İran ile İsrail arasında yaşanan askeri gerilim, Ortadoğu’da jeopolitik dengeleri sarsarken, Türkiye’deki iki askeri üs yeniden küresel çatışma senaryolarının merkezine oturdu: Malatya’daki Kürecik Radar Üssü ve Adana’daki İncirlik Hava Üssü.
HABER MERKEZİ- Kürecik, 68 Kuşağı’nın öncü isimlerinden Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan’ın 1972’de Amerikan radar istasyonuna yönelik baskın planı nedeniyle gittiği ve Nurhak’ta katledildiği yerdi. Bugün ise, İsrail’e yönelik olası bir İran saldırısında öncelikli hedeflerden biri olarak anılıyor.
KÜRECİK RADAR ÜSSÜ: NATO’NUN GÖZÜ, İRAN’IN HEDEFİ
Malatya’nın Akçadağ ilçesindeki Kürecik Radar Üssü, 1960’larda ABD tarafından Sovyetler’e karşı erken uyarı amaçlı kurulmuştu. Soğuk Savaş’ın ardından işlevini yitiren üs, 2010 yılında NATO’nun Lizbon Zirvesi’nde alınan kararla yeniden aktive edildi. 2012’den itibaren NATO’nun füze kalkanı kapsamında çalışan radar, İran’dan fırlatılabilecek uzun menzilli füzeleri 1000 kilometre öteden tespit edebiliyor ve bu verileri NATO savunma sistemlerine iletiyor.
Her ne kadar Türkiye, radarın yalnızca NATO veri ağı içinde kullanıldığını belirtse de, İran bu açıklamalara şüpheyle yaklaşıyor. Tahran yönetimi uzun süredir bu üssün İsrail’in hava savunma sistemine veri aktardığını öne sürüyor. İranlı yetkililer, radarın İsrail’e “istihbarat avantajı sağladığını” savunuyor ve Kürecik’in zaman zaman “misilleme listelerinde” adı geçtiği yönünde sinyaller veriyor.
İran Dışişleri Bakanlığı, 2020 yılında yaptığı açıklamada, bir karşı saldırı durumunda Kürecik’in askeri hedef olabileceğini açıkça dile getirmişti.
İNCİRLİK HAVA ÜSSÜ: ABD’NİN STRATEJİK NÜKLEER MERKEZİ
Adana’daki İncirlik Üssü, ABD ve NATO’nun Orta Doğu operasyonlarında kritik bir lojistik merkez olarak faaliyet gösteriyor. ABD’nin keşif, ikmal ve gözetleme faaliyetlerinin kalbi olan bu üs, aynı zamanda NATO’nun nükleer silah kapasitesinin de önemli bir bölümünü barındırıyor.
ABD Kongresi’ne bağlı Araştırma Servisi’nde görevli nükleer uzman Amy Woolf’un aktardığına göre, İncirlik’te yaklaşık 50 adet B61 tipi termonükleer (hidrojen) bomba bulunuyor. Bu bombalar, yalnızca “caydırıcı güç” olarak değil, aynı zamanda NATO’nun nükleer silah paylaşım sisteminin temel taşı olarak kabul ediliyor.
ABD tarafından finanse edilen Voice of America’ya göre, bu silahlar Soğuk Savaş’ın zirvesinde Türkiye’ye konuşlandırıldı. 1960’larda “Jüpiter füzeleri” olarak bilinen ilk nükleer füzeler, Küba Füze Krizi sonrası Türkiye’den çekilmişti. Ancak B61’ler kaldı — ve şimdi daha da güçlendirilmiş şekilde.
2022’de Politico, ABD’nin NATO üslerine modernize edilmiş B61-12 bombalarını konuşlandırmaya başladığını yazmıştı. 2025’in başında Amerikan Nükleer Güvenlik Dairesi, bu modernizasyonun tamamlandığını ve silahların Avrupa’daki üslere yerleştirildiğini açıkladı. Yani, İncirlik bugün daha gelişmiş, daha etkili nükleer bombalar barındırıyor.
ASKERİ GÜÇTEN DAHA FAZLASI: JEOPOLİTİK VE TOPLUMSAL KIRILGANLIK
Kürecik ve İncirlik Üsleri yalnızca askeri tesisler değil; Türkiye’nin dış politikasındaki kırılgan dengelerin de barometresi. Ankara’nın bir yandan NATO’yla ilişkilerini sürdürüp öte yandan İran gibi bölgesel aktörlerle “denge politikası” izleme çabası, bu üsler nedeniyle ciddi bir sınavdan geçiyor.
Kürecik issue has always been politically sensitive for Erdogan. After Iran’s retaliation for Israel’s strike on its consulate in Damascus last year, Turkey’s Directorate of Communications denied that the U.S. used data from Kürecik to intercept Iranian missiles. Now, the… https://t.co/9j5yuPdUKa
— Gönül Tol (@gonultol) June 13, 2025
Middle East Institute’ten akademisyen Gönül Tol’un uyarısı dikkat çekici:
“Eğer İsrail’in bu geceki saldırıları İran’ın misilleme kapasitesini etkisiz hale getirmekte başarısız olursa, bölge daha büyük bir savaşa sürüklenebilir. Bu da Erdoğan’ın dikkatle şekillendirdiği bölgesel denge politikasını sarsabilir. Kürecik Üssü, uzun süredir İran’ı rahatsız ediyor; ekonomik olarak kırılgan olan Türkiye, hem jeopolitik gerilimden hem de yükselen enerji fiyatlarından darbe alabilir.”
Sosyal medya platformu X’te yapılan birçok analizde de, Türkiye’nin “çatışmanın doğrudan tarafı olmasa da taraf gibi algılanan bir aktöre dönüşme riski” sıklıkla vurgulanıyor.
SİLAHLAR KONUŞURSA, ÜSLER DE KONUŞACAK
Kürecik ve İncirlik üsleri, teknik donanımlarından öte, Türkiye’nin hem iç siyasetinde hem de uluslararası pozisyonunda sembolik ve stratejik anlamlar taşıyor. İran-İsrail çatışmasının genişlemesi durumunda, bu üslerin sadece stratejik değil aynı zamanda siyasi hedef haline gelmesi olası. Bu da Türkiye’nin savaşın doğrudan tarafı olmasa bile, tarafsız kalmasının giderek zorlaşacağı bir döneme işaret ediyor.