Savaşın insani, ekonomik, çevresel ve askeri maliyetleri daha da arttı. Savaşın dinamikleri dronlar, nükleer restleşmeler ve diplomatik girişimlerle değişti. AB savaşın net tarafı oldu. ABD politika değiştirdi. Trump-Putin görüşmesi yıla damga vurdu. Yılın son aylarının ve yeni yılın önemli gündemi ise, Trump’ın barış planı. Yılın sözü ise, Zelenskiy’nin planla ilgili söyledikleri: “Ya ağır 28 madde ya da ağır kış!”
HABER MERKEZİ – 22 Şubat 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna savaşı, 2025 yılı ile birlikte pek çok açıdan kritik değişimlere ve gelişmelere sahne oldu. Savaş alanında önceki yıllara benzer durumlar devam etti, ama teknolojinin çok daha fazla ön plana çıktığı da görüldü. Ancak değişimin en önemli nedeni, diplomatik gelişmelerle ilgiliydi. Bu da, ABD’de başkanlık seçiminde yaşanan değişimle söz konusu oldu.
×
AĞIR İNSANİ, ASKERİ VE EKONOMİK MALİYET
Dördüncü yılına girmek üzere olan savaşın insani maliyeti bu yıl da ağır bir tablo ortaya çıkardı. Ancak net bilançoları bildirmek neredeyse mümkün değil. Taraflar siyasi pozisyonlarına göre bilançolar açıkladığı için, kesin olarak şimdiye kadar kaç sivilin ve askerin yaşamını yitirdiğini veya yaralandığını bildirmek zor. Her iki taraf da karşıtlarının kayıplarını yüzbinlerle ifade ediyor.
2025’in Şubat ayı itibarıyla, savaşın üçüncü yılı geride kalırken, Uppsala Çatışma Veri Programı (UCDP) Ukrayna savaşında 174 bin ila 420 bin kişinin hayatını kaybettiğini tahmin ediyordu ve bu rakam aradan geçen 10 ayda çok daha fazla oldu.
Tarafların asker kayıpları hakkında da karşılıklı iddialar söz konusu ve fakat örneğin Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nin (CSIS) verilerinden hareketle ortalamaya bakıldığında, iki taraftan asker kayıpları (ölü ve yaralı dahil) 1 milyon ile 1.5 milyon arasında tahmin ediliyor.
Sivil kayıplar büyük oranda Ukrayna tarafında yaşanırken, asker kayıplarının büyük kısmı Rusya cephesinde kaydedildiği belirtiliyor.
Savaşın bir diğer insani maliyeti yerinden edilenlerle ilgili. Şimdiye kadar en az 10 milyon Ukraynalı’nın yerlerini terk etmek zorunda kaldığı kaydediliyor. Bunun en az 7 milyonu Avrupa ülkelerinde mülteci konumunda olduğu tahmin ediliyor.
Savaşın bir diğer maliyeti ise ekonomide yaşandı. Genel tahminlere göre, artık tamamen savaş ekonomisini esas alan Rusya’nın kaybı yüz miyarlarca dolar olarak hesaplanıyor. Savunma harcamalarını bütçenin yüzde 40’nın üzerine çıkaran Rusya, savaşı finanse etmek için en önemli kalemi olan petrol ve gaz gelirlerinde de önemli kayıplar yaşadı.
Dördüncü yılına giren savaşın Ukrayna’ya ekonomik maliyeti ise tam anlamıyla bir yıkımı ifade ediyor. Ukrayna’nın yeniden yapılanması için gerekli olan maliyet en az 500 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. Savaşı finanse edebilmek için Ukrayna artık tamamen Avrupa ülkelerine bağımlı halde. IMF, Ukrayna’nın önümüzdeki dört yıl için finansman açığının yaklaşık 136,6 milyar dolar olacağını tahmin ediyor.
Rusya’nın Ukrayna’dan ele geçirdiği toprak oranı ise, bu yıl içinde ciddi bir değişikliğe uğramadı. 2024’ün sonunda Ukrayna’nın doğusunda yüzde 19 civarında toprağı kontrol eden Rusya, Ukrayna tarafından gösterilen haritalara göre, en fazla yüzde 1 oranında bir ilerleme kaydetti ve yaklaşık 115 bin 600 kilometrekareyi kontrol ediyor.
SAVAŞIN DİNAMİKLERİ DEĞİŞTİ: DRONLAR, FÜZELER VE NÜKLEER KOZLAR
Ukrayna – Rusya savaşı ilk üç yılında büyük oranda kara ve hava saldırılarıyla cephe hatlarında yoğunlaştı. 2024 yılından itibaren özellikle Rusya daha fazla hava saldırılarına ağırlık verdi, füze atışlarını arttırdı ve en önemlisi savaşta dengeleri belirleyen insansız hava araçlarına (İHA-dronlar) yöneldi. Aynı şey Ukrayna için de geçerli. İki taraf da, bazen günde yüzlercesini kullanmak kaydıyla, 2025’te büyük oranda savaşı dronlarla sürdürdü. Dronlar, savaşın yarattığı ağır maliyeti de önemli ölçüde düşürdü. Ancak dronlarla yürütülen savaşın maliyeti ise daha da arttı, özellikle de dronlar vesilesiyle taraflar karşılıklı olarak enerji altyapılarını hedef almaya başladı ve bu da, savaşın değişen dinamiklerinden biri oldu.
Dronlarla yürütülen savaşlar, Ukrayna’yı da aştı. Özellikle sonbahar aylarında Polonya, Almanya, Norveç, Romanya, Belçika, Finlandiya, Danimarka gibi pek çok Avrupa ve NATO üyesi ülkede dronlar görüldü. Bunlar çoğunlukla Rusya’ya ait olarak değerlendirildi ve Avrupa ülkeleri ile NATO, uzun yıllar sonra ilk kez “Rus tehdidi“ konusunda alarm düzeyine geçti.
AB liderleri Kopenhag’ta | Gündem: ‘Drone duvarı’ ve Rus parasının Ukrayna’ya gönderilmesi
Bununla birlikte Rusya uzun menzilli füzeleri çok daha fazla görünür kılmaya başladı. 2025’in sonbaharından itibaren Rusya peş peşe nükleer başlık da taşıyabilen ve kıtalar arası menzile ulaşabilen füzelerini sergiledi. Bunlar arasında Poseidon, Burevestnik (Fırtına Kuşu), Oreşnik gibi füzeler dikkat çekti.
Dron tehdidi ve nükleer denemeler, Avrupa ve ABD’de hızlı bir karşılık buldu. Bu yüzden NATO ülkelerinde uzun yıllar sonra ilk kez savunma bütçelerine ayrılan pay ciddi oranda arttırıldı, birçok Avrupa ülkesi ordusunu yeniden organize etmek için harekete geçti ve silahlanma yarışı hız kazandı.
Rusya’nın peş peşe nükleer silah denemeler yapmasının ardından ABD de aynısını yapma kararı aldı, bununla birlikte uzun yıllardır yürürlükte olan nükleer anlaşmalar işlevsiz kaldı. Böylece, 2025’te, Ukrayna’daki savaş dolayısıyla, son 30 yılda ilk kez nükleer denemeler yapılır oldu ve Soğuk Savaş’tan sonra ilk kez dünyada nükleer gerilim bu kadar yüksek düzeye çıktı. Silahlanmaya ayrılan bütçeler ise Soğuk Savaş dönemini bile geride bırakmış durumda.
Önce Rusya, şimdi ABD; Çin de oyunda | ‘Yeni Soğuk Savaş’: Nükleer restleşme
×
AVRUPA’DA “RUS TEHDİDİ” ALARMI: “AB CEPHESİ” TAHKİM EDİLDİ
Ukrayna’daki savaşın 2025’te net şekilde ortaya çıkardığı bir diğer önemli sonuç ise, Avrupa ülkelerinin hiç olmadığı kadar savaşın bir tarafı haline gelmeleriydi. En başından beri Ukrayna’ya destek sunan Avrupa ülkeleri, 2025’te çok daha fazla ekonomik, askeri ve diplomatik destekle görünür oldular.
Rusya’nın 2014’te Kırım’ı işgal etmesinden bu yana yaptırım paketleri açıklayan ve bu yıl 19’uncusunu yürürlüğe koyan AB ülkelerinin bugüne kadar Ukrayna’ya 66 milyar eurosu askeri destek olmak üzere toplam 167 milyar euro kaynak sağladığı bildiriliyor. Ancak Ukrayna’nın 2026’da da savaşı sürdürebilmesi için çok daha fazla desteğe ihtiyacı vardı.
AB üyesi ülkelerin liderleri, 18 Aralık’ta, yaz aylarından beri gündemde olan dondurulmuş Rus varlıklarını görüşmek üzere toplandı. AB liderleri, büyük çoğunluğu Belçika’da tutulan 210 milyar euro değerindeki Rus varlıklarından sağlanacak 140 milyar euro değerinde bir Tazminat Kredisini Ukrayna’ya aktarmak için karar almak istedi. Ancak AB ülkeleri anlaşamadı ve bunun üzerine AB, Ukrayna’ya faizsiz 90 milyar euro kredi sağlamak konusunda anlaştı. Bu, Ukrayna’nın 2026’da savaşı sürdürebilmesi için ihtiyacı olan finansmanı sağlıyor, ama öbür yandan AB’yi bir kez daha savaşın açık bir tarafı haline de getirdi.
Ukrayna’daki savaşın Avrupa cephesinde 2025’te güvenlik kaygısını tetikleyen en önemli faktörlerden biri de, Trump’ın savaşa ve bizzat NATO’ya yönelik izlediği siyasetle ilgiliydi.
Trump’ın NATO’da yük paylaşımına ilişkin sert çıkışları ve Avrupa’ya yönelik açık baskısı, Brüksel’de uzun süredir teorik bir çerçevede ele alınan “Washington’a bağımlılık” tartışmasını, artık ertelenemez ve somut politika adımları gerektiren bir aciliyet alanına dönüştürdü.
Bu yeni yaklaşımın kurumsal zemini, 3 Şubat’ta düzenlenen ilk AB savunma zirvesiyle güçlendirildi. Ardından 19 Mart’ta açıklanan ve 2030 hedeflerini içeren savunma yol haritası, Birliğin artık savunmayı geçici kriz refleksiyle değil, orta ve uzun vadeli planlamayla ele almak istediğini ortaya koydu.
Savunma harcamaları ve üretimlerinin ulusal düzeyde artırılması teşvik edilirken bu harcamaların AB ölçeğinde koordine edilmesi öncelik haline geldi. Bu politikanın en görünür ürünü olan “Avrupa Güvenlik Eylemi” (SAFE) isimli ortak savunma finansman programı, Brüksel’de yıl boyunca konuşuldu.
150 milyar euroluk savunma fonuna 19 üye ülke başvurdu, AB, Kanada ile ortaklık anlaşması imzaladı.
AB’nin Rusya’ya karşı attığı bir diğer önemli adım ise, 2027’nin sonuna kadar Rus gazının tamamen kesilmesine yönelik oldu. Avrupa Parlamentosu konuyla ilgili yasa tasarını 17 Aralık’ta kabul etti. Ancak ironik olan ise şu:
AB Ukrayna savaşının başladığı 2022’den Ekim 2025’e kadar Rusya ile 213 milyar euro değerinde ticaret yaptı. AB’den Ukrayna’ya verilen destek ise toplamda 167 milyar euro.
AB ülkelerinden Rusya’ya para akıyor | Ukrayna’ya destek, Rusya’yla ticaret
TRUMP GELDİ: RUSYA – UKRAYNA SAVAŞINDA ROTA DEĞİŞTİ
ABD Başkanı Donald Trump’ın henüz başkanlık koltuğuna oturmadan Ukrayna’daki savaşa dair farklı bir siyaset izleyeceğinin sinyallerini verdi ve bu sinyaller, ilk olarak Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile görüşmesinde pratiğe yansıdı.
Trump, başkanlık koltuğuna oturduktan kısa süre sonra, 28 Şubat’ta Zelenskiy’i Beyaz Saray’da ağırladı. Ancak görüşme eşi az görülen bir gerginlikte geçti.
Trump, Zelenskiy’i ABD’ye minnettar olmamakla ve “Üçüncü Dünya Savaşı kumarı oynamakla” suçladı, ona Rusya ile bir barış anlaşmasına varmak için taviz vermesi gerektiğini söyledi.
ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, Zelenskiy’e “saygısız” dedi ve toplantı boyunca “hiç teşekkür etmediğini” ifade etti.
Zelenskiy, minnettar olduğunu tekrarladı, ABD’ye saygı duyduğunu belirtti.
Trump, Zelenskiy’e, “Ülkenin başı büyük bir belada” dedi ve ekledi:
“Bu aptal başkan [Joe Biden] aracılığıyla size 350 milyar dolar verdik, askeri teçhizat verdik… Eğer askeri teçhizatımız olmasaydı bu savaş iki haftada biterdi.”
Görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenlenmedi, beklenen mineral anlaşması yapılmadı.
Zelenskiy’e Beyaz Saray’ı terk etmesi söylendi. Trump, ‘Barışa hazır olduğunda geri dön’ dedi
Şubat ayındaki sansasyonel görüşmeden sonra büyük oranda Avrupa ülkelerinin desteğiyle Rusya’ya karşı savaşı sürdürmeye çalışan Ukrayna, öbür yandan Trump ile yeniden bağlantı kurmanın yollarını aradı.
Trump ile Zelenskiy’nin bir kez daha görüşebilmesi ancak Ağustos ayında mümkün oldu ve bu, 3.5 yılı geride kalan savaşta önemli bir eşiği ifade eden bir görüşme dolayısıyla gerçekleşti.
Trump 15 Ağustos’ta Alaska’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştü, bu savaşın başlangıcından bu yana Batı dünyasının Putin ile kurduğu ilk üst düzey temas oldu.
Putin ve Trump, görüşmede herhangi bir ateşkes veya barış anlaşmasına dair ortak bir açıklama yapmadı, ancak olası bir barış anlaşması için iyimser mesajlar verdiler. Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff, 17 Ağustos’ta sürpriz bir açıklama yaparak Alaska’daki görüşmede Putin’in bazı tavizler vermeyi kabul ettiğini duyurdu. Witkoff ayrıca Ukrayna’nın beş bölgesini “anlaşmanın can alıcı noktaları” olarak tanımladı. Bu açıklama, Alaska görüşmesi sonrasında Rusya-Ukrayna savaşına dair gidişatın esas noktalarını ortaya koyması açısından önemliydi.
17 Ağustos’ta, Putin ile görüşmeden dönen Trump, bu kez Beyaz Saray’da Zelenskiy ile görüştü. Bu, Şubat ayındaki gerilimli görüşmeden sonra ilkti ve oldukça sakin bir ortamda bu görüşme gerçekleşti. Ancak Zelenskiy, bu kez sadece ilk toplantıda gündem olan kıyafetlerini değiştirerek gitmedi, aynı zamanda yanında Avrupalı liderleri alarak görüşmeye gitti. Zelenskiy ve Avrupalı liderlerle görüşmesinin ardından Trump, Putin ile bir telefon görüşmesi de yaptı.
15 -17 Ağustos toplantılarında Trump’ın ateşkesten ziyade, bir barış anlaşmasını gündeme getirdiği, bunun için de Ukrayna’dan Rusya’nın kontrolünde olan bölgeleri terk etmesini istediği kaydedildi. Bu tür kritik başlıklar, Putin’in isteklerine daha yakınken, Ukrayna için yerine getirilmesi zor şartları ifade ediyordu.
Trump, Zelenskiy ve Avrupalı liderlerin zirvesinden herhangi bir somut sonuç çıkmadı, ancak Zelenskiy’nin de dahil olacağı bir üçlü zirve için prensipte anlaşıldı. Bunun için de Trump, Putin’in yanıtını bekledi.
Eylül ayı başına gelindiğinde Putin’den herhangi bir olumlu dönüş olmadı. Trump, Putin’in kendisini büyük hayal kırıklığına uğrattığını söyledi ve Ukrayna’nın savaşı kazanabilecek kapasitede olduğunu söyledi. Bu, göreve geldiğinden beri Trump’ın söyleminde görülen önemli bir değişimi ifade ediyordu.
Bu söylem değişikliği üzerine yeniden silahlanma konusu gündem olmaya başladı. Ukrayna, ABD’den savaşta dengeleri değiştireceğine inandığı uzun menzilli ve nükleer başlık da taşıyabilen Tomahawk füzelerini yeniden istemeye başladı. Trump da bunları verebileceğini söyledi.
16 Ekim’e gelindiğinde Trump, yeniden diplomatik bir girişimde bulundu ve Putin ile 2,5 saatlik bir telefon görüşmesi yaptı. Ardından iki liderin iki hafta içinde Budapeşte’de görüşmeye karar vedikleri duyuruldu. İki hafta sonra ise, görüşmenin iptal edildiği açıklandı. Yapılan ön görüşmelerde, savaşın sona erdirilmesi için ilk adım olarak ateşkes ilan edilmesi konusunda taraflar arasında uzlaşmazlık yaşandığı kaydedildi.
Trump – Putin görüşmesi iptal edildi
Budapeşte görüşmesinin iptal edilmesinin ardından Rusya peş peşe nükleer silah denemelerine başladı. ABD de aynısını yapacağını duyurdu. Bu, yaklaşık 30 yılın ardından, Soğuk Savaş sonrasında yaşanan ilk ciddi nükleer restleşme olarak değerlendirildi.
Önce Rusya, şimdi ABD; Çin de oyunda | ‘Yeni Soğuk Savaş’: Nükleer restleşme
20 Kasım’da dikkat çekici bir gelişme yaşandı. Trump’ın Ukrayna ve Rusya’ya 28 maddelik bir barış planı planı sunduğu ortaya çıktı.
2025’in sonuna gelinirken, devam eden Rusya – Ukrayna savaşı açısından en önemli gündem Trump’ın planı ve bunun 2026’nın başında da esas gündem olmaya devam edeceği görülüyor.
×
RUSYA’NIN TALEPLERİ – UKRAYNA’NIN İTİRAZLARI: TRUMP’IN BARIŞ PLANI
Rusya’nın başlıca talepleri arasında Ukrayna’nın asla NATO’ya katılmayacağına dair söz verilmesi, Ukrayna ordusuna sınır getirilmesi, Donbas’ın tamamının Rusya tarafından kontrol edilmesi, Kırım, Donbas, Zaporizhia ve Herson bölgeleri üzerindeki Rus kontrolünün tanınması ve Ukrayna’da Rusça konuşanlara koruma sağlanması yer alıyor.
Ukrayna, bu taleplerin teslimiyet anlamına geleceğini ve ülkeyi sonunda Rusya’nın işgaline karşı savunmasız bırakacağını kaydediyor.
Buna karşın, ABD’nin sunduğu ve ilk etapta 28 maddeden oluşan, ancak daha sonra Cenevre’de yürütülen müzakereler sonrasında 19 maddeye indirilen barış planı, kamuoyuna yansıdığı kadarıyla, Rusya yanlısı görünüyor.
Planın ilk taslak haline göre, ABD, Ukrayna’dan Rusya’nın işgali altındaki bölgelerden vazgeçmesini, NATO’yu unutmasını ve asker sayısını sınırlamasını ve olası bir anlaşmanın ardından 100 gün içinde seçime gitmesini istedi.
Zelenskiy, “Ya ağır 28 madde ya da ağır kış” diyerek, karşı karşıya oldukları zorluğu dile getirdi. Avrupa Birliği ülkeleri de, planın ayrıntıları ortaya çıktığında tepki gösterdi ve Ukrayna’nın egemenliğinin korunmasını talep etti.
Bunun üzerine, planın yeniden gözden geçirilmesi için 22-23 Kasım tarihlerinde İsviçre’nin Cenevre kentinde görüşmeler yapıldı ve planın 20 maddeye düşürüldüğü duyuruldu. Zelenskiy, 30 Kasım’da yaptığı açıklamada, zorlu konuların hala çözülmediğini bildirdi.
Zelenskiy’nin zor seçimi: ‘Ya ağır 28 madde ya da ağır kış’ | Trump’ın Ukrayna planının detayları ortaya çıktı
Bununla birlikte Aralık ayında ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff aracılığıyla görüşme trafiğinin hızlandığı görüldü. Witkoff, 2 Aralık’ta Moskova’da Putin ile görüştü. Putin, görüşmeden sonar ABD’nin sunduğu planın bazı maddelerinin kabul edilebilir olduğunu, bazılarının ise kabul edilemez olduğunu duyurdu.
Önce Avrupa’ya mesaj: Savaşmak istiyorsa, hazırız | Putin, Witkoff ve Kushner ile görüştü
Witkoff ve Trump’ın damadı Jared Kushner, 14-15 Aralık günlerinde ise Almanya’nın başkenti Berlin’de Ukrayna heyeti ile Trump’ın planı üzerine müzakereler yürüttü. Müzakerelerin son gününde Almanya, Fransa ve İngiltere liderlerinin de aralarında bulunduğu bazı Avrupalı liderler ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy de bir araya geldi.
Zelenskiy, görüşmede önemli mesafe kattettiklerini belirtmekle birlikte, Trump’ın planında öngörülen toprak tavizleri ve ateşkes konusunda somut bir sonuç ortaya çıkmadı. Ancak Ukrayna’nın NATO’ya üye olmaktan vazgeçmesi, buna karşılık güvenlik garantilerinin sağlanması konularında mesafe alındığı belirtildi. Almanya Başbakanı Friedrich Merz, güvenlik garantilerinin detaylarını açıklamış ve olası barış anlaşması sonrasında Ukrayna’ya Batılı ülkelerin askerlerinin barış gücü olarak konuşlanacağını, olası Rus saldırısını püskürteceklerini belirtti.
Berlin görüşmeleri: ABD toprak tavizinde ısrarlı | Avrupa’nın zor haftası: Yeni Ukrayna zirvesi
Trump’ın sunduğu plana dair son görüşme 20-21 Aralık’ta Miami’de gerçekleşti. ABD heyeti, önce Ukrayna heyeti ile, daha sonra da Rusya heyetiyle görüştü. ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff, görüşmelerin yapıcı ve verimli geçtiğini açıkladı. Zelenskiy de, 24 Aralık’ta, birçok kritik konuda uzlaşmaya varıldığını, ancak planda öngörülen toprak tavizi gibi hassas konuların çözümsüz kaldığını söyledi.



