerin küçülmesi, kalıcı bir iklim rejiminin işareti olarak ortaya çıktı.

Aynı dönemde Ergene, Büyük Menderes ve Nilüfer gibi nehirler, endüstriyel ve tarımsal atıklar nedeniyle ekolojik olarak işlevsiz su yollarına dönüştü.

YANGINLAR VE AFETLER: BİR KRİZ NASIL YÖNETİLEMEZ?

2025’te Türkiye genelinde 6 bin 800 yangın çıktı; bunların 2 bin 800’ü orman yangınıydı. Yaklaşık 80 bin hektar alan kül oldu. Yıl tamamlanmadan, 2025 son on yılın en büyük ikinci orman kaybının yaşandığı yıl olarak kayıtlara geçti.

Yangınlar, seller ve aşırı hava olayları artık “beklenmedik” değil; bütçe kalemleri, sigorta tabloları ve kriz yönetim planları içinde rutinleştirilen zarar başlıkları haline geldi.

ÖRGÜTLÜ MÜCADELE DE HIZ KESMEDİ

Doğa talan ve yıkımı büyüdükçe, yerel direnişler de o kadar büyüdü. Muğla, Dersim ve Balıkesir’de “Toprağımızı Vermiyoruz” mitingleri, zeytinlikleri ve köy yaşamını tehdit eden düzenlemelere karşı güçlü bir ortak itiraz olarak kayda geçti.

Ankara’da Meclis önünde yapılan açıklamalar, komisyon süreçlerine dönük tepkiler, “Halkın İklim Kanunu” kampanyası ve “Toprağımızı Vermiyoruz” hattının buluşması ise şunu gösterdi: Ekoloji mücadelesi artık tek bir vadinin, tek bir ağacın, tek bir köyün meselesi olmaktan çoktan çıktı. Bu bir müşterekler ve giderek daha fazla “emek, barınma, gıda, su” başlıklarıyla birleşen bir yaşam siyaseti.

Eylül’de Demokratik Kurumlar Platformu öncülüğünde, Şırnak ve ilçelerinde sürdürülen eko-kırım karşı binlerce kişinin katıldığı “Eko-kırıma geçit yok, doğa talanına karşı yürüyoruz” yürüyüşü yapıldı ve Besta’da bir gece nöbet tutuldu.

TÜRKİYE COP31’E EV SAHİPLİĞİ YAPMAK İÇİN GERÇEKTEN HAZIR MI?

Brezilya’da gerçekleştirilen COP30 toplantısında Türkiye ve Avustralya’nın gelecek yılki toplantıya ev sahipliği yapması kararı çıktı.

Türkiye’nin 2026’da COP31’e ev sahipliği yapacak olması, AKP’nin 23 yıllık iktidarında derinleşen eko-kırım politikalarıyla yan yana konulduğunda ciddi bir çelişkiyi açığa çıkarıyor: Kömüre dayalı enerji yatırımları, hızlandırılan nükleer projeler, maden ruhsatlarıyla kuşatılmış vadiler, mega projelere açılan ormanlar ve kıyılar, betonlaşmayla büyüyen kentler ve bastırılan ekoloji mücadeleleri ortadayken Ankara’nın “iyi örnek” bir iklim ülkesi olarak sunulması gerçekçi görünmüyor.

Yaşam savunucuları ve ekoloji örgütleri ise COP31’in, bir yandan iktidar ve büyük sermaye için güçlü bir yeşil aklama vitrini olma riski taşırken, diğer yandan Türkiye’deki ve bölgedeki ekoloji direnişleri, Kürt coğrafyasındaki baraj ve madencilik karşıtı mücadeleler, kadın hareketi, sendikalar ve kent savunuları için önemli bir politik imkan da barındırdığını belirtiyor..

Benzer Haberler

“Yolsuzluk” suçlaması |

Döşemealtı Belediyesi'ne operasyon: 10 gözaltı

AİHM’den İmamoğlu kararı l

Başvuru öncelikli olarak incelenecek

Kara para operasyonu l

31 kişi hakkında gözaltı kararı

DSG Basın Sözcüsü Şamî:

Mazlum Abdi yıl sonundan önce Şam’ı ziyaret edecek

AİHM’den İmamoğlu kararı l

Başvuru öncelikli olarak incelenecek

CHP’den raporuna gelen eleştirilere yanıt:

"Samimiyseniz hemen kaldıralım kayyum uygulamasını"

“Leyla Zana ismi tesadüfen seçilmedi” |

Doğan: Türkiye Suriye’de yapıcı rol oynamalı