Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Süryani mirası tehlike altında I

Defineciler Mar Şalita Manastırı’nı talan etti

Süryani mirası tehlike altında I

Hakkari’de ayakta kalmayı başaran sayılı Süryani manastırlarından biri olan Mar Şalita, definecilerin kazıları ve ilgisizlik nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Tarihi manastırdan geriye sadece taş duvarlar kaldı.

HABER MERKEZİ- Kürdistan’ın kadim inanç miraslarından biri daha yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Hakkâri merkeze bağlı Dizê köyü kırsalında yer alan Mar Şalita Manastırı, define arayıcılarının yarattığı tahribat ve resmi koruma politikalarının yokluğu nedeniyle her geçen gün daha da harabeye dönüşüyor. Yerel halkın “Dêra Çiya” (Dağ Kilisesi) ya da “Dêra Keriser” olarak adlandırdığı manastırdan geriye bugün yalnızca birkaç taş duvar kalmış durumda.

Tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, Nasturiler döneminde (1-4’üncü yy) inşa edildiği tahmin edilen Mar Şalita Manastırı, Cilo Vadisi’nin sarp kayalıkları arasına oyularak yapılmış üç katlı bir yapı. Yaklaşık 9 metre uzunluğa ve 3 metre genişliğe sahip olan bu dini yapı, Spîxan Yaylası yolu üzerindeki ulaşılması güç bir noktada bulunuyor.

ERMENİ SOYKIRIMI’NDAN SONRA KADERİNE TERKEDİLDİ

Manastır, bölgede yaşamış olan Nasturi cemaatinin 1915 sonrası zorunlu göçüyle birlikte kaderine terk edildi. Ardından gelen yüzyılda ne bir restorasyon çalışması yürütüldü ne de kültürel miras olarak korunmasına yönelik herhangi bir karar alındı. Bu boşlukta manastır, definecilerin kazılarına sahne oldu. Duvarlar delinerek içindeki her yapı unsuru zarar gördü; taşlar söküldü, mimari bütünlüğü bozuldu.

SÜRYANİ MİRASI YOK OLUYOR

Kürdistanı’nda Süryani ve Nasturi halkına ait yüzlerce manastır bulunuyor. Bunlardan yalnızca birkaç tanesi (Deyrulzafaran ve Mor Gabriel gibi) aktif olarak kullanılmakta. Hakkari ve ilçelerinde bulunan ve Süryani cemaati için önemli olan yaklaşık 150 kilisenin önemli bir kısmı yıkıldı, ayakta kalan 30 kilise ise defineciler tarafından tahrip edildi.

Mar Şalita Manastırı’nın bugünkü hali, sadece bir yapının değil, bir halkın belleğinin nasıl yok sayıldığını da gözler önüne seriyor. Mimari açıdan taşıdığı özgünlükle birlikte, yüzyıllardır süregelen Mezopotamya inanç geleneğinin bir parçası olan bu yapı, 20-30 yıl öncesinde kısmen sağlam bir durumdaydı.

Yetkililerden herhangi bir koruma girişiminin olmaması, manastırın yakın zamanda tamamen yok olacağına işaret ediyor.